İbn-i Arabî Hz. Kur’an Mührü’ nden Yansımalar: -2-

www.sufizmveinsan.com
 
 

Kitabın Adı:   KUR’AN MÜHRÜ

                     Hatmu’l Kur’an

Müellifi    :     Şeyh-ül Ekber Muhyiddîn İbn’ül ARABÎ (M: 1165-1240)

Derleyen :     Abdulbaki Miftah

Mütercim :     Vahdettin İNCE

Nâşir       :     Remzi GÖKNAR

Yayınevi  :     KİTSAN Yayınları – İstanbul – 0212 513 67 69

Yansıtan  :    Hamdi CENİK

www.sufizmveinsan.com

İkinci Bölüm:

Birçok salih insanın yaptığı gibi, Şeyh de, vefat edenin üzerine, cehennemden azat edilmesi niyetiyle yetmiş bin kere "La ilahe illallah" okumayı adet edinmişti. Örneğin Futuhat'ın son vasiyetler babında (IV:474) şu öğüdü veriyor:

—Sana yapacağım tavsiye, boynunu cehennemden kurtarmak suretiyle kendini Allah'tan satın almandır. Bunun için yetmiş bin kere "La ilâhe illallah" demen gerekir. Bunu yaparsan, Allah, seni veya üzerine okuduğun insanı cehennemden azat eder. Bu hususta nebevi hadis vardır. (32)

Bazen de bu yetmiş bin "La ilahe illallah" zikrini arkadaşları arasında paylaştırırdı. (33)

Bir şey, bakana tecelli ettiği zaman, bakan kimse, bu surette kendisinden başka bir şey görmez. Aynı şekilde kişi, kadında kendisini görünce, ona yönelik sevgisi

gittikçe artar. Çünkü kadın, Hakkın sureti olan kendi suretinden ibarettir. O haktan başka bir görmemiştir. Ancak sevginin şehveti ve vuslatın lezzetiyle onda fena bulur, hakkın doğruluk sevgisiyle fena bulması gibi. Kadını, zati ile karşılar, benzerlerin karşılaşması olarak. Bu yüzden bütün olarak kadında fena bulur. Nitekim kadınla cinsel ilişkiye girdikten sonra gusletmesi emredilmiştir. Bunun nedeni de, ona yeniden nazar ederek kimde fena bulduğunu gözlemlemesi

içindir. (35)

Fatimetu'z Zehra'nın makamı hakikatte kutupluktan daha ulu, daha geniş ve daha şereflidir. (37)

Hak ehli ittifak etmişlerdir ki, Sahabe, zamanının en üstünü olan Kutuptan daha üstündür. Sahabe Kutuptan daha üstün olduğuna göre, Rasûlullah'ın (s.a.v) bir parçası ve yine Resûlallah (s.a.v) tarafından âlemin kadınlarının efendisi olarak vasfedilen Fatimetu'z Zehra, Kutuptan elbette daha üstündür. (37)

Son olarak şeyh, küçük yaşta ölen Zeyneb isimli bir kızının olduğundan söz eder. Şeyh, Yahya ve İsa (a.s) gibi henüz çocuk iken kendilerine hikmet verilenlerden

bahsederken bu kızı hakkında şunları söyler (IV:117/III:17):

—Beşikte, henüz süt emiyorken konuşuyordu. Biz, bundan daha acayibini de gördük. Anasının karnında konuşup bir vacibi eda edene rastladık. Şöyle ki: annesi hamile iken hapşırır ve "Elhamdulillah" der. O da annesinin karnından,

orada bulunanların duyacakları şekilde "Yerhamukellah" diye karşılık verir. Ama burada söylenecek söz şudur: Henüz bir yaşında veya bir yaşına yakın olan bu kızımla oynamak için, annesinin ve ninesinin de hazır bulunduğu bir sırada sordum:

—Yavrucuğum! Karısıyla cinsel ilişkiye giren ama boşalmayan adama ne lazım gelir?

