BU FASS KELİME-İ MUHAMMEDİYYE'DE
MÜNDEMİC "HiKMET-İ FERDİYYE"' BEYÂNINDADIR.
İmdi
buna göre)
derecâtın (derecelerin)
evvelkisi (ilki)
akl-ı evveldir
(ilk akıldır) ki, Âdem-i hakîkidir
(gerçek Adem’dir).
Ve ikincisi nefs-i
külliyyedir (küll nefistir)
ki, Havvâ'dır. Müzekker
(eril) olan akl-ı
evvel (ilk akıl),
müennes (dişi)
olan zât-ı Hak
(Hakk’ın zatı) ile nefs-i külliyye
(küll nefis) arasında
vâkı'dir (olmuştur).
Şu halde, (S.a.v.) Efendimiz, akl-ı evvel
(ilk akıl)
mertebesinden, merâtib-i vücûdun
(vücut mertebelerinin) nihâyeti
(sonu) olan mertebe-i cismiyye-i insâniyyeye
(insan cismi mertebesine)
varıncaya kadar, ne kadar mertebe varsa
cümlesine (hepsine)
bi'l-işare (işaret
ederek) riâyet
(saygı, itibar) buyurmuş oldu. Ve Hak Teâlâ
Zû'l-Arş'tır (arşın
sahibidir).
Çünkü Hak, "Rahmân" ismi ile Arş üzerine müstevîdir
(istiva etmiş, kaplamıştır).
Binâenaleyh
(bundan dolayı), üzerine Arş'ın ihâtası
(kuşatması) olup da
kendisine rahmet-i ilâhiyye
(Allah’ın rahmeti) isâbet etmemiş bulunan bir
kimse kalmadı. Ve rahmet-i ilâhiyyenin
(Allah’ın rahmetinin)
bu umûmiyyeti (her şeye
olması) Hak Teâlâ'nın
وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ
(â'râf, 7/156) kavli (sözü)
ile sâbittir.
(anlaşılır) Ve Arş-ı rahmânî
(rahmanın arşı) her
şeyi muhittir (kuşatmıştır)
ve Arş üzerine müstevî
(istiva etmiş, kaplamış)
olan, ism-i Rahmân'dır
(rahman ismidir).
Binâenaleyh
(bundan dolayı) Rahmân isminin hakîkati ile
âlemde (evrende)
rahmetin sereyânı (yayılması)
vâkı' olur
(gerçekleşir).
Nitekim, bu Fusûsu’l-Hikem'in /
müteaddid (birçok)
mahallerinde (yerlerinde)
ve Fütûhât-ı Mekkiyye’de beyân
olunmuştur (bildirilmiştir).
Ya'nî Fass-ı Süleymânî
(Süleyman bölümü) ve
Fass-ı Şuaybî (Şuayb
bölümü) ve Fass-ı-ı Zekerîyyâvî'de
(Zekeriyya bölümünde)
ve Fütûhât-ı Mekkiyye'nin 558. bâbında
(maddesinde) tafsîl
(detay) ve îzâh
(açıklama)
kılınmıştır (yapılmıştır).
Burada hülâsaten
(özet olarak) beyânı
(açıklaması) budur
ki: Rahmet dört asıl üzerine mebnîdir
(kurulmuştur :
1.Rahmet-i âmme-i zâtiyyedir
(zatın her şeye olan (genel) rahmetidir).
Bu rahmet, Hakk'ın kendi zâtına tecellîsi
indinde (sırasında),
zât-ı ahadiyyette
(sırf, salt zatta) mahfî
(gizli) bulunan bi'l-cümle
(bütün) esmâya
(isimlere) suver-i
ilmiyye (ilmi suretler)
bahş eder
(bağışlar).
Binâenaleyh (bundan
dolayı) cemî'-i esmâyâ
(isimlerin topuna)
âmm (geneline ait)
olur.
2. Rahmet-i hâssa-i
zâtiyyedir (Hakk’ın bazı
kullarına olan (özel) rahmetidir).
Bu rahmet dahi, Hakk'ın kendi esmâsından
(isimlerinden)
ba'zılarına muhabbeti
(sevgisinin) âsârından
(belirtilerinden)
olan inâyet-i ezeliyyesidir
(ezeli bağışıdır).
Nitekim rahmet-i âmme-i zâtiyye
(Hakk’ın herkese olan genel
rahmeti) ile ilm-i ilâhîde
(Allah’ın ilminde)
peydâ olan (meydana çıkan)
ba'zı esmânın
(isimlerin) sûretleri nübüvvetle
(nebilikle) ve îmân
ile sübût bulmuştur
(sabitleşmiştir, belirlenmiştir).
Ve onlar enbiyâ
(nebiler) aleyhimü's-selâmın ve onlara tâbi'
(uyan, bağlı)
bulunan mü'minînin (mümin
kişilerin) ale'd-derecât
(derecelerine göre)
a'yân-ı sâbiteleridir (ilmi
suretleridir).
3. Rahmet-i âmme-i
sıfâtiyyedir (sıfatların her
şeye olan (genel) rahmetidir).
Bu rahmet, rahmet-i âmme-i zâtiyye
(zatın her şeye olan rahmet)
hükmünün hazret-i şehâdette
(şehadet mertebesinde (dünyada)
) zuhûrunu
(meydana çıkmasını) iktizâ eder
(gerektirir).
4.
Rahmet-i hâssa-i sıfâtiyyedir
(sıfatların bazı kullarına
(özel) olan rahmetidir).
Bu rahmet dahi, rahmet-i hâssa-i zâtiyye
(zatın bazı kullarına olan
(özel) rahmeti) hükmünün kezâ
(aynı şekilde)
hazret-i şehâdette (dünyada)
ızhârından (açığa
çıratmasından) ibârettir.
Devam Edecek |