Arapça aslı :
El-Fethü’r-Rabbani Vel-Feyzü’r-Rahmani
Müellifi
: Hz. Abdülkadir GEYLÂNÎ (1077-1165)
Mütercim :
Abdulkadir AKÇİÇEK
Yayınlayan :
Bedir Yayınevi - İstanbul / 0212 519 36 18
Yansıtan :
Hamdi CENİK
www.sufizmveinsan.com
Namaz, halkı kalpten çıkarıp attıktan sonra kılınırsa, Hakk’a vuslat
sayılır. O anda cisim ikiye ayrılmaz. O, ya Hak’la
birleşir yahut halkla… Varlığını Hak yola harcayan
zatların namazı budur.
Diğer kulların namazına gelince, onlar cenneti kalplerinin sağına,
cehennemi sollarına alırlar. Sırat köprüsünü önlerinde
görür, Hakk’ı da bütün hâllerine vâkıf bilirler.
Sevgi ehlinin namazı ise daha başkadır. Onlar halk âleminden tamamen
ayrılır, Hakk’ın zâtı ile olurlar.
…
-Rabbın ona, kötülüklerini ve iyiliklerini iham etti..
[91/8]
…
Allah için sohbet arkadaşı talep ediyorsan, sâkin hâlinin avdetini
bekle. Gözlerinin uykuya daldığı saati ara. İyi bir
abdest al, sonra namaza başla. Yapacağın iç temizliği
ile namaz kapısını aç. Namazınla da Rabbın kapısına
yanaş. İşte bundan sonra Hak’tan sohbet arkadaşını talep
et. (421)
-Sana ibâdet eder ve Senden yardım dileriz.
[1/5] dediğin zaman, kelâmın şu demektir:
-Sana taat eder ve seni Tevhid ederiz. (424)
Evin deniz kenarında olduğu halde susuzluktan ölmek üzeresin. İki adım
at, Rahman’a vasıl olursun. İki adımda nefsini ve halkı
O’na bağlayabilirsin. Ey Hakk’ı dileyen, iki adım at,
hem dünyayı, hem de öbür âlemi Hakk’ın zâtından ibaret
görebilirsin. (425)
Bir zat, velâyet hâlinin sonuna varırsa ona kutupluk hâli verilir. O, bu
hâli ile halkın işlerini üzerine alır. O, bu hâlinde
halkın cümlesine muadil îmana sahiptir. O îman
sayesindedir ki, halkın işlerini yüklenir. (427)
İhlas, îman sahibinin arsası sayılır; yapılan işler ise, onların
ağacıdır. Ağaçlar değişebilir, ama arsa değişmemeli.
(428)
Benim kusurum ne, taat kılıp kulak ettiğim halde başım dertten
kurtulmuyor?..(diyene) , şöyle cevap veririz:
-Sana az da olsa ilim gerek…
Hikmet sahipleri; daima yığar, ilim sahipleri ise; halka faydalı şeyleri
ihraç ederler.
Zahitler, hükümle olur. Doğru zatlar da ilme bağlanır.
Sevilmiş zatlar; Hak’la ünsiyet eden erenler, ilme daha fazla önem
verirler. (429)
İrfan sahibi için dirilik, ölümden sonra başlar. (429)
İrfan sahipleri için ölümler çeşitlidir. Bir ölüm vardır; ilâhi bilginin
gereğidir. Bir ölüm vardır ki, o sıdıklara hastır. (430)
(İsa as.) O evlenmedi, dünyada hiçbir mülke sahip olmadı.
Ama, âhir zamanda gelecek, Kureyş neslinden bir
kadınla evlenecek ve bir çocuğu olacak. (430)
Bir çok zâhid vardır ki, onun yaptığı zühd hâli, Hakk’a karşı perde
olur. Bir çok ârif geçinen vardır ki, mârifet hâlini
görmesi ve ona güvenmesi Hakk’a nazar kılmaya mani olur.
(431)
Evinden ayrıldığın zaman kendini diyar-ı harbe giden birisi farzet ve
bir daha hâneye dönmeyecekmiş gibi bil. Allah’a yakın
olmak için maddeden bu kadar soyun. (431)
Bir takım cemaat vardır ki, onları heybet zayıf düşürdü ve duygularını
bağladı. Onların kalbini, halktan yana bir dehşet sardı.
Bu yüzden onlar, bütün hâllerini bir yerde kalmaya icbar
ettiler. Her şeyi bırakıp bir izbeye çekildiler. Onların
kısmet alma zamanı gelince Hak Taâlâ, lokma vereni
gönderir.
Ne geçmişte, ne de gelecekte bu kula itiraz edecek bulunmaz. (435)
Ümitleri
haddini aşmayan için her şey, kalben bir yana atılmıştır.
(436)
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz buyuruyorlar ki:
-Bana altı şeyi yerine getireceğinize söz verin, cennete girmenize kefil
olayım:
1- Hanginiz olursa olsun, söz ederken yalan katmasın.
2- Verilen emânete hâin gözle bakmasın.
3- Yaptığı vaadi yerine getirsin.
4- Elinizi yasaklardan çekiniz.
5- Gözlerinizi haramlardan alınız.
6- Cinsî varlığınızı kötülükten koruyunuz.
(437)
Korkun ve ümîdin bir olunca, Mevlâ’nın sana hitabı gelir. (437)
Bir kimse Allah yolunda telef olursa, onun yeniden var olmasını Allah
sağlar. (437)
Ben burada oturup konuştuğum zaman evde yalnız başına oturmana tevbekâr
ol. (437)
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz buyuruyorlar ki:
-Gece dilencilerini ters çevirmeyiniz. Onlar ne
insan, ne cin tayfasındandır; Hakk’a mensup kimselerdir.
Onların vasıtası ile Cenab-ı Hak, içinde bulunduğunuz
hâli dener. (438) |