Kitabın Adı:
ALLAH KİMLERİ SEVER?
İNSAN-I KÂMİL
AHLAK NASIL GÜZELLEŞİR?
Müellifi : İbn ARABÎ (1165-1240)
Çeviri : Ekrem DEMİRLİ
Yayınevi : Hayykitap Yayınları – İstanbul – 0212
352 00 50
Yansıtan : Hamdi CENİK
www.sufizmveinsan.com
Birinci
Bölüm:
Yaratmanın Üç Yolu:
Allah, âlemi üç var etme
türüyle yaratmıştır:
Âlemin bir kısmını başka
bir şey olmaksızın sadece “Ol” diyerek var etmiştir.
Âlemin çoğu bu şekilde yaratılmıştır.
Diğer bir kısmı ise, hem
ol sözü hem de cemal sıfatıyla (Kudret eliyle) var etti.
Bu kısmı Adn cenneti, Kalem (İlk akıl), Tevrat’ın yazımı
vb. şeylerdir.
Yaratılanların bir
kısmını da, hem ol sözüyle hem de iki sıfatıyla –Celal,
Cemal- (kudret eliyle) var etti. İnsan bu şekilde
yaratılmıştır. Hem celal hem cemal sıfatları
yaratılışında mevcut olduğu için “İnsan Allah’ın
sûretine göre var oldu” denir. (10)
İnsanın Yaratılışı:
Allah insanın bedenini
bileşik âlemdeki bütün hakikatlerden oluşturdu. Sonra
feleklerin ve unsurlar âleminin güçlerini ona
yerleştirdi. (10)
İnsanın bulunduğu ilk
makam, Araf makamı ve orta menzildi. Ona şöyle denildi:
“Bir yöne yönelip gereğini yerine getirdiğin ölçüde,
diğerinde eksik kalacaksın. Orta yolda yürümen mümkün
olmayacak. Çünkü sen, bazı şeyleri ortaya çıkartmak için
yaratıldın. Dolayısıyla bir yana sapman zorunludur. İşte
bu, hangi yöne sapacağınla ilgili sana bir açıklamadır.
(11)
Allah’ın İnsana
Gösterdiği İki Yol:
Allah nurları sol
yanında, karanlıkları sağ yanında ortaya çıkardı.
Ardından sağ yön hakkında şöyle dedi:
“Bu
taraf rabbinin dosdoğru yoludur. Bu yöndeki karanlıklara
girersen, sır ve hikmetlerin en zirvesinde bulunan
şeyleri elde edersin. Karanlık, bilinmezin bilinmezi,
Hakk’ın celalinin mertebesidir…
“ (11)
Efendimiz (s.a.v.) şöyle
buyurdular:
—Allah’ın nimetleri
hakkında düşününüz, fakat Allah’ın zatı hakkında
düşünmeyiniz.
Pek çok vesileyle şunu
belirttik:
“Allah’ın
zatı hakkında düşünmek yasaklandığı gibi aklın tek
başına algılama gücüne sahip olmadığı başka konularda da
düşünmek yasaktır.”
Sonra insana şöyle
denilir: Sol yanında bulunan nurlar hidayet nurlarıdır.
Onlar vasıtasıyla kurtuluş yolunu yok oluş yolundan
ayırt edebilirsin.
Sağa sapmak, onun hayret
ve şaşkınlık denizine düşürür. Oraya düşerse ömrünü
hüsranla geçirir. (12)
Sol tarafa yönelmek de,
insanı yok oluşa sürükler. Kurtuluş, iki yönden birisine
sapmaksızın, orta yol üzere kalmaktan geçer. Hz.
Rasûlullah (s.a.v.) bu çizgiden söz ederken;
eliyle yola bir çizgi
çizmiş, ardından bu tek çizginin sağından ve solundan
başka çizgiler çizmiş, ardından şu âyeti okumuştur:
—İşte
bu benim dosdoğru yolumdur. Ona uyunuz. Başka yollara
uymayınız. Yoksa O’nun yolundan ayrılısınız.
(13)
İnsana verilen şey, var
olanların hakikatlerinin bilgisidir. (13)
Ana-babanın belirli bir
tarzda birleşmesinden çocuğun doğumu gerçekleştiği gibi
ilahi nispetlerden ana hakikatlerin meydana gelmesi de
böyledir. (15)
Meleklerin Doğası:
Meleklerde baskın
özellik, yalın
varlık
olmaktı. Bir şey hakkında hüküm ise, baskın özelliğe
aittir. Bu nedenle melekler bileşiği anlayamadı. İnsanın
yaratılışına egemen olan şey ise, doğal bileşiklikti.
Burada da hüküm, baskın olan özelliğe aittir. Böylece
insan, hakikatleri bileştirmede desteklenmiştir. Bu
yardım ise iki ilahi isim olan El-Müdebbir
(yöneten/düzenleyen) ve El-Mufassal (ayrıntılandıran)
isimlerinden geliyordu. (15)
İnsana Ait İki
İlim:
İnsan kendinde iki
bilgiyi birleştirir. Bu iki ilimden birisi
zorunlu ilimdir.
Bu bilgiyle insan meleklere ortaktır.
Diğer ilim ise
teorik ilimdir.
Bunun sayesinde ise meleklerden ayrılır. (15–16)
Felek Niçin
Nefeslerle Döner:
Hem dinî bilgi hem de
hükme göre, Allah âlemin sonsuza değin mutlak anlamda
bozulmasını istemiş değildir. Bu nedenle âlem, mutlak
bir yok oluşla değil, bir intikal ve başkalaşma şeklinde
yok olur. Böylece bazı suretler cevherden ayrılır,
onların yerine başka sûretler yerleşir.
Bu büyük dönüşle âlem,
berzah âleminde ve âhiret hayatında sonsuza dek kalır.
Ona yardım edilen yer, süreklilik mertebesidir, aşktır.
Bu aşk âlemin varlığını sürdürmesini sağlayan şeydir.
(17, 18)
İnsanın gökte veya
cennette veya cehennemde değil de yeryüzünde halife
olmasının nedeni şudur:
Yeryüzü toplayıcı bir
âlem ve bütün isimleri, her şeyi kuşatan bir yerdir.
Halife; halife olduğu kimsenin suretiyle ortaya
çıkmalıdır.
İnsan isimlerin
bilgisini kendi hakikati vasıtasıyla elde etmiştir.
Böylece yeryüzünde halifelik hakkı sadece onun için
ortaya çıkmıştır. O halde
İnsan-ı Kâmil, âlemde
Hakk’ın halifesi, yaratıklar içinde Hakk’ın vekilidir.
İnsan-ı Kâmil, hakkında hüküm verilen şeyin hakikatinin
yeteneğine göre ilâhî isimlerin hükümlerini âlemde
uygular. Böylece İnsan-ı Kâmil, âlemde farklı sûretlerde
görünür. (20)
İnsan-ı Kâmil aynı
zamanda bütün varlıkların hakikatlerini kendinde toplar.
(20)
İnsan-ı Kâmil aynı
zamanda bütün ilâhî isimleri kendinde toplar. Bu
bakımdan İnsan-ı Kâmil onlar üzerinde hüküm ve tasarruf
sahibidir; varlıklar da İnsan-ı Kâmil’e boyun eğer ve
onun bulunduğu yöne yönelir. (21) |