A.K.Geylânî Hz. Fütûhû’l Gayb‘dan Yansımalar: -8-

www.sufizmveinsan.com
 
 

Kitabın Adı:   FÜTÛHÛ’L GAYB

                     Gizliden Sesler

Müellifi    :     Abdülkâdir GEYLÂNÎ (1077-1165)

Mütercim :     Abdülkadir AKÇİÇEK

Yayınevi  :     Alperen Basım Yayın ve Tanıtım Tic. Ltd. Şti.

                     (0312) 312 72 31 - (0312) 309 49 67                  

                     www.alperenyayinlari.com

                     www.alperenkitabevi.com

Yansıtan  :     Hamdi CENİK

www.sufizmveinsan.com

Sekizinci Bölüm:

Efendimiz (s.a.v.) ‘den şöyle bir Hadis-i Şerif rivayet edilmiştir:

—Allah yolunun hak pusulası, Vera’dır. Şüpheli işler peşinden giden, bir gün harama düşer. Tıpkı sınırda hayvan yayan çoban gibi. Günün birinde sınır aşılır, çoban belasını bulur.

Hz. Ebu Bekir (r.a.) şöyle buyurdu:

—Biz harama düşmeyelim diye en az yetmiş mubah terk ederiz.

Hz. Ömer (r.a.) ise şöyle buyurdu:
-Biz en az ondokuz helali,  harama kaymayalım diye yapmadık.

Onlar, tam Vera sahibi insanlardı. Haram korkusu yüzünden helali ve mubahı terk ederlerdi. Bunu Efendimiz (s.a.v.) ‘in şu Hadis-i Şerifine dayanarak yaparlardı:

—Her sultanın bir sınırı vardır. Allah’ın sınırı ise haramlardır. Her kim sınır yakınına gelirse tehlikeye kapılması mümkündür.  (117,118)

Vera en büyük ibadettir. Ancak insan çok daraldığı zaman ruhsatlarla amel edebilir. O da emir ve hadleri aşmamakla. Ruhsat bir yardımdır ve her yardımı ancak ibadet ve taatla kullanmalı. Çok kere ruhsatları terk etmek yerinde olur. Daima ruhsatla amel eden irade sahibi olamaz. Nefsine dizgin vuramaz. Bu hale düşünce Allah’ın yardımı kesilir.

Son olarak şunu demek isterim ki: Baş tehlike dinde şüphelilere koşmaktır. Dolayısıyla selamet, irade sahibi olup çalışmaktır. (119)

Ahiret sermayen olsun. Dünyayı ticaret yeri say. Zamanını, sermayeni batırmamak için evvela ahretine sarf et. Eğer fazla kalırsa, onu da dünyaya harca, geçimini sağla. Sakın dünyayı sermaye, ahreti ticaret saymayasın. (119)

Bir Hadis-i Şerifte Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor:

—Allah dünyayı ahiret niyetine göre verir. Ahireti, dünya niyetine göre vermez.

Niçin aksi olmuyor? Olmaz, çünkü ahiret; Allah’a kulluktur. Allah’a kulluk niyeti ile ibadet eden, ahreti bulur. Niyet, ibadetin ruhu ve özüdür. Kötülüklerden çekinerek ibadet edersen dünyan hoş olur. Dünya bir yana der, yalnız ahreti arzularsan Allah’ın öz kullarından ve ona halis ibadet edenlerden olursun. Dolayısıyla ahiret nimeti senin için olur.

Dünya ehli olup ötekini kaybetmeyi mi yoksa ahiret ehli olup dünyada manevi bir huzur duymayı mı?..

İnsanlar iki kısımdır. Biri dünya arar, diğeri ahiret. (121)

Bir Hadis-i Şerifte Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor:

—Allah’ı seviyorsanız bana uyun. Bana uyarsanız Allah da sizi sever.

Anlaşılıyor ki sevgi, sevilene uymakla olur. Söz ve hareketle Efendimiz (s.a.v.) ‘ e uymak gerek.

Efendimiz (s.a.v.) bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyuruyor:

—Çalışmak âdetim, tevekkül halimdir.

Zayıf iman sahipleri çalışmasına güvenir. Çalışmak Efendimiz (s.a.v.)’in sünnetidir. Kısmetli iman sahipleri tevekküle bağlanır. Çalışmaya devam edersen Efendimiz (s.a.v.)’in sünnetini işlemiş olursun. Tevekkül yoluna kıymet verdikçe de Efendimiz (s.a.v.)’in ruhaniyeti seni sarar. Allah-ü Teâlâ tevekkül üzerine şöyle buyurdu:

—İnanıyorsanız Allah’a tevekkül ediniz. Allah’a tevekkül edene O yeter. “Allah tevekkül edenleri” sever.

Bir Hadis-i Şerifte Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor:

—Emrimiz haricinde işlenen hiçbir şey makbul değildir.

Bu emir her şeye şâmildir. İster dünya, ister ahiret. İster söz, ister iş.. Hepsini içine alır. (123,124)

Selamet kitap ve sünnetledir. Helak bunların haricindedir. Kul bunlarla yükselir. Velî, Bedel ve Gavs makamlarına bunlar erer. Velhasıl İnsan-ı Kâmil bu yolda yetişir. (125)

Ey iman sahibi, seni bir tuhaf görüyorum. Komşuna hasetli bir haldesin, onun yemesini çekemiyorsun, içmesinden hoşlanmıyorsun. Onun giydiği sana tuhaf geliyor.

Bilmiş olman gerekir ki bu halin iman zafiyetinden ileri geliyor. Bu hal seni, Allah’ın rahmet nazarından uzaklaştırır. İlahi gazabı üzerine çeker.

Efendimiz (s.a.v.) Kudsî hadisiyle hasedi şöyle anlatmıştır:

—Hased eden nimetimin düşmanıdır.

Ayrıca Efendimiz (s.a.v.) bir Hadis-i Şerifinde şöyle buyurdu:

—Hased iyilikleri yer, ateş odunu yaktığı gibi iyilikleri bitirir.  (125,126)

 

 

 
 
Yansıtan: Hamdi Cenik
İstanbul - 06.01.2010
hamdicenik@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com