Füsûs-ül Hikem

409. Bölüm

Asliye Tavşanlı
 

BU   FASS   KELİME-İ MUHAMMEDİYYE'DE

MÜNDEMİC   "HiKMET-İ FERDİYYE"'   BEYÂNINDADIR.

Ve efrâdın evveli üçtür ve efrâddan bu evveliyyet üzerine zâid olan şey muhakkak ondandır. Böyle olunca Resûl (a.s.), Rabb'ine delîlin evvelidir. Binâenaleyh cevâmi'u'l-kelim verildi ki, o da esmâ-i Âdem müsem-meyâtıdır. Şu halde (S.a.v.) onun teslîsinde delîle müşâbih oldu. Ve delîl kendi nefsi için delîldir. Vaktâki onun hakîkati, müselles-i neş'et olması sebebiyle, ferdiyyet-i ûlâyı verdi. Bunun için asl-ı vücûd olan muhabbet bâbında, onda teslîsten olan şeyden nâşî,    حبًب إليً من دنياكم ثلاث    ya'nî "Sizin dünyânızdan bana üç şey sevdirildi" buyurdu. Ba'dehû nisâyi ve tıybi zikr etti. Ve onun kurretü'l-ayni namazda mec'ûl oldu (2).

/ Fass-ı Sâlihî'de (Salih bölümünde) tafsîl olunduğu (detaylı olarak anlatıldığı) üzere, tekvîn (yaratma) ferdiyyet-i selâsiyye (üçlü ferdiyet) üzerine müstenid (kurulmuş) idi ki, o da Hak tarafından "zât", "irade" ve "kavl"; ve "şey" tarafından dahi, ilm-i ilâhîde (Allah’ın ilminde) sâbit (mevcut belirlenmiş) olan onun "şey'iyyet"i (nesnelliği), "Kün! (ol) kavlini (sözünü) istimâ'ı" (işitmesi) ve "emre imtisâl"idir (uymasıdır). Ve bir şeyin tekevvünü (oluşması) için Hakk'ın bu ferdiyyet-i selâsiyyesi (üçlü ferdiyeti), şeyin (ilmi suretin) ferdiyyet-i selâsiyyesine (üçlü ferdiyetine) mukâbil (karşılıklı) olmak lâzımdır. Ferd (tek) adedlerin (sayıların) ilk mertebesi üçtür. Onun mâdûnunda (altında) "iki" ile "bir" vardır. İki adedi çifttir. "Bir" ise aded (sayı) değil belki bi'l-cümle (bütün) adedlerin (sayıların) menşeidir (köküdür) ki, bu cihet (yanı) evvelki (daha önceki) fasslarda (bölümlerde) izâh olundu (anlatıldı). Üçün fevkinde, (üstünde) beş, yedi, dokuz ve on bir ilh... nâmütenâhi (sonsuz) tek adedler (sayılar) vardır. Binâenaleyh (bundan dolayı) lâ-taayyün (taayyünsüzlük) olan zât-ı ahadî (sırf zat), zuhûra (açığa çıkmaya, görünmeye) meylettikde (yöneldiğinde (irade ettiğinde),  onda bi'l-kuvve (güç, kuvve olarak) mevcûd olan şuûnâtın (işlerinin, fiillerinin) sûretleri ilminde peydâ olur (meydana çıkar). İşte bu mertebe-i ilimde (ilim mertebesinde) bi'l-cümle (bütün) mevcûdâtın (mevcut olmuşların) şey'iyyetleri (nesnellik durumları) sâbit (belirlenmiş) olur. Ve ilk sâbit (belirlenen, mevcut) olan şey, bi'l cümle (bütün) şey'iyyâtı câmi' olan (kendinde toplayan) hakîkat-i Muhammediyyedir (Muhammedi hakikattir) ki, o, şey'-i küldür (tümel şey’dir (tümel hakikattir) ). İmdi (buna göre) mükevvenâtın (yaratılmış bütün mevcutların) mertebe-i ilimden (ilim mertebesinden) mertebe-i ayna (hakikat mertebesine) gelmesi için, Hak tarafından onun "zât"ı, "irâde"si ve "Kün!" (ol) kavli (sözü) ve hakîkat-i Muhammediyye (Muhammedi hakikat) tarafından dahi, onun ilm-i ilâhide (Allah’ın ilminde) sâbit (mevcut, belirlenmiş) olan "şey'iyyet-i külliyyesi" (tümel şey’iyyeti (nesnel olma özelliğini içeren tümel hakikati) ) ve "Kün! (ol) kavlini (sözünü) istimâ'ı" (işitmesi) ve "emre imtisâi"l (işittiği emre uyması) lâzım gelir. İşte bu sebeble Kelime-i Muhammediyye (Muhammed kelimesi) "hikmet-i ferdiyye" (“ferdiyet hikmeti) ile tavsif olundu (vasıflandırıldı).

Bu mukaddime (önsöz) ma'lûm olduktan (bilindikten) sonra anlaşılır ki, ferd (tek) adedlerin (sayıların) evveli (ilki) "üç"tür. Bu evvelki (ilk) mertebe üzerine zâid olan (eklenen) diğer ferd (tek) adedler (sayılar), o evveliyyet (başlangıç) mertebesinin teferruâtındandır (ayrıntılarındandır). Binâenaleyh (bundan dolayı) (S.a.v.) Efendimiz Rabb'ine olan delîlin evvelidir (ilkidir). Çünkü mecmû'-i âlem (kâinatın toplamı), Hakk'ın bi'l-cümle (bütün) sıfât (sıfatlarının) ve esmâsının (isimlerinin) mazharı (görüntü yeri) olmak i'tibâriyle (dolayısıyla) muzhir/ (izhar edici, gösterici) olan Hakk'ın nefsine ve zâtına delîldir. Ve onların tekevvünü (vücuda gelmesi) ise ferdiyyete müsteniddir (dayanmaktadır).  Şu halde cemi'-i âlem (bütün evren) mazhar-ı ferdiyyettir (ferdiyetin görüntü yeridir). Halbuki ibtidâ (ilk başta) mazhar-i ferdiyyet (ferdiyetin görüntü yeri) olan hakîkat-i Muhammediyyedir (Muhammedi hakikattir) ki, âlemde (evrende) mevcûd olan kâffe-i sıfât (bütün sıfatlar) ve kemâlât-ı ilâhiyyeyi (ilahi kemalleri) câmi'dir (kendinde toplamıştır). Böyle olunca Rabb'ine olan delîlin evveli (ilki) (S.a.v.) Efendimiz'dir.

Devam Edecek

 

 

 
 

İzmir -27.01.2010
asliye@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com