İLÂHÎ ARMAĞAN’dan Yansımalar

4. Bölüm

www.sufizmveinsan.com
 
 

Arapça aslı   :  El-Fethü’r-Rabbani Vel-Feyzü’r-Rahmani

Müellifi         : Hz. Abdülkadir GEYLÂNÎ (1077-1165)

Mütercim      : Abdulkadir AKÇİÇEK

Yayınlayan    : Bedir Yayınevi - İstanbul / 0212 519 36 18

Yansıtan       : Hamdi CENİK

www.sufizmveinsan.com

Ümitsizliğe  kapılma. Yapan Allah’tır. Bir darlık gelir, az sonra geçip gider. Sen sabırlı olmaya bak. Belâdan kaçma. Sabırlı ol. Ufak tefek sıkıntılar temel kaideler arasındadır. Her şeyin kökünde bunlar çıkar. Peygamberlik hâlini ele al: İçinde belâ ve sabır vardır. Velâyet hâlini al, içinde darlık, yanında da sabır mevcuttur. Belalar da onunla def olur. Belanın olmadığı yerde sabır da bulunmaz. Beladan kaçan sabrı bir yana atar. Sabrı bırakan, cümle manevi hâllerden mahrum yaşar. Sabrı bırakıp kaçman; velâyet, marifet, Hakk’a yakınlık hallerinden uzak olmayı arzu etmen demek olur.

Îman sahibi yalnız Allah’tan korkar. Başkasından ne korkar, ne de bir şeyler bekler. Onun kalbine Hak tarafından kuvvet ve kudret konmuştur. O kuvvet sayesinde Hakk’a yaklaşır. Kalbi Hakk’da, kalıbı ise yerdedir. Allah’ü Taâlâ onları haber verirken şöyle buyurdu:

-Onlar, katımızda sevilmiş ve seçilmişlerdir. [38/47] (88)

Ey evlad! Dünyada her şey lazım. Tatlının yeri var. Acı da gerek. İyiliğin ve fesadın da bir gereği bulunur. Dert olur, safa vardır. Tam safa hâlini istiyorsan, kalbinden halkı çıkar. Her varlığını Hakk’a bağla. Dünyadan kalbini çek. Çocuklarını Rabbına emanet et, O’na teslim et. Kalbini her şeyden temiz olarak çıkar. Ahiret kapısına yönel, yönel de içeri girmeye gayret et.

Her şey bir gayeye matuftur, onun için yapılır. Bu dünyayı bırakıp öbür âleme yönelmek, Hak Taâlâyı bulmak içindir. Ahiret âlemine geçtiğinde aradığını bulamazsan hemen kaç, O’na yakınlığı ara. O’nu bulduğun takdirde her şeyi bulmuş sayılırsın. Allah’ü Taâlâ’yı seven, gayrını neyler? Cennet, derece ve makam arayanlar içindir. Manevi tüccarlar onu ararlar.

...

Cennet; oruç tutanlar, namaz kılanlar, kötülükleri bir yana atarak şahsi kötü duyguları bırakanlar içindir. Oruç içinde oruç vardır. Ev içinde ev vardır. Birine varmak için öbürünü terk etmek lâzım. Sizden iş istiyorum, söz değil. Söz etmeden iş tutunuz.

Allah’a arif olanlar, her işlerini Hak için yaparlar. Başlarında demir dövülse, ses etmeden vazifelerine devam ederler. Yerde gezerler… Yeryüzü her an değişir, başka şekle bürünür, ama onlar buna aldırış etmezler…

Hak ehli, yalnız Allah’ı bilir, başkasını göremez. Başkasının sözünü işitmez. (89)

Âhireti dünyada öne al; böyle yap, ikisini birden kazanırsın. Dünyayı âhiretten öne alacak olursan ikisini de kaybedersin. (91)

Hak Taâlâ, Musa peygambere şöyle buyurdu:

-Seni zâtım için seçtim. [20/41]

