MUHYİDDÎN
İBN ARABİ
“Mekârimu’l
Ahlâk” tan Yansımalar
Birinci
Bölüm
Müellifi:
Şeyh-ül Ekber MUHYİDDÎN İBN ARABİ
Eserin Orijinal adı:
MEKÂRİMU’L AHLAK
Kapakta
kullanılan isim: Mekârimu’l Ahlak – Üstün Ahlak
Tercüme:
Vahdettin İNCE
Yansıtan:
Hamdi CENİK
KİTSAN
Yayınlarından çıkan bu değerli eserden alıntılar
yapmamıza izin veren Remzi GÖKNAR beye
teşekkürlerimizi sunar, insanların manevi ufkunu
genişleten daha nice eserlerle bizleri buluşturmasını
dileriz.
www.sufizmveinsan.com
YALAN:
Yalan
bir şeyi olduğundan farklı haber vermektir.
Bir
zararı savmaya –ki bu zarar ancak yalan söylemekle
savılan türden olmalıdır- bir yararı celbetmeye –ki bu
yarar ancak yalan söylemekle edinilebilen türden
olmalıdır- yönelik olmadığı sürece yalan söylemek çirkin
bir huydur.
İstisnai olan bu gibi hallerde yalan söylemek çirkin
olmaz. Ancak gereksiz yere veya önemsiz bir şey için bu
durum söz konusu değildir. (72)
KÖTÜ
NİYET:
İnsanlar hakkında içinden kötü düşünceler beslerken
onların yüzlerine karşı iyilik istediğini izhar etmek,
muamelelerde hileye, tuzağa ve aldatmaya baş vurmaktır.
(72)
KİN:
Kötü
niyetliliğin bir şekli de kindarlıktır.
Kin,
bir insanın kendisine karşı bir suç işleyen kimseden
intikam alamadığı durumlarda ona karşı içinden kızması,
hınç beslemesi ve fırsatını buluncaya kadar bu duygusunu
içinde saklamasından ibarettir. (73)
CİMRİLİK:
Cimrilik, bir şeyi bahşetme gücüne sahip olmasına rağmen
insanın bu bağışı yapmaması demektir. (73)
KORKAKLIK:
Korkaklık, korkulu durumlar karşısında dehşete düşüp
paniğe kapılmak, akıbetinden korkulan ve sonundan emin
olunmayan durumları gereğinden fazla büyüterek önü
alınmaz bir endişeye ve korkuya kapılmaktır. (74)
KISKANÇLIK:
Kıskançlık, bir insanın başkasında gördüğü iyi bir
özellikten, faziletten acı duyması ve bu başkasında
bulunan iyiliği, fazileti yok etmeye çalışması demektir.
(75)
PANİK, FERYAT ETMEK:
Her
hangi bir zorluk karşısında hemen paniğe kapılıp feryadı
basmak…
Bu
huy, hafiflik ve korkaklığın karışımından ibarettir.
İnsanı zorluktan kurtarıcı ve fayda sağlayıcı olmadığı
zamanlar çirkindir. (75)
HİMMETİN AZLIĞI:
İnsanın himmetinin küçük olması da kötüdür.
…Amaçlara ulaşma emelinin yetersiz olmasının, sahip
olunan basit erdemleri çok görmenin, azıcık bağışı büyük
kabul etmenin, bununla oyalanıp alışkanlık haline
getirmenin, işlerin vasatından ve küçüklerinden hoşnut
olmanın ifadesidir. (76)
ZORBALIK:
Her
işte dengeli davranışın dışına çıkmak, ifrat ve tefrite
kaçmak, malı makul ve meşru yolların dışında zor
kullanarak almak, gerekli olmayan hakları talep etmek,
işleri yeri ve zamanı olmadan ve de gerekli ölçüye ve
şekle riayet etmeden yapmak demektir. (76)
KERAMET:
Bazı
huylar kimi insanlarda erdem sayılırken kimisinde de
rezillik sayılır..
Bunlardan bir olan keramet, saygınlık sevgisidir.
Bu,
bir insanın saygı görmekten, ululanmaktan,
ağırlanmaktan, övülmekten ve güzellikle anılmaktan
hoşlanması demektir.
Küçüklerde ve çocuklarda bu huy güzeldir, övülendir.
Saygı görme sevgisi, onları erdemli işler yapmaya teşvik
eder. Çünkü küçükler ve çocuklar işledikleri bir
faziletten dolayı övüldüklerinde bu, onları daha çok
faziletli işler yapmaya sevk eder.
Ancak
yetişkin fazilet sahipleri açısından böyle bir huy
kusurdur. Çünkü bir insan, kendisinden beklenmeyen hatta
garipsenen bir fazilet işlediği zaman övülür.
Kişi
eğer fazilet ehli ise; böyle bir övgü ve saygıdan dolayı
sevinmemesi gerekir. Çünkü bu, işlediği faziletin,
övenlerce garipsendiğini ifade eder.
Ayrıca ikram ve saygı kişinin hak ettiğinden fazla
olursa, bu dalkavukluk, yağcılık sayılır. Dalkavukluktan
memnun olmak ise övülen bir huy değildir. Çünkü
dalkavukluk bir tür aldatmadır.
Süs
düşkünlüğü de öyledir. Güzel giysilere, güzel bineklere,
aletlere, hizmetçilere ve yardımcılara sahip olma ve
bunları sergileme isteği; süse düşkün olmanın
belirtileridir. (77)
İnsan
çirkin şeylerden ancak akıl ve temyiz gücü ile
korunabilir.
İnsan
sarhoş olduğu zaman, kendisini çirkinliklerden koruya
zırhını yitirmiş olur. Ayıkken kaçındığı hiçbir şeyi
işlemekten sakınmaz. (87,88)
Gazap
nefsine boyun eğdirmek ve sakinleştirmek isteyen kimse,
ilim ehliyle, vakar sahibi ağır başlı kimselerle,
yaşlılarla, liderlerle, erdemli şahsiyetlerle, çok az
öfkelenen buna karşılık çok sabırlı, vakarlı ve halim
kimselerle oturup kalkmalıdır. (94)
İnsanın hayatında ki bütün işlerin yönetimi bu güç
“nefs-i natıka AKIL” sayesinde olur. (96)
Nefs-i Natıka (akıl) güçlendiği, kişinin şahsiyetinde
belirleyici bir konum kazandığı zaman, bununla diğer iki
gücünü idare etmesi de mümkün olur.
…
Bu
gücün yani nefs-i natıkanın güçlendirilmesi de ancak
aklî ilimlerle olur. (97)
Çünkü… akıl gücü dediğimiz nefs-i natıka, erdem ve
iyiliklerin yok olduğu, rezilliklerin bünyeyi istila
ettiği durumlarda zayıflar, silikleşir.
Ama..
Nefis, erdemlerle bezendiği, edep edindiği zaman
gafletinden uyanır, sarhoşluğundan ayıkır, zayıflığından
sonra güçlenir.
Bu nefsin erdemleri; aklî ilimlerdir, özellikle büyük
bir titizlikle araştırılmış olanları… (98) |