Geçen ayki yazım,
hatırlayacaksınız "Bir Bilene Sordum!" başlığı altında,
İnternette ICQ programında sorduğum suallerle ilgiliydi...
Henüz İnternet denilen o harika şey hayatlarına girmemiş okuyucular ne
yapacaktı. Bazı bilgilerden mahrum mu kalacaklardı... Buna gönlüm razı olamazdı.
Evet! ..
Bu ay da devamını sizlere arz ediyorum. Değerlendirmek ve yoruma
girmek sizlerin elinde...
* Mânevî yanmanın maddî yanmaya nisbetle daha uzun sürmesindeki
sebeb nasıl izah edilebilir?..
* Maddi yanma hücre yenilenınesiyle geçer; evladını
kaybeden annenin yanması neyle ve ne kadar zamanda geçer?..
* Allah'ın iki elinin olmasını, bir anlamda enfüsî ve âfâki
boyutlar şeklinde kabul edebilir miyiz?..
* İki el, İLİM ve KUDRET sıfatlarıdır... İLMİ,
bâtın; KUDRET'i de zâhir -açığa çıkış- olarak değerlendirebilirsin belki; ama
tam anlamıyla kapsamaz!..
* Peygamberlerde bulûğ çağından önce görülen olağanüstü
haller nasıl açıklanabilir?
* Fıtrî istidat gereği melekî kuvvetlerin açığa
çıkışı...
* Varlığın "tek" oluşu dikkate alındığında Vahiy,
Kudsî Hadis ve Hadis arasındaki farkları açıklar mısınız?..
* AFY'ye... Bu konuyu "Tek"lik ifadesi kullanarak
sorduğuna göre, tekten çoka bakış açısıyla çözmek gerekir. Vahiy melekî boyutun
beşerî boyuta müdahalesidir. Kudsi hadiste ise, melekî boyuttan algılananın beşeri
veri tabanına dayali bir şekilde açığa çıkmasıdır... Hadis ise, İlahi ilim ve
sistem muvahecesinde insanlara içinde bulundukları şartlara göre, onlar düzeyinden
açıklamalardır...
* İnsanın kendi hissettiği, idrak ettiği şeyleri, klasik anlam
dışında bir tesbih ve dua şeklinde kabul edebilir miyiz?
* İnsanın tesbih ve duasının bir kaç boyutu vardır...
Bazen bir boyutta yaptığın tesbih ve dua diğer boyuttakine ters düşer... Bu yüzden
de en içteki boyutta yaptığın tesbih ve duanın sonucu senin için oluşur daima... Ve
sen ben şöyle dua ettim, tesbih çektim ama neticesini göremedim, dersin..
Bu sebepledir ki, kişinin, dilindeki dua ve tesbihinden
öte; düşüncesindeki ve halindeki dua ve tesbihi daha önemli ve geçerlidir... Tıpkı
şeytanın la havle çekmesi, euzü çekmesi gibi... o da dua ve tesbih etmektedir... daha
öncesi sohbetleri izleyenler bunu anlayacaklardır...
* Neden "Lâilâhe illallah" denir de; "Lâ ilâhe
iller rahman" veya "Lâ ilâhe iller rahim" denmez?..
* Rahman veya rahim ismi belli sıfatlara işaret eden
isimdir.. Oysa "ALLAH" ismi orijin varlığa isaret eden isimdir... Benim pek
çok vasfımdan, sıfatımdan birine işaret eden isim ile, bana işaret eden arasıdaki
fark neyse, "Allah" ile "Rahim" arasındaki fark da, sanki öyle
gibidir...
* Ehli beyt, Kur'an'a tamamen ayna olma vasfını taşıyor mu?
* Ehli beyt, fıtratları kadarıyla Kur'an'dan
aksettirirler...
* Herhangi bir şeyi değerlendirme, beyindeki genetik özelliklerin
ve astrolojik etkilerin tesiri ile şekil alır. Bu boyut yaşadığımız düzeyi
oluşturur. Ahiret hayatında aynı astrolojik etkiler devam edeceğine, ruhta da dünya
üzerinde mevcut genetik kayıt olduğuna göre, ahiret boyutunda başkalaşım
yavaşlatılmış bir şekilde mi olacaktır. Belirtildiği gibi dünya hayatındaki
değerler ahiret yaşantısında hükmünü yitirmekte midir?
* Evet!..
* Efendimiz halifelerinin cuma namazlarında yaptıkları hutbelerin
farz oluşunun altında yatan espiri neye dayanmaktadır?..
* Cemaatin, yöneticisinden haberdar olması ve onu
dinlemelerinin farziyetine işaret eder... Bu dedigim, şeriattaki farziyet anlamında
değil, gereklilik anlamındadır...
