Kitabın Adı: KUR’AN MÜHRÜ
Hatmu’l Kur’an
Müellifi : Şeyh-ül Ekber Muhyiddîn İbn’ül
ARABÎ (M: 1165-1240)
Derleyen : Abdulbaki Miftah
Mütercim : Vahdettin İNCE
Nâşir : Remzi GÖKNAR
Yayınevi : KİTSAN Yayınları – İstanbul – 0212 513
67 69
Yansıtan : Hamdi CENİK
www.sufizmveinsan.com
Yirmiüçüncü
Bölüm:
638 yılı
22 Rebiulevvel (Kasım 1240) Cuma gecesi gözleri güçlü
sultanın katındaki doğruluk makamına dikildi ve hiç
ayrılmadığı en yüce dosta (Refiku'l a'la) kavuştu.
Dilinden "Allah…Allah…Allah" sözleri
dökülüyordu. Hak taalayı, Muhammedi surette Ahmedi gözle
görme sırrı ebedi ve daimi bir salât olarak kaldı.
Üç
arkadaşı cenazesini yıkadı: Cemaluddin b. Abdulhalık,
Kadı İbn Zeki, zühd sahibi abid ve muhaddis İmaduddin
Abdullah b. Hasan en-Nahhas (ö:654) (IV:524). Benu Zeki
türbesine defnedildi. Ebu Şame'nin "Teracimu ricali'l
karneyni's sadis ve's sabi'" adlı eserinde vasfettiğine
göre cenazesi son derece güzeldi. Adı geçen zatın
kendisi de Şeyh'in cenazesine katılmıştır. Ne kendisi,
ne başka bir tarihçi, ne de Şeyh'in herhangi bir
öğrencisi, bu gün Suriye'de ileri sürüldüğü gibi, onun
bazı fakihlerin tertibiyle öldürüldüğüne ilişkin bir şey
söylemiş değildirler. Şeyh'in ölümünden 284 sene
sonra Türk Sultanı 1. Selim, Mısır ve Suriye'yi
fethettikten sonra Şam'a girdi. Verdiği ilk emir,
Şeyh'in kabrinin üzerine geniş bir makamın, hemen
yanında da bir caminin inşa edilmesi oldu. 924 yılında
(5 Şubat 1518) sultanın da hazır bulunduğu ilk Cuma
namazı bu camide kılındı. (434–433)
El-Firuzabadi
şunları söylemektedir:
—Benim
söylediğim, bir gerçeklik olarak benimsediğim ve Allah'a
kulluk ettiğim dinin bir gereği saydığım husus şudur:
—Şeyh
Muhyiddin, hal ve ilim olarak tarikat şeyhidir. Hakikat
ve şekil olarak tahakkuk etmiş bir imamdır. Fiil ve isim
olarak ariflerin ilimlerini ihya etmiştir. Bir kişi onun
ululuğu hakkında yakışıksız bir şey söylediği, onun
hakkında yanlış düşüncelere daldığı zaman, bu, ona bir
zarar vermez. Çünkü o, bir şeyin bulaşmasıyla
kirlenmeyen koca bir denizdir. Diyarların üzerine yağmur
yağdırmakla eksilmeyen bir buluttur. Duası göğün yedi
tabakasını delip geçerdi. Bereketleri her yeri kaplar,
ufukları doldururdu. O, kesin olarak
benim vasfettiklerimin üstündedir. Yazdıklarımı
söylemektedir. Buna rağmen onu gereği gibi tanıttığımı
düşünmüyorum: (442)
Rüyada
kıyametin koptuğunu gördüm. İnsanlar dalga dalga akın
ediyorlardı. İlliyinde Kur'an okunduğunu duydum. Dedim
ki:
—Böyle
bir zamanda, hiçbir korku duymadan Kur'an okuyan bu
adamlar kimlerdir? Denildi ki:
—Onlar
Kur'an taşıyıcılarıdır. Dedim ki:
—Ben de
onlardan biri miyim? Bunun üzerine benim için bir
merdiven indirildi. Merdiveni tırmanarak İlliyinde
bulunan bir odaya çıktım. Büyük küçük bazı insanlar
Allah'ın Resulü İbrahim Halil'e (a.s) Kur'an
okuyorlardı. Önünde oturdum. Ben de kendimden emin
olarak mushafı açıp okumaya başladım. Hiçbir korku,
endişe veya sorgu ürpertisi hissetmiyordum. İnsanların
haşirin zorlukları olarak içinde bulundukları durumu da
fark etmiyordum. Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Kur'an
ehli, Allah'ın ehli ve haskullarıdır."
Yüce
Allah da şöyle buyurmuştur: ".
“Onlar
(cennet) odalarında güven içindedirler."
(Sebe,
37) (446)
Tarikat
ehlinin cömertliklerinin ve nefisleri bilmelerinin bir
göstergesi de şudur: Kıyamet günü, Allah katındaki
makamları ortaya çıkınca, onlara dünyada eziyet edenler
onlardan korkarlar. Kıyamet günü ilk olarak, kendilerine
eziyet edenler, daha hesaba çekilmeden, onlar hakkında
şefaatte bulunurlar. Bunu Ebu Yezid el-Bistami ifade
etmiştir. Bizim yaklaşımımız da budur. Çünkü onlara
iyilikte bulunanlara, bu iyiliğin karşılığı olan iyilik
yeter. Onlar bu iyilikleriyle Allah katında kendilerinin
şefaatçileridirler. Veli hakkında önceden işledikleri
hayır onları bu mertebeye yükseltir (…) Veli, Allah'tan,
söverek, yererek ve hakkında hayır söylemek suretiyle
överek kendisinden bahseden herkesi bağışlamasını,
affetmesini ister. Bunu kendi nefsimde tattım. Rabbim
bana da bahşetti bu duyguyu. Allah'a hamdolsun. Kıyamet
günü gözümün gördüğü, tanıdığım, tanımadığı herkes
hakkında şefaat edeceğimi vaat etti. (446–447)
Başka bir eserden “YANSIMALAR” da buluşmak
üzere hoşça kalın.
Allah “Muin” imiz olsun. |