Dedi ki:

—Gusül alması gerekir…

Orada bulunanlar bu cevap karşısında hayret ettiler. (42)

—Görmenin en büyüğü, en noksansızı ve en doğrusu, hakkı, Muhammedi rüyette Muhammedi surette görmektir. (IV:129–203) (54)

Allah'a yemin ederim ki, sevgide öyle bir etki görüyorum ki, zannedersem sevgi

göğün üzerine konsa çatır çatır çatırdayacak, yıldızların üzerine konsa, sönüp dökülecek, dağların üstüne konsa toz olup dağılacaklardır. İşte benim sevgiden aldığım zevk bu düzeydedir. Ama bana bu gücü veren Hak Teala’dır ve bu gücü muhiplerin reisinden miras olarak bana bahşetmiştir. Kendi nefsimde olmak üzere sevgide acaip şeyler gördüm ki, bunları vasfetmeye kimsenin gücü yetmez. Sevgi tecelli oranında, tecelli de marifet oranında belirginleşir… (54)

Resulullah (s.a.v) iftar açmaksızın kesintisiz oruç tutmakla ilgili olarak şöyle buyurmuştur:

—Ben sizden biri gibi değilim. Beni geceleyin rabbim yedirir, içirir.

Şeyh bu deneyim hakkında şunları söylüyor (I:638):

—Biz, iftarsız ve kesintisiz oruç (visal) tutmaktan da bir zevk aldık. İftar etmeden geceledik. O gece rabbimiz bizi yedirdi, içirdi. Sabah uyandığımızda gücümüz yerindeydi ve canımız yemek istemiyordu. Rabbimizin bize yedirdiği yemeğin kokusu da bizden geliyordu. (55)

—İnsanlar, sevginin sınırı hususunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Onu zatı ile sınırlandıran bir tek kişi görmediğim gibi, kimsenin bunu tasavvur ettiğini de

görmedim. Onu sınırlandıranlar, sonuçları, eserleri ve gerekleriyle sınırlandırmışlardır. Özellikle yüce Allah bununla vasfedildiğine göre böyle bir sınırlandırmanın imkânsızlığı belirginleşir. Bu konuda duyduğum en güzel tanımlama, birçok kanaldan Ebu'l Abbas b. El-Arif es-Senhaci'nin değerlendirmesidir.

Raviler diyorlar ki:

Ona sevgi hakkında bir soru soruldu, o da şu karşılığı verdi:

—Kıskançlık sevginin özelliğidir. Kıskançlık ise ancak örtmeyi kabul eder, bu yüzden sınırlandırılamaz. (56)

Resûlallah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

-Kimseyi Allah'a karşı temize çıkarmayın.

Ama şöyle deyin: Onun şöyle şöyle olduğunu sanıyorum." (57)

Hiç kimseden korkmak istemiyorsan, kimseyi korkutma.

Her şey senden emin olunca, sen de her şeyden emin olursun. (61)

Kim bu dünyada Kur'an'ı bütün kıraat rivayetleriyle hıfzederek, ilmini tahsil ederek ve amel ederek sergilerse, Allah'ın Kur'an'ı indirdiği hedefi gerçekleştirmiş olur. Onun için imamet niteliği sahih olur. O, kuşatıcı ilahi surete sahiptir. Kim bu dünyada Kur'an'la amel etmişse, ahirette de Kur'an onun için amel eder. Kim burada Kur'an'ı terk ederse, Kur'an da onu ahrette terk eder.

"Çünkü sana ayetlerimiz geldi; ama sen onları unuttun. Bugün de aynı şekilde sen unutuluyorsun!" (Taha, 126)

Hz. Aişe (r.a) Resulullah'ın (s.a.v) ahlakı ile ilgili olarak:

"Onun ahlakı Kur'an'dı" demiştir.

Bunun sebebi, bizim belirttiğimiz şekilde ve işaret ettiğimiz sınırlar dâhilinde Kur'an'la vasıflanmaktan başka bir şey değildir." (65)

 

 

 
 
Yansıtan: Hamdi Cenik
İstanbul - 30.10.2008
hamdicenik@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com