İLÂHÎ ARMAĞAN’dan Yansımalar

9. Bölüm

www.sufizmveinsan.com
 
 

Arapça aslı   :  El-Fethü’r-Rabbani Vel-Feyzü’r-Rahmani

Müellifi         : Hz. Abdülkadir GEYLÂNÎ (1077-1165)

Mütercim      : Abdulkadir AKÇİÇEK

Yayınlayan    : Bedir Yayınevi - İstanbul / 0212 519 36 18

Yansıtan       : Hamdi CENİK

www.sufizmveinsan.com

Dünya nefislerin sevgilisidir, âhiret ise kalplerin… Aziz ve Celil olan Hak ise sır âlemlerinin sevgilisidir.

Bütün hâli, makamı ve rûhaniyet hâllerini o büyük peygamber (s.a.v.) kullar arasında böler. (235)

Nefsini ve yaratılmışları kalbinden çıkar. Yerlerini Hak Taâlâ’nın varlığı ile doldur. Bu sayede sana tekvin sıfatı tecelli eder. Bu hâl gece namazı ve gündüz orucu ile gelmez. Kalp temizliği ve sır safiyeti ile gelir. (236)

Düşün, melekler sûret olan eve girmezler; Hak Teâlâ putlarla doldurduğun kalbine nasıl tecelli eder. O’nun gayrı olan her şey puttur. (238)

Çalış, işlerde sen olmayasın; yapan ve eden O ola. Çalış, başına bir kötü hâl geldiği zaman, gitmesini isteyen olmayasın. Fayda almak için harekete geçmeyesin. Şunu doğru  olarak bil ki, anlattığım hâli benliğinde duyduğun an Hak sana hizmet edeni gönderir ve de Îman her kötülüğü def eder. Onunla ol!..Hâlin, yıkayıcı önündeki ölüye benzesin ve Cibril’in sessiz çevirdiği Ashab-ı Kehf-e dönsün. O’nun la ol… Varlığın yok olsun. Seçme kabiliyetin olmasın. Cümle tedbiri bırak. O’nun önünde Îman ayağınla dur; nefsini görme. (251)

Olmasını arzu ettiğiniz şey varsa şu olsun; dış varlığınız dünya kapısında kalsın, kalbiniz öbür âleme dönsün. İç âleminiz de Mevlâ kapısından ayrılmasın. Bu hâl, dış varlığınız kalbe uyuncaya ve onun tattığını tadıncaya kadar devam etsin. Kalb, sır olsun, sırrın tattığını tatsın. Sırrınız da fena (yokluk) âlemine varsın, ne zevk alsın, ne de bir şeye zevk versin. Bu halde ölmüş olur. (252)

Bayezid-i Bistâmî anlatır:

-Rabbimi rüyamda gördüm; “Ey Yaratıcı Hüda, Sana yol nereden gider?.” dedim.

Şu cevabı aldım:

-Nefsini bırak gel!...(256)

Bilmelisin ki, dünyada Allah’ın azabından emin olduğun kadar öbür âlemde korku bulacaksın. (263)

Kısmetinde varsa hırsın boş, yoksa yine boş. (263)

İç temizliği; kalb, Hakk’ın Zât’ından gayrı yabancı şeylerden temizlenince başlar. O’nu bulmak için maddî olan her şeye arka çevireceksin. (264)

Bir gün Süfyân-ı Sevrî’yi (r.a.) rüyada gördüler:

-Hakla muamelen nasıl oldu?.. diye sordular.

Şöyle cevaplandırdı:

-Beni huzura aldı ve “Benim Ğafûr ve Rahîm olduğumu bilmiyor musun?..” dedi.

Bu kelâm beni çok ağlattı; korkumdan ağladım. Daha sonra, “Benden utanmadın mı, hatalar yaptın?..” dedi. (265)

Olacak şeylerin önüne geçmek kabil olmadığı gibi, olmayacak işi yapmak da mümkün değildir. Her şey evvelden yazılmıştır. Bu durumu Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz şu hadis-i Şerifi ile şöyle haber vermiştir:

-Hak Taâlâ kâlemi yarattı;

-Yaz, dedi.

-Ne yazayım?… deyince,

-Kıyâmete kadar kullara hükmümü yaz … dedi.  (267)

Amelin, yani yapılan işin tasdikinden geçmeyen kalb temizliği boş ümitten başka bir şey değildir. (272)

Îman sahibinin iç âlemi, elçiler evine benzer. Sır kemâle erince, kalbi himayesine alır. Kalb de bu yolda ergin olursa maddi telaşı bırakmış olan nefsi emrine alır. Ayrıca bütün duygulara da fermanını geçirir. (275)

Sizi, kırmızı gül kadar renkli ve tatlı ölüme davet etmekteyim. Bu ölüm; nefs, renk, tabiat, şeytan ve dünya ile savaş; Hakk’ın Zât’ından gayrı sayılan şeyleri terk ve halkın arasından manen sıyrılmaktır. (275)

Asıl ölü, dışta diri de olsa, Yaratan namına arzuları yönünden ölebilendir.

Allah’ım, bizi seninle diri kıl; Zâtından gayrı şeylere öldür. (278)

Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz:

-İlim, amele uzaktan nida eder, duyar da cevap verirse, pekâlâ, aksi halde göç edip gider, buyurmaktadırlar. (279)

Bir kimseye manevi hâllerden biri geldiğinde, dini emirleri yerine getirerek o hâlin kalkmasını, gitmesini, aşağısını veya üstünü istemezse, ona rıza makamı verilmiş sayılır. (280)

İşlerin en zoru, irfan sahibi olduktan sonra, avam tabakası ile oturmak ve onunla konuşmaktır. Bir ülkede belki bin kadar irfan sahibi olur, ancak içlerinden biri konuşabilir. O da peygamberlerin gücüne sahiptir. (282)

Dünyalık elde olur, cepte olur. İyi ve yararlı binalar yapmak için caiz… Ama onları kalbe sokmak olmaz. Dünyalığın kalb tarafında beklemesi olur, ama içeri girmesi asla… (282)

 

 

 
 
Yansıtan: Hamdi Cenik
İstanbul - 06.11.2007
hamdicenik@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com