İbn-i Arabî Hz. Kur’an Mührü’ nden Yansımalar: -15-

www.sufizmveinsan.com
 
 

Kitabın Adı:   KUR’AN MÜHRÜ

                     Hatmu’l Kur’an

Müellifi    :     Şeyh-ül Ekber Muhyiddîn İbn’ül ARABÎ (M: 1165-1240)

Derleyen :     Abdulbaki Miftah

Mütercim :     Vahdettin İNCE

Nâşir       :     Remzi GÖKNAR

Yayınevi  :     KİTSAN Yayınları – İstanbul – 0212 513 67 69

Yansıtan  :    Hamdi CENİK

www.sufizmveinsan.com

Onbeşinci  Bölüm:

Anla ki sana feda ettim, sendeki Allah sırrını

İzhar etme onu, o gayrilerden gizlidir, sakın.

Onu kıskan, koru onu, onunla yaşadığın sürece

Hür kalpte sır ölüdür, medfun.. (327)

Kutub, Kutubluk mertebesine erişince, bütün ruhların, hayvanların ve cemadatın ona biat etmesi gerekir. Ama insanların ve cinlerin çok azı ona biat eder. Bir ruh biat etmek üzere onun huzuruna girince, mutlaka Kutub ona ilahi ilme dair bir soru sorar. Dolayısıyla ona biat eden herkes ondan istifade eder.Ona ilk biat eden de ilk akıldır. Sonra külli nefis, sonra göklerin ve yerin imar edicilerinden ileri gelen melekler, ardından ölüm sonucu bedenlerinden ayrılan heykelleri idare eden ruhlar, sonra cinler ve sonra da tevhid edenler ona biat ederler. Çünkü Allah'ı tesbih eden her mekân ve her yerleşik ona biat eder. Sadece müheyminler

(egemen olanlar) dediğimiz yüce melekler ve kutbun dairesi altına girmeyen bazı insan fertleri biat etmezler. Kutbun bunlar üzerinde tasarrufu söz konusu değildir. Onlar da Kutub gibi kâmildirler. Hatta fertler içinde, Allah ilmi kapsamında olmak üzere ondan daha üstün kimseler vardır. (329)

"Resulullah'a (s.a.v) bu makam-yani ensesiz yüz olma makamı-itibariyle varis olduğum zaman, bu zevki tattım. İnsanlarla birlikte Fas'taki el-Ezher mescidinde namaz kılıyordum. Mihraba girdiğimde, zatımın tamamı bir göz olarak dönüyordu. Kıbleyi gördüğüm gibi her yönümü de görüyordum. Gireni çıkanı görüyordum, cemaatten tek kişi gözümden kaçmazdı. Hatta bazen cemaatin son rekâtına yetişip yanlış yapanlar oluyordu. Selam verdiğimde cemaate yüzümü çevirir ve dua ederdim. Bu adamın sehven yaptığı hatayı düzelttiğini görürdüm. Ona derdim ki şu şu hatayı yaptın. O da namazını tamamlar ve zikrederdi. (330)

Her asrın bir adamı var, onunla adlanır

Ama ben bütün zaman içinde kalan tek kişiyim. (332)

Ali (k.v) şöyle buyurmuştur:

—Marifet, celalin parıldayışlarını keşfetmektir. Bunun son noktası ise Allah'ın kibriyası karşısında dehşete kapılmaktır. (337)

Velayetin iki hatemi var. Bunlar Kutubdurlar. Daha doğrusu bunlar, efendimiz

Hz. Muhammed'in (s.a.v) izinde hareket eden efrattırlar.

Birincisi, genel velayetin hatemidir. Bu, Meryem oğlu İsa'dır (a.s). Çünkü ahir zamanda Hz. Muhammed'in (s.a.v) şeriatıyla hükmetmek üzere inecektir. O, yakınlık makamını tahakkuk ettiren velilerin sonuncusudur.

