A.K.Geylânî Hz. Fütûhû’l Gayb‘dan Yansımalar: -2-

www.sufizmveinsan.com
 
 

Kitabın Adı:   FÜTÛHÛ’L GAYB

                     Gizliden Sesler

Müellifi    :     Abdülkâdir GEYLÂNÎ (1077-1165)

Mütercim :     Abdülkadir AKÇİÇEK

Yayınevi  :     Alperen Basım Yayın ve Tanıtım Tic. Ltd. Şti.

                     (0312) 312 72 31 - (0312) 309 49 67                  

                     www.alperenyayinlari.com

                     www.alperenkitabevi.com

Yansıtan  :     Hamdi CENİK

www.sufizmveinsan.com

Üçüncü Bölüm:

Halkı hakikaten kalbinden çıkar. Onları kâh açılan kâh kapanan bir kapı bil. Onları meyvesi bazen var bazen de yok olan ağaçlar gör: Bu işlerin hepsini bir faile bağla. Ve bir müdebbirin tedbiri kabul et. Bu fail ve müdebbirin de Allah olduğuna inan ki muvahhit olasın.

Bu anlattığımız şeyleri kabul etmekle beraber kulların çalışmasını da inkâr etme. Sonra cebriye mezhebine girmiş olursun. Her ikisini de birleştirirsen cebriye mezhebinden kurtulursun. Allah’ın yardımı olmadan onların işi tamam olmayacağını iyi bil. Allah’ı unutarak onlara tapma. “Bunların yaptığı Allah’ın işinden ayrıdır..” deme. Hakkı inkâr etmiş olursun. (43)

 

Bazen de kendi kendine dersin:

—Her halde bu Allah tarafından bir ilhamdır, bununla amel edeyim.

Hayır, bunu yapma. Bu işte hayırlısını bekle. Bunun Hak tarafından olduğunu anlamak için o ilhamın sana tekerrür halinde gelmesi lazımdır. Yahut sana o işi yapmak için manevi bir emir verilir, o zaman yaparsın. (44)

 

Velayet hali olan hakikate erdiğin zaman hevana, nefsanî arzularına uyma. Tamamen Hakk’ın emirlerine uy. Bu emirlere uymak da iki kısma ayrılır:

1.Kısım: Aç kalmayacak kadar gıda almak ki, bu nefsin hakkıdır. Bunun dışında kalan keyfi şeyleri terk etmektir. Farzları daima eda etmeli, gizli ve aşikâr günahları terk etmelisin.

2. Kısma gelince: Ki bu manevî emirlerdir. Allah-ü Teâlânın kuluna her hangi bir işi yapması veya yapmaması için emir vermesidir. Bu da ancak hakkında şer’i bir hüküm olmayan mubah şeylerde olur.

Yani şunu anlatmak istiyoruz: Hakkında haramdır yahut helaldir gibi kesin hükümler olmayan şeylerde bu emir makbuldür. Kul o işi yapmakla yapmamak arasında muhayyerdir. Buna; mubah ismi verilmiştir. Hakikaten kendini Allah’a ve emirlerine veren, bu gibi şeyleri emir almadan yapmaz, emir bekler, emredilirse yapar, aksi halde çekinir. (45)

 

Her halinde sabra devam et. Kötü arzularına muhalif ol. İlahi emirlere boyun eğ. Kazaya razı ol. Bu halinden dolayı da Allah’tan iyilik um. Çünkü Allah-ü Teâlâ şöyle buyurdu:

—Sabredenlerin mükâfatı bol verilecektir.  (47)

 

Allah-ü Teâlâ sana mal verir; sen de Allah’ı unutur malla uğraşırsan, o malı sana kara bir perde yapar. Dünyayı, ahreti göremez olursun. Yalnız malı bilirsin.

Eğer o mal mülk seni meşgul etmez de ibadetinle uğraşırsan, sana bir hediye olarak verilmiş olur, bir tanesi bile eksilmez. Mal sana hizmetçi olur, sen de yaratana ibadet edersin. (48)

 

İyiliğin gelmesini, kötülüğün gitmesini isteme. Eğer gelecek bir nimet varsa; istesen de gelir, istemesen de. Bela da aynı. Eğer sana gelecek bir bela varsa, kaçsan da gelir, dursan da. İstersen o belanın kalkması için duaya sarıl. İstersen Allah için kendini bir yere attır. Elbette gelecek gelir.

Sana lazım olan bunların hepsinde Hakk’a teslim olmaktır. (48)

 

O cehennemin ateşini söndüren nur, ancak dünyada kazandığın ve beraber götürdüğün iman nurudur. O nur hem isyan eden, hem de itaat edende vardır. Ama isyan eden ondan faydalanamaz. İşte dünyadaki bela ateşini söndüren de bu nurdur. (49)

 

Bela seni öldürmek için gelmez, seni tecrübe etmek için gelir. İmanın sıhhatini ölçmek için gelir. Hakka karşı olan bağlılığını kuvvetlendirmek ister. Senden memnun olur. Seni Hakka müjdeler.

Herhangi bir yerde dini emirlere dair bir şey olursa ona koş. Onları doğru işitmeye çalış. Yerine getirmeye gayret et, derhal harekete geç, miskin miskin oturma. Kadere teslim olup kalma. Zuhurata uyup durma. (50)

 

Allah’ın emirlerini derhal duymaya çalış ve koş!.. Yasaklarına karşı olduğun yerde kal, gitme!.. İlahi kader karşısında cansız ol, yokluğa gömül, fani ol. (53)

 

Onlar yalnız Mevlâ’ya kulak ederler. Senin istediğin dünya, onların ki ise ukba. Sen yalnız bu dünyayı görürsün. Onlar, yerin göğün sahibini görürler.

Sen halkla ünsiyet edersin, onlar daima Hakk’la olurlar.

Senin kalbin, yerdekilere bağlı, onların kalbi arşa bağlıdır.

Yer onların hürmetine durur. Sema onların duasıyla açılır. Ölüm onların kararıyla olur. Bu salahiyeti onlara Mevlâ vermiştir.

Padişah onları yerin düzeni için yaratmıştır, yeryüzünü onlarla bezemiştir. Onlar hep birden dağlar gibidirler. Hakk’a giden yollar bunlar arasından açılmıştır.

Malı, mülkü gaye edinip bunlardan kaçana merhamet yoktur.

Onlar yeryüzündekilerin hayırlısıdır. Yer, gök bâki kaldıkça onlara selam olsun. (54,55)

 

 

 
 
Yansıtan: Hamdi Cenik
İstanbul - 19.11.2009
hamdicenik@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com