Yani, benden başkası seni meşgul edemez. Şehvet duyguları, geçici tatlar ve zevkler seni benden alamaz. Yer ve gök benim katımda söz sahibi olamazlar. Cennet seni doyuramaz, ateş seni korkutamaz. Mülkün sende kıymeti yoktur, yokluk seni düşündüremez. Hiçbir bağ seni benden çekemez. Benden başkası seni meşgul edemez. Her hangi bir şekil seni eğlendiremez ve bana perde olamaz. Hiçbir yaratığın bende hakkı yoktur. Tabii istek ve şahsi duygular burada yer alamaz. (92)

Bir şeyin haram olduğunu söylüyorsun. Ama durmadan yapmaktasın. Bir şeyin helâl olduğunu söylerken yapmıyorsun. Sende sadece bir iştaha var. Başka bir şey yok.

Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyuruyor:

-Cahile bir defa yazıklar olsun, âlime yedi defa…

Cahile bir defa… sebebi, bilgisiz kalışı. Âlime yedi defa… sebebi, o bildiği ile iş tutmayışı… İlmin bereketi ondan uzaktır; yalnız vebalini yüklenmiştir. (94)

O büyük insanlar, kıyamet günü peygamberlerin yanında bulunur. Rabları tarafından peygamberlere ne verildi ise onlara da verilir.

İlmi ile amel etmeyenin cezası büyüktür. Bunu Hak Taâlâ  bize şu âyeti ile haber veriyor:

-Onun misali, üzerine kitap yüklenen himara (eşeğe) benzer. [62/5]

Himar kitaptan ne anlar?..

Yalnız yükünü taşır ve yorulur. Bir kimsenin ilmi çoğalınca, Allah’tan korkusu da çoğalmalıdır. Bilgi çoğaldıkça Hakk’a karşı, itaat ve ibadet artmalıdır. (95)

Asıl kahramanlık hakkı yerine getirmektir. Hakkı sahibine teslim etmek, büyük kahramanlıktır. (96)

Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyuruyor:

Sabırlı fakirler, Rahman’ın arkadaşlarıdır. (97)

Bütün ihtiyaçlarınızı Hak’tan isteyiniz. Halka avuç açmayınız. Hak varken halkın lafı olmaz. Zahirde kullardan isteseniz bile, kalbiniz O’nun la olmalı. Her şeyin Hak’tan olduğuna inanınız. Birinden istemek zorunda kalırsanız, kalbiniz tam manası ile Hakk’a bağlı olursa, o istek ve arzunun, Mevlâ’nın ilhamı olduğunu bilirsiniz. Allah’ın varlığına inanınız, kimden isterseniz isteyiniz… O, gideceğiniz yönü tayin eder. Verilirse, Hak’tan olur, olmazsa yine O’ndan… (99)

Seni daima secde, kıyam ve rükû  hâlinde görmekteyim. Bunlardan bir sürü de yorgunluk duyuyorsun; ama kalbin, bunlardan bir iz almıyor. Hakk’a yakın olmuyor. Yaptığın işler ona tesir etmiyor. Kalbin, şu kalıptan bir türlü çıkmıyor. Alışmış olduğu hiçbir âdeti terk etmiyor. (102)

Bayezid-i Bistami şöyle diyor:

Îman ve irfan sahibi, Allah’tan dünya istemez. Âhiret talebinde bulunmaz. Mevlâ’sından Mevlâ’yı ister. (103)

Kalbinizi Hakk’a veriniz. Elsiz olsun, ayaksız olsun, gözsüz ve şekilsiz olsun. Bu âlem böyledir. Şekil yoktur, şemâil yoktur. Niçin ve neden gibi  sözler olmaz. Muhâlefet ve niza yapılmaz. Uymak ve tasdik etmek vardır. (103)

 

 

 
 
Yansıtan: Hamdi Cenik
İstanbul - 02.10.2007
hamdicenik@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com