MUHYİDDİN İBN ARABİ
"Mekârimu'l Ahlak" tan Yansımalar

3. Bölüm

www.sufizmveinsan.com
 
 

MUHYİDDÎN İBN ARABİ

“Mekârimu’l Ahlâk” tan Yansımalar

Birinci Bölüm

Müellifi: Şeyh-ül Ekber MUHYİDDÎN İBN ARABİ

Eserin Orijinal adı: MEKÂRİMU’L AHLAK

Kapakta kullanılan isim: Mekârimu’l Ahlak – Üstün Ahlak

Tercüme: Vahdettin İNCE

Yansıtan: Hamdi CENİK

KİTSAN Yayınlarından çıkan bu değerli eserden alıntılar yapmamıza izin veren Remzi GÖKNAR beye teşekkürlerimizi sunar, insanların manevi ufkunu genişleten daha nice eserlerle bizleri buluşturmasını dileriz.

www.sufizmveinsan.com

ERDEM KABUL EDİLEN AHLAK TÜRLERİ:

İFFET: Nefsi şehevi arzular karşısında kontrol etmek, bedeninin varlığını sürdürmesi ve sağlığını koruması için gerekli olanıyla yetinmek, israftan kaçınmak, bütün lezzetlerde kısmaya gitmek, bu hususta mutedil yolu izlemek demektir.(51)

KANAAT: Geçinme için yeterli olana razı olmak, maişeti kolaylaştıran kısma rıza göstermek, mal kazanma, yüksek mertebelere yükselme hırsını terk etme.

Bu ahlak vasat ve sıradan insanlar için güzel kabul edilir.

Krallar ve büyükler açısından kanaat göstermek olumlu karşılanmaz. (52)

BOŞBOĞAZLIK YAPMAMAK:

Bu ahlak, insanın kendisini gevezelikten koruması, ağırlığını muhafaza etmesi demektir. (52)

Halk nezdinde insanların en değerlisi: İsmi iyilikle bilinen ama şahsı tanınmayan kimsedir. (53)

HİLM:

Şiddetli öfke anında gücü yettiği halde intikam almaktan kendini tutabilmek, ağırbaşlı davranarak, sakin olabilmektir. (53)

VAKAR:

İnsanın çok konuşmaktan, başkalarında kusur bulmaktan, el kol hareketi yapmaktan, hareket etme gereği olmayan yerlerde hareket etmekten kendini alıkoyması, az öfkelenmesi, soru sorduğunda karşısındakini dinlemesi, cevap aldığında ötesine geçmemesi, kendisini ilgilendirmeyen şeylerle uğraşmaması, acelecilikten ve her işe atılmaktan kaçınması demektir. (54)

HAYA:

Bir vakar çeşidi de haya (utanma duygusu) dır. İnsanın gözünü haramdan sakınması, utanç verici sözleri söylemekten kaçınması demektir. (54)

SEVGİ (EL-VEDD):

Şehvetten kaynaklanmayan mutedil muhabbettir. (55)

MERHAMET:

Sevgi ve acımanın karışımından ibaret bir duygudur.

Merhamet ancak, merhamet edilen kimsede göze hoş gelmeyen bir bozukluğa, noksanlığa karşı sergilenir. (55)

VEFA:

İnsanın kendinden adadığı şeyi gerçekleştirme, diliyle söyleyip kendini bağladığı sözü yerine getirme hususunda sabır göstermesi, kendisini yoksul düşürme pahasına da olsa adadığını vermesi demektir.

Az da olsa sözünü yerine getirirken zorluk çekmeyen kimse vefalı sayılmaz. Emaneti sahibine vermek de vefanın bir gereğidir. Bu; insanın tasarrufuna verilen mal ve benzeri şeylerde insanın kendilerine ait olmayan bir şeyi almaktan kaçınmasıdır. (56,57)

SIR SAKLAMAK:

Bu huy, vakar ve emanete riayet etme duygularının karışımından ibarettir.

Çünkü…

Sırrı ifşa etmek boşboğazlıktır. Boşboğaz olan kimse de vakur olamaz.

…Kendisine bir sır, emanet söz verilen kişi, bu sırrı sahibinden başkasına açarsa emanete ihanet etmiş sayılır. (57)

TEVAZU:

Riyaseti (Reislik, baş olmak) ve böbürlenmeyi terk etmek, büyüklenmekten ve gereğinden fazla ikram etmekten kaçınmak demektir.

Kişinin kendini beğenmişlikten ve kibirden uzak durması da tevazudur. (58)

GÜLER YÜZLÜLÜK:

İnsanın karşılaştığı kardeşlerine, sevenlerine, arkadaşlarına, dostlarına ve tanıdıklarına sevincini göstermesi, karşılaşma sırasında tebessüm etmesi demektir. (58)

DOĞRU SÖZLÜLÜK:

Bir olayı olduğu gibi haber vermektir.

Bu ahlak büyük bir zarara yol açmadığı sürece güzeldir. Yani bazı durumlarda doğru söz söylenmemesi gerekebilir.

Örneğin bir insana işlediği bir çirkin hayasızlık hakkında soru sorulduğu zaman doğru söylemesi güzel bir davranış değildir. (59)

İYİ NİYET:

Bütün insanlar hakkında hayır düşünmek, pislikten, gıybetten, hile ve aldatmadan uzak durmak demektir. (60)

CÖMERTLİK:

Biri istemeden ve karşılıksız olarak mal verebilmektir.

Bu davranış, israfa ve savurganlığa vardırılmadığı sürece güzeldir.

Ancak bir insanın sahip olduğu malını hakketmeyen birine harcaması cömertlik sayılmaz. Aksine savurganlık ve malı zayi etme olarak nitelendirilir. (61)

CESARET:

İhtiyaç duyulduğunda olumsuz ve tehlikeli şeylerin üzerine gitmektir. (62)

REKABET:

Kişinin kendisine layık gördüğü bir şeyde başkalarıyla mücadele etmesi, onlar gibi çaba sarfetme gereğini duyması. Sahip olduğu dereceden daha yukarı bir dereceye yükselme kavgasını vermesi rekabet duygusudur. (62)

BÜYÜK HİMMET SAHİBİ OLMAK:

Yüksek gayeler peşinde olma, işlerin en yükseğinden aşağıda olanlara kadar zor görmeme, onlara tenezzül etmeme, bağışladığı şeyi azımsama, orta düzeyli şeyleri önemsememe, sahip olduğu şeyleri basit görme, isteyene başa kakmadan, minnet etmeden imkan dahilinde olan şeyi verme duygusudur. (63)

ADALET:

Dengenin gerektirdiği orta yolu izlemek. Olguları yerinde, zamanında, amacına uygun olarak ve de ölçüsünde kullanmak, aşırıya gitmemek, eksiklik göstermemek, öne almamak ve ertelememektir. (64)

 

 

 
 
Yansıtan: Hamdi Cenik
İstanbul - 01.05.2007
hamdicenik@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com