BU FASS KELİME-İ MUHAMMEDİYYE'DE
MÜNDEMİC "HiKMET-İ FERDİYYE"' BEYÂNINDADIR.
Ve efrâdın evveli üçtür ve efrâddan bu evveliyyet
üzerine zâid olan şey muhakkak ondandır. Böyle
olunca Resûl (a.s.), Rabb'ine delîlin evvelidir.
Binâenaleyh cevâmi'u'l-kelim verildi ki, o da esmâ-i
Âdem müsem-meyâtıdır. Şu halde (S.a.v.) onun
teslîsinde delîle müşâbih oldu. Ve delîl kendi nefsi
için delîldir. Vaktâki onun hakîkati, müselles-i
neş'et olması sebebiyle, ferdiyyet-i ûlâyı verdi.
Bunun için asl-ı vücûd olan muhabbet bâbında, onda
teslîsten olan şeyden nâşî,
حبًب إليً من دنياكم ثلاث
ya'nî "Sizin dünyânızdan bana üç şey sevdirildi"
buyurdu. Ba'dehû nisâyi ve tıybi zikr etti. Ve onun
kurretü'l-ayni namazda mec'ûl oldu (2).
/ Fass-ı Sâlihî'de
(Salih bölümünde) tafsîl olunduğu
(detaylı olarak anlatıldığı)
üzere, tekvîn
(yaratma) ferdiyyet-i selâsiyye
(üçlü ferdiyet)
üzerine müstenid (kurulmuş)
idi ki, o da Hak tarafından "zât", "irade" ve
"kavl"; ve "şey" tarafından dahi, ilm-i ilâhîde
(Allah’ın ilminde)
sâbit (mevcut belirlenmiş)
olan onun "şey'iyyet"i
(nesnelliği),
"Kün! (ol)
kavlini (sözünü)
istimâ'ı" (işitmesi)
ve "emre imtisâl"idir
(uymasıdır). Ve bir şeyin
tekevvünü (oluşması)
için Hakk'ın bu ferdiyyet-i selâsiyyesi
(üçlü ferdiyeti),
şeyin (ilmi
suretin) ferdiyyet-i selâsiyyesine
(üçlü ferdiyetine)
mukâbil (karşılıklı)
olmak lâzımdır. Ferd
(tek) adedlerin
(sayıların) ilk mertebesi üçtür. Onun
mâdûnunda (altında)
"iki" ile "bir" vardır. İki adedi çifttir. "Bir" ise
aded (sayı) değil
belki bi'l-cümle (bütün)
adedlerin
(sayıların) menşeidir
(köküdür) ki, bu
cihet (yanı)
evvelki (daha önceki)
fasslarda (bölümlerde)
izâh olundu
(anlatıldı).
Üçün fevkinde,
(üstünde) beş, yedi, dokuz ve on bir ilh...
nâmütenâhi (sonsuz)
tek adedler (sayılar)
vardır. Binâenaleyh
(bundan dolayı)
lâ-taayyün (taayyünsüzlük)
olan zât-ı ahadî
(sırf zat),
zuhûra (açığa çıkmaya,
görünmeye) meylettikde
(yöneldiğinde (irade ettiğinde),
onda bi'l-kuvve
(güç, kuvve olarak)
mevcûd olan şuûnâtın
(işlerinin, fiillerinin) sûretleri ilminde
peydâ olur (meydana çıkar).
İşte bu mertebe-i ilimde
(ilim mertebesinde)
bi'l-cümle (bütün)
mevcûdâtın (mevcut
olmuşların) şey'iyyetleri
(nesnellik durumları)
sâbit (belirlenmiş)
olur. Ve ilk sâbit
(belirlenen, mevcut)
olan şey, bi'l cümle (bütün)
şey'iyyâtı câmi' olan
(kendinde toplayan)
hakîkat-i Muhammediyyedir
(Muhammedi hakikattir) ki, o, şey'-i küldür
(tümel şey’dir (tümel
hakikattir) ).
İmdi (buna göre)
mükevvenâtın
(yaratılmış bütün mevcutların) mertebe-i
ilimden (ilim mertebesinden)
mertebe-i ayna
(hakikat mertebesine) gelmesi için, Hak
tarafından onun "zât"ı, "irâde"si ve "Kün!"
(ol) kavli
(sözü) ve hakîkat-i
Muhammediyye (Muhammedi
hakikat) tarafından dahi, onun ilm-i ilâhide
(Allah’ın ilminde)
sâbit (mevcut,
belirlenmiş) olan "şey'iyyet-i külliyyesi"
(tümel şey’iyyeti (nesnel olma
özelliğini içeren tümel hakikati) )
ve "Kün! (ol)
kavlini (sözünü)
istimâ'ı"
(işitmesi) ve "emre imtisâi"l
(işittiği emre uyması)
lâzım gelir. İşte bu sebeble Kelime-i Muhammediyye
(Muhammed kelimesi)
"hikmet-i ferdiyye"
(“ferdiyet hikmeti) ile tavsif olundu
(vasıflandırıldı).
Bu mukaddime (önsöz)
ma'lûm olduktan
(bilindikten) sonra anlaşılır ki, ferd
(tek) adedlerin
(sayıların) evveli
(ilki) "üç"tür. Bu
evvelki (ilk)
mertebe üzerine zâid olan (eklenen) diğer ferd (tek)
adedler (sayılar),
o evveliyyet
(başlangıç) mertebesinin teferruâtındandır
(ayrıntılarındandır).
Binâenaleyh
(bundan dolayı) (S.a.v.) Efendimiz Rabb'ine
olan delîlin evvelidir
(ilkidir).
Çünkü mecmû'-i âlem
(kâinatın toplamı),
Hakk'ın bi'l-cümle
(bütün) sıfât
(sıfatlarının) ve
esmâsının (isimlerinin)
mazharı (görüntü
yeri) olmak i'tibâriyle
(dolayısıyla) muzhir/
(izhar edici, gösterici)
olan Hakk'ın nefsine ve zâtına delîldir. Ve
onların tekevvünü (vücuda
gelmesi) ise ferdiyyete müsteniddir
(dayanmaktadır).
Şu halde cemi'-i
âlem (bütün evren)
mazhar-ı ferdiyyettir
(ferdiyetin görüntü yeridir).
Halbuki ibtidâ
(ilk başta) mazhar-i ferdiyyet
(ferdiyetin görüntü yeri)
olan hakîkat-i Muhammediyyedir
(Muhammedi hakikattir)
ki, âlemde (evrende)
mevcûd olan kâffe-i sıfât
(bütün sıfatlar) ve
kemâlât-ı ilâhiyyeyi (ilahi
kemalleri) câmi'dir
(kendinde toplamıştır).
Böyle olunca Rabb'ine olan delîlin evveli
(ilki) (S.a.v.)
Efendimiz'dir.
Devam Edecek |