* Bir hadiste Efendimiz: "Ümmetimin ihtilâfı rahmettir"
demektedir. İhtilafın rahmet oluşu ne demektir? Hz. Musa'nın ümmetini 12 fırkaya,
Efendimiz'in ümmetini 72 fırkaya ayırması ile bir bağlantısı Var mıdır?..
* Hayır ... ayrı konulardır... Birincide bahsedilen
ihtilaf, araştırmayı teşvik anlamında kullanılmıştır. İkinci de ise, işin
hakikatından sapmalar anlamında...
* Hz. Ali, söylediği görmediğim bir Rabbe kulluk etmem nüktesi
ile neyi anlatmak istiyordu?
* Kendisindeki enfüsi ve âfâki müşâhadenin tam
oluşunu... Dolayısıyla Ayne1 Yakin müşahade sahibi oluşunu!..
* İlham meleği ile vahiy meleği arasında ne gibi fark vardır?
* Aynıdır...Fark yoktur... Gelen kişiye göre biz ilham
veya vahiy diye ayırırız... Gelen kişi Rasül veya Nebi ise vahiy deriz; velî ise
ilham... Sâdık olması şartiyla...Sezgi ile ilhamı karıstırmamak gerekir...
Tasawufta geçen Hullet makamı Hz. İbrahim'e mi aittir?
* O'nda sembolize olan fakat daha sonraki insan-ı
kâmillerde de açığa çıkan bir tecellidir... Asaleten O'na; veraseten de O'ndan sonra
gelmiş olanlara aittir...
* Hakikatı Ahmediyet makamını izhar eden bir birimin ilmi ne
yönlüdür?
* Hakikatı Ahmediye izhar edilmez!.. Edilemez!..
* Hz. Peygamber'in "İnsanın Kâbe'ye gözü değdiği vakit;
Allah'tan ne dilerse olur." hadisine göre gerçek "dua" mı
kastedilmektedir?.. Sayet bu şekilde ise bu fonksiyon bir insanda nasıl meydana gelir?..
* Gözden (nazar=bakış) murat, Kâbe'nin hakikatına
yönelen şuurdur...Öyle olursa, sonucu da oluşur!.. Kâbe'nin hakikatına nazar
edebilenin edeceği istek de oluşur zaten!..
* Bir rivayete göre; Beyazıd-ı Bestami ve İsa (a.s) İsrafil'in
kalbindedir, denmektedir... Bu hadiste İsa (a.s) ile Beyazıd-ı Bestami'nin müşterek
olan yönleri nedir? açıklar mısınız?. .
* Teşbih hakikatının fıtratlarında ağırlık
kazanmış olması...
* Efendimiz bir hadisinde "Şâban ayının ortasında oruca
başlamayın." demektedir. Açıklar mısınız?..
* Bu Ramazan'ı onbeş gün öncesinden başlatanlara
söylenmiş bir sözdür... Ramazan tam bir aydır bu sürenin bu adetle uzama tehlikesine
binaen o gün için yapılan bir uyarıdır...
* Efendimiz (s.a.v) Cennette yenen ilk yemeğin balık ciğeri
olduğunu söylüyor, kastettiği acaba nedir?..
* Onu cennete gidersem anlayacağım...
* Vahdet-i Şuhûd ile Şuhûdu Zat arasında ne fark vardır?..
* Vahdet-i Şuhûd ile Şuhûdu Zat arasındaki farkı
anlatabilecek bir mertebede olmam için benim Şuhudu Zat mertebesinde, yani Zamanın
İnsanı Kâmili olmam gerekir.. Oysa ben bir garibim!..
* Beni İsrail Pevgamberleri Hz. İsmail'in mi yoksa Hz. İshak'ın
soyundan mı geliyor?...
* İncelemediğim bir konu... Beni fazla ilgilendirmediği
icin... Bilmiyorum...
* * *
Değerli okuyucular!..
Geçen ay ilki yayınlanan "Bir Bilene Sordum!.."
başlıklı yazının bir bölümü; "Bugün de biz Hz. Muhammed (a.s)'i,
getirdiklerini tasdik ve kabul ediyor, ama müslümanlığı kabul etmiyoruz."
şeklinde idi...
Bu cümle bazı okurlar tarafından tenkide maruz
bırakılmıştır. Anlatılmak istenen cümlede; "Hz. Resülullah'ın
getirdiklerini kabul ediyoruz fakat, uygulamada aynı hassasiyeti gösteremiyoruz."
denmek istenmiştir. Allah muin'imiz olsun.
(Bu yazı aylık Yeni Dünya
Dergisinin Haziran-1999 sayısında yayınlanmıştır.)
|