İkincisi ise, Muhammedi mirastan elde edilen velayetin hatemidir. Diğer Nebilerden elde edilen velayet gibi değildir. Onun zamanında ve ondan sonra Allah'ı ve Allah'ın hükümlerinin ilgili oldukları hususları ondan daha iyi bilen kimse olmaz. (338–339)

Şeyh, bu tarihten önce 586 yılında İşbiliye'de, Adem'den(a.s) Hz. Muhammed'e (s.a.v) kadar bütün Nebilerle görüştüğü bir müşahedede hatemiyetle müjdelenmişti. Nebiler, onu kutlamak için bir araya gelmişlerdi. Yine şunu aktarır:

-Şeyh'in iki omzunun arasında bir işaret vardı ve bu, onun Muhammedi velayetin hatemi oluşuna işaret ediyor gibiydi. Derisinin altında güvercin yumurtası büyüklüğünde bir işaretti. (340)

Allah'a yemin ederim, eğer Meryem oğlu İsa

Ve arkadaşı Mehdi beni tasdik etmeselerdi

Ki ben hatemim ve sonun mührüyüm

Onu kendime has kılar ve bilgi bakımından yalnız kalırdım. (341)

Şeyhimiz Ebu Muhammed Abdullah eş Şekkaz … Bana dedi ki:

—Adamlar dört kısma ayrılırlar:

"Allah'a verdikleri sözde duran nice adamlar var." (Ahzab, 23)

Bunlar zahir ehli adamlardır.

"Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin kendilerini Allah'ı anmaktan(…) alıkoyamadığı adamlardır." (Nur, 37) Bunlar, hakkın yanında duran meşveret ehli batın adamlarıdır.

Bir de arafta duran adamlar vardır. Bunlar aynı zamanda had adamlarıdırlar. Yüce Allah onlar hakkında şöyle buyurmuştur:

"A'râf üzerinde de adamlar vardır." (Araf, 46)

Bunlar, koklama, temyiz etme ve vasıfları açıklama ehlidirler. Sıfatları yoktur. Ebu Yezid el-Bistami onlardan biridir.

Bazı adamlar da vardır ki, Hak onları çağırdığı zaman, çağrısına bir an önce icabet etmek için yayan olarak gelirler, herhangi bir bineğe binmezler:

"İnsanlar arasında haccı ilân et ki, yaya olarak sana gelsinler." (Hac, 27)

Bunlar matla' (doğuş) adamlarıdırlar. Zahir ehli adamların mülk ve şehadet alemi üzerinde tasarrufları vardır. (342–343)

Batın ehli adamlara gelince, bunların da batın ve melekût âlemleri üzerinde tasarrufları vardır. Ulvi ruhlar onların himmetleriyle ve istedikleri şeyleri indirirler. Bununla yıldızların ve meleklerin ruhlarını kast ediyorum (…) bu adamların önünde indirilmiş kitapların ve tertemiz suhufların batınları, bütün âlemin kelamı, harflerin nazımları ve isimler anlamları cihetiyle açılır. Ki onlardan kimsenin böyle bir ihtisası söz konusu değildir. Had adamlarına gelince, bunların da ateş menşeli ruhlar âleminde, berzah ve ceberut âlemlerinde tasarrufları vardır (…) Bunlar araftaki adamlardır (…) hadleri aşmazlar. Bunlar her şeyi kuşatan rahmetin adamlarıdır. Onların her huzuru kontrol ederler (…) Matla'(doğuş) adamlarına gelince, bunlar da ilahi isimler üzerinde tasarruf ederler. Bu tasarrufla, bu isimlerden Allah'ın dilediği şeyi indirirler. Onlardan başkasının böyle bir yetkisi yoktur. Bununla diğer üç grup adamın tasarrufu altında olanları da indirirler (…) Bunlar adamların en büyükleridirler. (343)

 

 

 
 
Yansıtan: Hamdi Cenik
İstanbul - 03.02.2009
hamdicenik@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com