Füsûs-ül Hikem

429. Bölüm

Asliye Tavşanlı
 

BU FASS   KELİME-İ MUHAMMEDİYYE'DE

MÜNDEMİC   "HiKMET-İ FERDİYYE"'   BEYÂNINDADIR.

İmdi buna göre) derecâtın (derecelerin) evvelkisi (ilki) akl-ı evveldir (ilk akıldır) ki, Âdem-i hakîkidir (gerçek Adem’dir).  Ve ikincisi nefs-i külliyyedir (küll nefistir) ki, Havvâ'dır. Müzekker (eril) olan akl-ı evvel (ilk akıl), müennes (dişi) olan zât-ı Hak (Hakk’ın zatı) ile nefs-i külliyye (küll nefis) arasında vâkı'dir (olmuştur). Şu halde, (S.a.v.) Efendimiz, akl-ı evvel (ilk akıl) mertebesinden, merâtib-i vücûdun (vücut mertebelerinin) nihâyeti (sonu) olan mertebe-i cismiyye-i insâniyyeye (insan cismi mertebesine) varıncaya kadar, ne kadar mertebe varsa cümlesine (hepsine) bi'l-işare (işaret ederek) riâyet (saygı, itibar) buyurmuş oldu. Ve Hak Teâlâ Zû'l-Arş'tır (arşın sahibidir). Çünkü Hak, "Rahmân" ismi ile Arş üzerine müstevîdir (istiva etmiş, kaplamıştır). Binâenaleyh (bundan dolayı), üzerine Arş'ın ihâtası (kuşatması) olup da kendisine rahmet-i ilâhiyye (Allah’ın rahmeti) isâbet etmemiş bulunan bir kimse kalmadı. Ve rahmet-i ilâhiyyenin (Allah’ın rahmetinin) bu umûmiyyeti (her şeye olması) Hak Teâlâ'nın    وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ    (â'râf, 7/156) kavli (sözü) ile sâbittir. (anlaşılır) Ve Arş-ı rahmânî (rahmanın arşı) her şeyi muhittir (kuşatmıştır) ve Arş üzerine müstevî (istiva etmiş, kaplamış) olan, ism-i Rahmân'dır (rahman ismidir). Binâenaleyh (bundan dolayı) Rahmân isminin hakîkati ile âlemde (evrende) rahmetin sereyânı (yayılması) vâkı' olur (gerçekleşir). Nitekim, bu Fusûsu’l-Hikem'in / müteaddid (birçok) mahallerinde (yerlerinde) ve Fütûhât-ı Mekkiyye’de beyân olunmuştur (bildirilmiştir). Ya'nî Fass-ı Süleymânî (Süleyman bölümü) ve Fass-ı Şuaybî (Şuayb bölümü) ve Fass-ı-ı Zekerîyyâvî'de (Zekeriyya bölümünde) ve Fütûhât-ı Mekkiyye'nin 558. bâbında (maddesinde) tafsîl (detay) ve îzâh (açıklama) kılınmıştır (yapılmıştır). Burada hülâsaten (özet olarak) beyânı (açıklaması) budur ki: Rahmet dört asıl üzerine mebnîdir (kurulmuştur :

1.Rahmet-i âmme-i zâtiyyedir (zatın her şeye olan (genel) rahmetidir). Bu rahmet, Hakk'ın kendi zâtına tecellîsi indinde (sırasında), zât-ı ahadiyyette (sırf, salt zatta) mahfî (gizli) bulunan bi'l-cümle (bütün) esmâya (isimlere) suver-i ilmiyye (ilmi suretler) bahş eder (bağışlar). Binâenaleyh (bundan dolayı) cemî'-i esmâyâ (isimlerin topuna) âmm (geneline ait) olur.

2. Rahmet-i hâssa-i zâtiyyedir (Hakk’ın bazı kullarına olan (özel) rahmetidir). Bu rahmet dahi, Hakk'ın kendi esmâsından (isimlerinden) ba'zılarına muhabbeti (sevgisinin) âsârından (belirtilerinden) olan inâyet-i ezeliyyesidir (ezeli bağışıdır). Nitekim rahmet-i âmme-i zâtiyye (Hakk’ın herkese olan genel rahmeti) ile ilm-i ilâhîde (Allah’ın ilminde) peydâ olan (meydana çıkan) ba'zı esmânın (isimlerin) sûretleri nübüvvetle (nebilikle) ve îmân ile sübût bulmuştur (sabitleşmiştir, belirlenmiştir). Ve onlar enbiyâ (nebiler) aleyhimü's-selâmın ve onlara tâbi' (uyan, bağlı) bulunan mü'minînin (mümin kişilerin) ale'd-derecât (derecelerine göre) a'yân-ı sâbiteleridir (ilmi suretleridir).

3. Rahmet-i âmme-i sıfâtiyyedir (sıfatların her şeye olan (genel) rahmetidir). Bu rahmet, rahmet-i âmme-i zâtiyye (zatın her şeye olan rahmet) hükmünün hazret-i şehâdette (şehadet mertebesinde (dünyada) ) zuhûrunu (meydana çıkmasını) iktizâ eder (gerektirir).

4. Rahmet-i hâssa-i sıfâtiyyedir (sıfatların bazı kullarına (özel) olan rahmetidir). Bu rahmet dahi, rahmet-i hâssa-i zâtiyye (zatın bazı kullarına olan (özel) rahmeti) hükmünün kezâ (aynı şekilde) hazret-i şehâdette (dünyada) ızhârından (açığa çıratmasından) ibârettir.

Devam Edecek