İbn-i Arabî Hz. Allah Kimleri Sever?’den Yansımalar-7

www.sufizmveinsan.com
 
 

Kitabın Adı: ALLAH KİMLERİ SEVER?

                  İNSAN-I KÂMİL

                  AHLAK NASIL GÜZELLEŞİR?

Müellifi    :   İbn ARABÎ (1165-1240)

Çeviri      :  Ekrem DEMİRLİ

Yayınevi  :  Hayykitap Yayınları – İstanbul – 0212 352 00 50

Yansıtan  :  Hamdi CENİK

www.sufizmveinsan.com

Yedinci Bölüm:

İYİ VE KÖTÜ HUYLAR KARŞISINDA İNSAN:

Biri malının çokluğuyla yoksul bilgiliden sadece daha zengin olabilir. Binaenaleyh kişi diğerinden ancak erdemlerinin fazlalığıyla üstün olabilir.

İnsan güzel huyları ve iyi alışkanlıklarının yanı sıra zenginlik ve servet sahibi olsa, yoksul bir erdemliden daha üstün olurdu. (72)

Düşünme Gücünü Güçlendirme:

Ahlakı güzelleştirip öfke ve arzu gücünü sindirmenin yegâne yolu, düşünen nefsi güçlendirmektir. Çünkü diğer güçlerin yönetimi ve idaresi düşünen nefs sayesinde gerçekleşir.

Düşünen nefs güçlenir ve sahibinde yerleşik hale gelirse, insana diğer iki gücünü (öfke ve arzulayan gücü) yönetme imkanı verir, nefsini bütün çirkin davranışlardan alıkoyar. BU sayede insan, sürekli güzel huylarla bezenir. (83)

Düşünen nefsin erdemlerinin başında aklî ilimler, özellikle de soyut ve teorik ilimler gelir. İnsan aklî ilimlerle uğraşırsa nefsinin değeri artar, himmeti yükselir, düşüncesi güçlenir, nefsine hâkim hale gelir, huylarını kontrol eder ve onları düzeltme gücü kazanır. Bu durumda doğası kendisine boyun eğer, onu ıslah etmesi mümkün olur; öfke ve arzu güçleri kendisine kulak verir, bu iki gücü sindirmesi ve boyun eğdirmesi kolaylaşır. (83,84)

Yetkin (Olgun) İnsan:

Tam ve yetkin insan bütün erdemlere sahip olan ve herhangi bir erdemsizliğe arzu duymayan kimse demektir. İnsanın böyle bir duruma ulaşması pek nadir gerçekleşir. Böyle bir seviyeye ulaştığında ise insanlardan daha çok meleklere benzer hale gelir. (90)

Sıradan İnsanların Yetkinliğe Ulaşma Yöntemi:

İnsan ilgilerini gerçek ilimleri incelemeye vermelidir. Amacı, var olan şeylerin mahiyetlerini tam olarak öğrenmek, onların nedenlerini ortaya çıkartmak olmalıdır.

Bunun yanı sıra edebiyat ve belagat sanatından bazı şeyler okumalı, belirli bir ölçüde güzel konuşma ve hitabet yeteneği kazanmalı… (90,91)

Olgunlaşmak isteyen kimsenin şunu bilmesi gerekir: İnsan, hazlarını beğendiği ve arzularını güzel gördüğü sürece maksadına ulaşamaz. (93)

Yeme ve İçmede Ölçütün Gerekliliği:

Ahlakını düzeltmek ve arzularında orta yolu takip etmek isteyen kimse yemek ve içeceklerde bir ölçüt edinmelidir. Bu ölçüt ise cömertliğe bitiştirilmelidir. Başka bir ifadeyle insan tek başına yemeye ve içmeye kalkışmamalıdır.

İnsanın kendisi muhtaç iken; yemek ve içeceği, herhangi bir şekilde yemek bulma imkânı olmayan başkası ile paylaşması ise daha da beğenilen bir davranıştır. (94,95)

Malı Değersiz Görmenin Önemi:

Mal özü gereği değil, başka bir amaçla istenilen bir şeydir. Çünkü mal kendiliğinden yararlı şey değildir. Amaç, mal ile ulaşılan başka yararlardır. Başka bir ifadeyle mal, sayesinde birtakım amaçlara ulaşılan bir araçtır. Dolayısıyla insanın malını saklamasının ve biriktirmesinin yararlı olduğuna inanması uygun değildir. 

(Erdem ölçütleriyle mala bakan) böyle bir insan, malı ne biriktirir, ne de ona bel bağlar. Bilakis malını ihtiyaçlarında harcar, gereksinimleri için sarf eder. İnsan malını dağıtırken dengeli hareketi yeğleyip hem israftan hem aşırı cimrilikten sakınmalıdır. (95,96)

Gönüllü (Nafile) İbadetlerin Ahlâkî Olgunlaşmadaki Yeri:

Gönüllü ibadetler önemli görülmez ve insan bu ibadetlerin gerekliliğinin farkına varmazsa, onları yapmak kolay olmaz. Çünkü nefsin zayıflığı ve kötü zan, insanı bu gibi gönüllü davranışları yapmaktan alıkoyar. İnsanı içinden harekete geçirecek bir duygu ya da himmetinden kaynaklanan güçlü bir çağrı bulunmazsa, gönüllü ibadetleri yerine getiremez, gevşeklik onu etkisi altına alır.

Kendileri muhtaç olsa bile yoksul ve fakir insanların da ellerindeki malı vermeleri ve kendilerinden daha yoksulu tercih etmeleri beğenilen bir davranıştır. Yoksullar mala ne kadar muhtaç olurlarsa, başkalarını kendilerine tercih etmeleri o kadar değerlidir. Ne zaman ki kişi yoksulluğunun durumunu düzeltemeyecek ya da başına gelen belayı uzaklaştıramayacak hale düşürdüğü bir kardeşini ya da arkadaşını görür, kardeşi veya arkadaşı istemeden o malı arkadaşının ihtiyacını karşılamak üzere harcarsa, dahası aynı davranışı tanımadığı ve aralarında bir dostluk ve saygının bulunmadığı bir yabancıya karşı yaparsa, bu tip bir cömertlik çok daha takdire şayandır. (97,98)

 

 

 
 
Yansıtan: Hamdi Cenik
İstanbul - 15.10.2009
hamdicenik@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com