Bâyezid-i
Bestâmî Hazretleri’nden
Yansıyanlar:
Kitabın Adı: Büyük Velî
BÂYEZİD-İ BESTÂMÎ
HAZRETLERİ
Ve
İslam
Tasavvufunun Özü
Müellifi : Celâl YILDIRIM
Yayınevi : Demir Kitabevi – İstanbul – 0212 528 50 06
Yansıtan : Hamdi CENİK
www.sufizmveinsan.com
Dokuzuncu
Bölüm:
Hz.
Âli (k.v.) minberde konuşurken patavatsızın biri kalkıp
ona bir soru yöneltti. O da “bilmiyorum!..” diye
cevap verdi. Adam sanki büyük bir başarı elde
etmişçesine büsbütün küstahlaştı ve:
-Orası bilmeyenlerin makamı değildir, lütfen aşağı
inin!.. der. Hz. Âli (k.v.) hislerine hâkim bir eda
içinde ona şöyle karşılık verdi:
—Burası “bazı şeyleri bilirim, bazısını da bilmem”
diyenlerin yeridir. Her şeyi bilirim diyenlerin yeri
değildir.
Benzer bir olay da İmam Ebû Yusuf ile bir yarı aydın
arasında geçmiştir: İmam minberde halka hitap ederken
kendisine birkaç soru yöneltildi. Cevap verebilmek için
soruları incelemek ve bazı kitapları karıştırmak
gerekiyordu. Bunun için İmam:
—Şimdilik cevap veremeyeceğim, dedi.
Adam şımararak ve yüksek sesle:
-Devlet hazinesinden bunca maaş alırsın ve buna rağmen
sorulan şeyleri cevaplandıramazsın ha!.. İn, orası
bilgisizlerin yeri değildir!..
İmam sükûnetle dinledikten sonra şu cevabı verir:
-A
adam!.. Ben devlet hazinesinden bilgim oranında maaş
almaktayım. Eğer bilgisizliğim nispetinde alacak
olursam, hazine bana yetmez.
(263,264)
Bâyezid-i Bestâmî Hazretleri dünyanın lezzetinin üç
şeyde olduğunu söylüyor:
1-Sevimli bir dost.
2-Cömert bir hükümdarla sohbet.
3-Sözü-sohbeti dinlenir kimseyle oturmak.
(265)
Bâyezid-i Bestâmî Hazretleri bir gün dostlarına şöyle
demişti:
-Kıyametin kopmasını sonra da çadırımı cehennem kapısına
kurmamı çok arzu ediyorum!..
Sebebi sorulduğunda şu cevabı verir:
—Ben biliyorum ki cehennem beni görünce sönmeye yüz
tutar da halka rahmet olurum.
(265)
Bâyezid-i Bestâmî Hazretleri diyor ki:
—Dünya avam içindir. Âhiret havas
(has kişiler)
içindir. Artık kim havastan olmak istiyorsa, bunun hükmü
dünyada avam ile dünyalığa iştirak etmemesidir. Dünya
ancak âhirete ayna olarak yaratılmıştır. Kim âhirete bu
aynadan bakarsa kurtulur, kim de bu aynayla meşgul olup,
âhireti ihmal edecek olursa helâk olur ve o aynaya
haksızlıkta bulunmuş olur.
(267)
Bir
derviş bulunduğu mecliste ALLAHU EKBER dedi.
Bâyezid-i Bestâmî Hazretleri ona sordu:
—Derviş, ALLAHU EKBER’in manası nedir?
—Kendisinden başka her şeyden büyüktür, manasını
anlıyorum, diye cevap verince Bâyezid-i Bestâmî
Hazretleri dedi ki:
-Yazıklar olsun sana!.. Bu yorumunla Allah’ı tahdid
etmiş oluyorsun. Onunla birlikte bir şey var mı
ki o ondan büyük sayılsın?..
Deviş bocaladı ve sordu:
—O
halde siz lûtfedip söyleyin bu sözün manasını.
Bâyezid-i Bestâmî Hazretleri dedi ki:
-Dinle beni derviş!.. İnsanlarla kıyas edilmekten, kıyas
altına girmekten, idrak edilmekten çok büyüktür. Kıyas,
düşünce ve idrak kapsamına girmez. İşte Allahu Ekber’in
manası budur.
(268)
Bâyezid-i Bestâmî Hazretleri bir mescitte cemaatle namaz
kıldıktan sonra bir müddet mescitte oturmayı arzuladı.
Halk dağıldıktan sonra mescidin imamı ona yaklaşarak:
-Efendi Hazretleri!.. Yiyeceğinizi nereden temin
ediyorsunuz ve karnınızı nereden doyuruyorsunuz? diye
sordu. Bâyezid-i Bestâmî Hazretleri ona:
—Biraz sabret, önce şu senin arkanda kaldığım namazı
iade edeyim. Çünkü Allah’ın büyüklüğünü ve Rezzak
sıfatını bilmeyen bir imamın arkasında namaz kılmak câiz
değildir.
(268)
Bir
adam Bâyezid-i Bestâmî Hazretlerine sordu:
-Namazda elleri kaldırmak nedir?..
—Rasûlullah (s.a.v) Efendimizin sünnetidir. Fakat sen
kalbini de Allah’ın huzuruna yükseltmeye gayret et.
Çünkü böyle yapman daha iyi olur!..
diye cevap verdi.
(269)
Bâyezid-i Bestâmî Hazretleri anlatıyor:
—Bir defasında mana âlemine yükseltildim. Manevi alanda
bir yolculuk yaptım. Rabbimin huzurunda durdum. Bana
buyurdu ki:
—
Bâyezid halk seni görmek istiyor.
— Ama ben onları görmek istemiyorum, dedim. Sen Rabbim,
benden mutlaka görünmemi istiyorsan, elbette ki sana
muhalefete gücüm yoktur. Beni kendi VAHDANİYYETİNLE
süsle, ta ki beni o vaziyette görsünler. Ve görünce de o
görünen sen olasın!.. Ben orada olmayayım.
Nitekim öyle oldu: Cenâb- Hak beni tutup süsledi ve
yükseltti. Sonra da:
“Halkın önüne çık!..”
buyurdu. Onun huzurundan ayrılıp bir adım attım, ikinci
adımı atmaya hazırlanırken baygınlık geçirdim. Bunun
üzerine Rabbim seslendi:
“Benim dostumu bana çevirin. Çünkü o bensiz sabredemez.”
(272)
Bâyezid-i Bestâmî Hazretleri anlatıyor:
—Yüz bin melek Cebrâil, Mikâil ve İsrâfil kadar olsalar
ve hepsi de bu makama erişen ârifin kalbinin bir
köşesine yerleşseler, mümkün değil ârif onları ne
hisseder, ne de varlıklarının farkına varabilir. Hem
bunların varlık âleminde mevcut olduklarını bile
anlayamaz. Bunu hissedip anladığı takdirde ârif olamaz.
Çünkü vahdaniyet köşkünün nurâniyet ve ihtişamı
karşısında Allah’tan başka her şey belirsiz olur.
Fenâfillah bu makamda başlar, bu makamda biter.
(274)
|