Kitabın Adı: FÜTÛHÛ’L GAYB
Gizliden Sesler
Müellifi : Abdülkâdir GEYLÂNÎ
(1077-1165)
Mütercim : Abdülkadir AKÇİÇEK
Yayınevi : Alperen Basım Yayın ve Tanıtım Tic. Ltd.
Şti.
(0312)
312 72 31 - (0312) 309 49 67
www.alperenyayinlari.com
www.alperenkitabevi.com
Yansıtan : Hamdi CENİK
www.sufizmveinsan.com
Altıncı Bölüm:
Yüzünden edep, namus ve kanaat perdesini açma. Bunun
aksini yaptığın an halka rüsvay olursun.
Halkın yardımını kalbinden çıkar, onlara güvenme.
Kudreti, kuvveti Allah’tan gör!.. (85)
Hayrı ve şerri iki cins ve meyve gör. Bunların kökü,
bittiği yer aynı. Aynı ağacın iki ayrı dalında
yetişirler. Fakat biri tatlı, biri acı. Bir dalda
beldeler, iklimler, küreler bulunur. İşte bu dalda meyve
yüklüdür. Ve bu meyve acıdır. Buradan uzaklaş, her şeyi
ile ondan uzak ol.
Tatlı ağaca yanaş, onun yetiştiricisi ve hadimi ol.
Sakın ve çok çekin!.. Acı ve tatsız meyveli ağaca
yanaşma. Ondan yediğin an helak olursun, onun acısı seni
helak eder.
Daima dikkatli, ölçülü olmalısın. Elinde ölçü olarak
Allah’ın Rasûlünün (s.a.v.) emri olmalı. Bu ölçüler
elinde olmadan meyveleri ayırt etmek senin için kolay
olmaz.
Her
iki meyveyi de önüne koy, bak: Şekilleri aynı, tatları
ayrıdır. Çok kere bilmeden veya ölçüsüzlük yüzünden bir
uçuruma düşersin. Ona el atar, hata edersin. E bu
hatanın mükâfatı (!) olarak yersin.
Belki bir an için sana lezzet verir. Şehevi arzularını
tahrik eder. Dolayısıyla hoşlanırsın. Fakat yapacağı
felaketi takdir edemezsin, dimağını bozar. (89)
Bir
daha hatırlamak lazım gelirse; “Hayır ve şer ilâhi
birer fiildir.” Bunların fâili, ilahi kudret ve
yürüten O kuvvettir. Nasıl ki Allah-ü Teâlâ:
-“Allah, sizi ve yaptığınız işleri halk etti.”
buyurur.
Efendimiz (s.a.v.) de bu manaya işaret ederek şöyle
buyurdu:
-“Allah, zalimi de zulmü de yarattı.”
Kulların yaptıkları iş, bizzat ilahi kudretin eseridir.
Yapılan işin ne olacağını Allah haber veriyor.
İşte
bu durum, Hâlık’la mahlûk arasındaki farkı gösterir.
Allah yaratır; kul iradesini kullanarak kesbeder.
Cennet, Allah’ın sevdiği kullarına bir ihsanıdır,
fazlıdır. Oraya bu ihsan ve fazılla girilir. Ayrıca
dereceleri dünyada yapılan iyi amellerle verilir.
(88,89,90)
Birçok bela çeşitleri vardır. İnsanın dünyevî safahattan
korunması için paradan yana nasipsiz olur. Şehevi
arzuların ölmesi için bazı, zahirde nimet gibi görünen
şeylerden mahrum olur. Halkın sahte teveccühünden azat
olması için sevgilerini kazanamaz, çeşitli isimler
takar, ondan hoşlanmazlar.
Bu
hal dışta bir felaket gibi görünür, fakat değildir.
Allah âyette:
-“Allah, iki
kalbe sahip bir kişi yaratmamıştır..”
buyurmuştur. (92,93)
Allah rızası dışında olan şeylere kalbinde bir nohut
miktarı meyil olsa, dünyanın manevi pisliklerinden âri
ve beri olamazsın. Böyle devam ettikçe dünya sevgisi
seni sarar. (96)
Altın sikkeleri bilmez misin?.. Her yerde dolaşır, her
keseye girer. Ama sonu ne olur?.. Bir kere altını düşün,
parça parça herkeste boldur. Bir gün baklada görülür,
bir gün kasapta. Daha sonra manavda ve attarda, dabakta,
süscüde ve her çeşit altın işi yapanlarda bulursun.
Bazen âdi işlerde de kullanılır. Nihayet bir dirayetli
sultan sayesinde o kötü ellerden alınır, kaplarda
eritilir, haddelerden geçer, inceltilir, süs yapılır.
Sultanlara bezek, padişahlara taç olur. İşte o çeşitli
ellerde gezdi, sonsuz zahmet çekti ve nihayet ereceğine
erdi. (97)
-“Bir kimse
Allah’ın emirlerine bağlı olur ve ondan korkarsa, ona
güç yollar kolay olur, bilmediği yerden rızık kapıları
açılır, kendisine tam tevekkül edene Allah yardım eder.”
İman
sahibi daima bu âyeti okur ve manasına göre ruhî inşirah
duyar. Bolluk devrinde bunu böyle bilir. Zaman olur,
hikmet icabı bir imtihan belirince derhal sızlanmaya
başlar; ağlar, feryat ederse bu hal onun tam bir iman
sahibi olamadığını gösterir. O kimse bilmez ki kader-i
ilahi ağlamakla, sızlamakla şekil değiştirmez. O
zavallının bu acıklı hali Efendimiz (s.a.v.) ‘in:
-“Fakirlik
zaman olur ki küfre yaklaşır..”
hadis-i şerifinin manasına girer.
İman
sahibi, hangi felaket olursa olsun sarsılmaz ve
maneviyatı bozulmaz.
Ama
ne olursa olsun Allah’a dayanan herkes kurtulur, ona
inanmış olan her imanlı dar zamanda daha geniş olur.
İlahi kement onların boynundadır. Sabır dağları onları
içine almıştır. Çünkü imanları kuvvetlidir, çünkü kadere
razıdırlar.
(98,99,100)
Efendimiz (s.a.v.) bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle
buyurmuşlardır:
-“Vücutta baş
nasılsa iman bölümleri arasında sabır da öyledir.”
(102) |