MUHYİDDÎN
İBN ARABİ
“Mekârimu’l
Ahlâk” tan Yansımalar
Birinci
Bölüm
Müellifi:
Şeyh-ül Ekber MUHYİDDÎN İBN ARABİ
Eserin Orijinal adı:
MEKÂRİMU’L AHLAK
Kapakta
kullanılan isim: Mekârimu’l Ahlak – Üstün Ahlak
Tercüme:
Vahdettin İNCE
Yansıtan:
Hamdi CENİK
KİTSAN
Yayınlarından çıkan bu değerli eserden alıntılar
yapmamıza izin veren Remzi GÖKNAR beye
teşekkürlerimizi sunar, insanların manevi ufkunu
genişleten daha nice eserlerle bizleri buluşturmasını
dileriz.
www.sufizmveinsan.com
ERDEM KABUL
EDİLEN AHLAK TÜRLERİ:
İFFET: Nefsi
şehevi arzular karşısında kontrol etmek, bedeninin
varlığını sürdürmesi ve sağlığını koruması için gerekli
olanıyla yetinmek, israftan kaçınmak, bütün lezzetlerde
kısmaya gitmek, bu hususta mutedil yolu izlemek
demektir.(51)
KANAAT: Geçinme
için yeterli olana razı olmak, maişeti kolaylaştıran
kısma rıza göstermek, mal kazanma, yüksek mertebelere
yükselme hırsını terk etme.
…
Bu ahlak vasat
ve sıradan insanlar için güzel kabul edilir.
Krallar ve
büyükler açısından kanaat göstermek olumlu karşılanmaz.
(52)
BOŞBOĞAZLIK
YAPMAMAK:
Bu ahlak,
insanın kendisini gevezelikten koruması, ağırlığını
muhafaza etmesi demektir. (52)
…
Halk nezdinde
insanların en değerlisi: İsmi iyilikle bilinen ama şahsı
tanınmayan kimsedir. (53)
HİLM:
Şiddetli öfke
anında gücü yettiği halde intikam almaktan kendini
tutabilmek, ağırbaşlı davranarak, sakin olabilmektir.
(53)
VAKAR:
İnsanın çok
konuşmaktan, başkalarında kusur bulmaktan, el kol
hareketi yapmaktan, hareket etme gereği olmayan yerlerde
hareket etmekten kendini alıkoyması, az öfkelenmesi,
soru sorduğunda karşısındakini dinlemesi, cevap
aldığında ötesine geçmemesi, kendisini ilgilendirmeyen
şeylerle uğraşmaması, acelecilikten ve her işe
atılmaktan kaçınması demektir. (54)
HAYA:
Bir vakar çeşidi
de haya (utanma duygusu) dır. İnsanın gözünü haramdan
sakınması, utanç verici sözleri söylemekten kaçınması
demektir. (54)
SEVGİ (EL-VEDD):
Şehvetten
kaynaklanmayan mutedil muhabbettir. (55)
MERHAMET:
Sevgi ve
acımanın karışımından ibaret bir duygudur.
Merhamet ancak,
merhamet edilen kimsede göze hoş gelmeyen bir bozukluğa,
noksanlığa karşı sergilenir. (55)
VEFA:
İnsanın
kendinden adadığı şeyi gerçekleştirme, diliyle söyleyip
kendini bağladığı sözü yerine getirme hususunda sabır
göstermesi, kendisini yoksul düşürme pahasına da olsa
adadığını vermesi demektir.
Az da olsa sözünü yerine getirirken zorluk çekmeyen
kimse vefalı sayılmaz. Emaneti sahibine vermek de
vefanın bir gereğidir. Bu; insanın tasarrufuna verilen
mal ve benzeri şeylerde insanın kendilerine ait olmayan
bir şeyi almaktan kaçınmasıdır. (56,57)
SIR SAKLAMAK:
Bu huy, vakar ve
emanete riayet etme duygularının karışımından ibarettir.
Çünkü…
Sırrı ifşa etmek
boşboğazlıktır. Boşboğaz olan kimse de vakur olamaz.
…
…Kendisine bir
sır, emanet söz verilen kişi, bu sırrı sahibinden
başkasına açarsa emanete ihanet etmiş sayılır. (57)
TEVAZU:
Riyaseti
(Reislik, baş olmak) ve böbürlenmeyi terk etmek,
büyüklenmekten ve gereğinden fazla ikram etmekten
kaçınmak demektir.
…
Kişinin kendini
beğenmişlikten ve kibirden uzak durması da tevazudur.
(58)
GÜLER YÜZLÜLÜK:
İnsanın
karşılaştığı kardeşlerine, sevenlerine, arkadaşlarına,
dostlarına ve tanıdıklarına sevincini göstermesi,
karşılaşma sırasında tebessüm etmesi demektir. (58)
DOĞRU SÖZLÜLÜK:
Bir olayı olduğu
gibi haber vermektir.
Bu ahlak büyük
bir zarara yol açmadığı sürece güzeldir. Yani bazı
durumlarda doğru söz söylenmemesi gerekebilir.
Örneğin bir
insana işlediği bir çirkin hayasızlık hakkında soru
sorulduğu zaman doğru söylemesi güzel bir davranış
değildir. (59)
İYİ NİYET:
Bütün insanlar
hakkında hayır düşünmek, pislikten, gıybetten, hile ve
aldatmadan uzak durmak demektir. (60)
CÖMERTLİK:
Biri istemeden
ve karşılıksız olarak mal verebilmektir.
Bu davranış,
israfa ve savurganlığa vardırılmadığı sürece güzeldir.
Ancak bir
insanın sahip olduğu malını hakketmeyen birine harcaması
cömertlik sayılmaz. Aksine savurganlık ve malı zayi etme
olarak nitelendirilir. (61)
CESARET:
İhtiyaç
duyulduğunda olumsuz ve tehlikeli şeylerin üzerine
gitmektir. (62)
REKABET:
Kişinin
kendisine layık gördüğü bir şeyde başkalarıyla mücadele
etmesi, onlar gibi çaba sarfetme gereğini duyması. Sahip
olduğu dereceden daha yukarı bir dereceye yükselme
kavgasını vermesi rekabet duygusudur. (62)
BÜYÜK HİMMET
SAHİBİ OLMAK:
Yüksek gayeler
peşinde olma, işlerin en yükseğinden aşağıda olanlara
kadar zor görmeme, onlara tenezzül etmeme, bağışladığı
şeyi azımsama, orta düzeyli şeyleri önemsememe, sahip
olduğu şeyleri basit görme, isteyene başa kakmadan,
minnet etmeden imkan dahilinde olan şeyi verme
duygusudur. (63)
ADALET:
Dengenin gerektirdiği orta yolu izlemek. Olguları
yerinde, zamanında, amacına uygun olarak ve de ölçüsünde
kullanmak, aşırıya gitmemek, eksiklik göstermemek, öne
almamak ve ertelememektir. (64) |