Bilesin ki
peygamberler ve veliler açısından, doğal ölümden önce
bir yükseliş söz konusudur. Onlar…
-Mûtû kable en temutu..
Ölmeden önce ölünüz!...
Buyruğunu fiilen yaşadıkları için, başkalarının doğal
ölümden sonra görebilecekleri halleri onlar, doğal
ölümden önce görürler. Âhirete ilişkin halleri dünyada
gözlemleyip “İlm’el Yakîn” bilgiye dayalı
kesin inanç mertebesinden “Ayn’el Yakîn”
gözleme dayalı kesin inanç mertebesine erişirler. Bu
yüzden İmam Âli (k.s) ; “Gayb perdesi yarılsa benim
kesin inancımda bir artış olmaz!...” buyurmuştur.
(50)
Uruç=Yükseliş:
Tasavvuf ehline göre bu yükselişin izahı şöyledir:
Salikin ruhu, sağlık ve uyanıklık halinde cisminden
dışarı çıkıp ölümden sonra göreceği halleri, dönüş
yerini, âkıbetini, cenneti ve cehennemi, onlara giren
kimseleri, hallerinin keyfiyetini gözlemleyip
“İlmel Yakîn” mertebesinden, “Hakkal
Yakîn” mertebesine ulaşır. (53)
… Hikmet ehli de
tıpkı şeriat ehlinin dediği gibi, varlıkları iki kısma
ayırır. Biri kadim varlık, biri de hadis (sonradan olma)
varlık. Kadim varlığa, zatından dolayı varlığı zorunlu
(Vacib-ul vücud) varlık, sonradan olma varlığa da,
zatından dolayı varlığı mümkün (olsa da olur) varlık
derler.
…
Bir başka ifade
ile ..
Varlığı kedinden kaynaklanan varlığa zorunlu varlık,
varlığı başkasından kaynaklanan varlığa da mümkün
nitelikli (olsa da olur) varlık denir.
Varlığı zorunlu varlık;
“evrenin yaratıcısıdır.”
Olsa da olur
(mümkün) nitelikli varlık; “evrendir.”
(58)
-Allah’tan sadır
olan ilk cevher “İlk Akıl” dır. İlk Akıl, yalın
cevherdir. Tekil cevher yani.. Bölünmez parçalanmaz.
Hikmet ehline göre, birden; ancak bir sâdır olur.
Bu, onlar için temel bir ilkedir. Yani varlığı zorunlu
yüce Allah, gerçek “Ahad” tekdir. “O” ndan
gerçek TEK sadır oldu ki, o da İlk Akıl’
dır. İlk akılda izafeler ve nispetler nedeniyle çokluk
niteliğine büründü. (59)
…
Bundan da
anlaşılıyor ki, başlangıç İlk Akıl olduğu için daha
sonra meydana gelecek her nesne İlk Akıl’da mevcut idi.
(60)
Hikmet ehlinin
görüşüne göre, yüce Allah’tan sadece bu İlk Akıl sadır
oldu. Diğer bütün varlıklar İlk Akıl’dan kaynaklandılar.
İlk Akıl; Allah’ın fiilidir, geri kalan eşyalar ise,
İlk Aklın emriyle gerçekleşmişlerdir.
İlk Akıl Allah’ın alemidir. Geri kalan varlıkların
tamamı da İlk Aklın alemidir.
İlk Akıl, gerçek feyz kaynağından feyz alır. Ve bu feyzi
kendinden aşağı olan varlıklara aktarır. (61)
Her akıl, sözü
edilen düzen içinde kendinden yukarı olandan feyiz
alarak aşağısına aktarır. Her birinin bir alan, bir de
veren eli vardır.. Alıp verirler. Sadece varlığı zorunlu
yüce Allah verir, almaz.
(62)
…Hikmet ehli :
“İnsanların ruhları bedenlerinden önce bil fiil var
edilmiş değildir.
Çünkü fiilen var olmak imkansızdır. Ama bedenlerden önce
bil kuvve vardılar. Çünkü, “yok” un salt var olması
ve “var” ın salt yok olması imkansızdır, derler.”
(65)
Evrende olmuş ve
olacak her ne varsa, bunların tümü İlk Akl’ın kapsamında
vardı. İlk Akıl’da bulunmayan bir nesnenin bu Evrende
var olmasına imkan yoktur. O halde insanların akılları
ve nefisleri bütünüyle İlk Akl’ın içindeydiler. Her biri
zamanı gelince kuvveden fiile geçer.
(66)
Hafız şöyle
demiştir:
İki cihanın huzuru şu iki cümlenin açıklamasında
gizlidir;
Dostlarına karşı nazik ol, düşmanlarının da yüzüne gül.
(67)
Allah’ın ilmi;
hükmü demektir. Bu hükmün sebeplerini yaratmak; kazası
demektir. Bu sebepleri birden meydana getirmek de O’nun
kudret ve kaderidir. (71)
Bundan da
anlıyoruz ki, bu alemde bir şeyin sebepsiz meydana
gelmesi mümkün değildir. Dolayısıyla bu alemde Allah’ın
kudreti dışında bir şeyin var olması imkansızdır. Bütün
varlıklar kudret ve kader ile gerçekleşirler. (71)
“-Takdir edilen
değişmez..”
denilmiştir.
Bir diğer hadiste de;
“-Kaderi ancak dua değiştirebilir..”
…
Bir kimse, ilk
hadisi baz olarak “Kaderi geri çevirmek mümkün
değildir..” derse doğru söylemiş olur. Yine bir
kimse de ikinci hadisi baz alarak “Kaderi geri
çevirmek mümkündür..” derse, o da doğru söylemiş
olur.
Bunun izahı:
Varlıkların bir kısmı değişime açıktır, ama varlıkların
tümünün değişmesi imkansızdır. Mümkün olan değişim,
sadece varlıkların bir kısmı için geçerlidir. Kader yine
kaderle değişebilir.
…
Bir başka örnek:
Yaz mevsimi geldiği zaman hava son derece sıcak olur. Bu
sıcaklık Allah’ın belirlediği bir kaderin (sistemin)
sonucudur. Bu sıcaklığı bütün dünyadan gidermek mümkün
değildir. Fakat bir kimse bir sedaphane (yer altında
olan serin ve soğuk oda, bodrum) bulup yaz mevsiminde
orada oturursa yaz mevsiminin sıcaklığını kendinden
uzaklaştırmış olabilir. (73)
Kul eliyle
(aletiyle) yaptığı işlere tedbir, Allah’ın yaptığı
işlere de takdir denir.
“Kul
tedbir eder, Allah takdir eder.”
Fakat hakikat itibariyle bakıldığı zaman; her ikisinin
de Allah’ın kaderi olduğu gözlemlenir.Kaderi yine
Allah’ın kaderiyle geri çevirmek mümkündür. (74) |