MUHYİDDÎN
İBN ARABİ
“Mekârimu’l
Ahlâk” tan Yansımalar
Birinci
Bölüm
Müellifi:
Şeyh-ül Ekber MUHYİDDÎN İBN ARABİ
Eserin Orijinal adı:
MEKÂRİMU’L AHLAK
Kapakta
kullanılan isim: Mekârimu’l Ahlak – Üstün Ahlak
Tercüme:
Vahdettin İNCE
Yansıtan:
Hamdi CENİK
KİTSAN
Yayınlarından çıkan bu değerli eserden alıntılar
yapmamıza izin veren Remzi GÖKNAR beye
teşekkürlerimizi sunar, insanların manevi ufkunu
genişleten daha nice eserlerle bizleri buluşturmasını
dileriz.
www.sufizmveinsan.com
Sonra
da…
Hakikat ilimleri üzerinde yoğunlaşması gerekir.
Çünkü.. Nefsin gelebileceği en şerefli düzey; eşyanın
hakikatini idrak etmesi, varlıkların mahiyetleri
gözlemleyecek kapasiteye ulaşmasıdır. İnsan, nefsi şeref
kazanıp, himmeti yücelince, fazilet ehlinin
mertebelerine yükselir.
Nefs-i natıkayı ıslah eden, onu güçlendiren bir hususta
ilim ehliyle oturup kalmak, onların arasına karışmak,
onların ahlaklarına ve adetlerine uymaktır.
Özellikle..
Hakikat ilmine sahip, son derece uyanık ve dikkatli
olanların, işlerinde ilimlerinin gerektirdiği ve
akıllarının ilham ettiği gibi hareket edenlerin yolunu
izlemektir. (99)
Nefs-i natıka hakikat ilimleriyle eğitilip
uyandırıldığında şereflenir, çirkin adetlere tenezzül
etmez, çirkinliklerle kirlenmeyi kendisine yakıştırmaz.
Bu
durumda da sırasıyla..
Kişinin çirkin olan adetlerden kaçınması kolaylaşır.
Baskın karakteri, güzel ahlakı yeğlemek, onula
ahlaklanmak olur. (100)
İnsanı tamamlık “kemal” mertebesine ulaştıran, kemalini
muhafaza etmesini sağlayan yola gelince..
Bu
yol, insanın bütün dikkatini hakikat ilimleri üzerinde
yoğunlaştırmasını gerektirir.
Bu
yolda insanın amacı:
Mevcut varlıkların mahiyetlerini ihata etmek,
İllet
ve sebeplerini keşfetmek, var oluş amaçlarını araştırmak
olmalıdır.
Bilgi
itibariyle hiçbir hedefte durmamalıdır.
Mutlaka gözünü bu hedefin ötesine dikmelidir. (111)
Malın
kendisinin hiçbir faydası yoktur.
Mal
ile elde edilen şeylerin yararı vardır.
Buna
göre..
Mal,
çeşitli amaçlara ulaşmak için kullanılan bir araçtır.
İşte
bu sebepten mal biriktirmenin ve depolamanın faydalı
olduğu sanılmasın.
Bir
kimse mal biriktirip hırsla üzerine düştüğü zaman, bu
mal sahibinin gerçekte muhtaç olduğu hiçbir amacını
gerçekleştirmez. (120)
Mal
kazanma hususunda sınırsız bir hırsla ileri
atılmamalıdır.
Ancak
mal kazanmaya da gerekli olduğu kadar önem vermelidir.
Çünkü insanın malı yoksa, onu, muhtaç olduğu şey
hususunda- onda olduğu için- kendisinden erdem olarak
aşağı olanların önünde eğilmesine neden olur.
Malı
dağıtırken itidal çizgisini gözetmek de önemlidir.
İsraftan, saçıp savurmaktan kaçınmak gerekir.
Üzerinde ki malı, bir hakkı, vermemezlik de etmemek
gerekir.
Gerekmeyen ve teşekkürle karşılanmayan bir alanda da
harcama yapmak yanlıştır. (121)
Öfkeli insan, hayvanlar ve yırtıcı canavarlar
konumundadır.
Oda
tıpkı onlar gibi yaptıklarını bilerek yada görerek
yapmaz. (125)
İnsanın iki cüzünün yani ruh ve bedeninin en şerefli
parçası akıldır.
İnsan
gerçekte akıl nefsinden ibarettir.
O
bütün insanlarda değişmeyen tek cevherdir.
Bütün
insanlar gerçekte birdirler, sadece şahısları farklıdır.
Bütün
insanlar bir ise ve sevgi de nefsin bir özelliği ise, o
zaman bütün insanların birbirlerini sevmesi gerekir.
(127,128)
İnsanlar tabiatları gereği, başkalarının kusurlarını
araştırmaya meraklıdırlar ve bu kusurları kullanarak da
onları ayıplamaya eğilimlidirler. Bu insanların
karakteridir.
Oysa..
İnsan
tamama “kemalata” ermediği sürece ayıplanacağı bir
kusurdan hali olamaz. Dolayısıyla başkasının kendisinden
daha az kusurlu olmasını ve kendisini ayıplamasını
hazmedemez. İnsanların tümünün noksan olmasından,
noksanlıkta eşitlenmelerinden hoşlanır. (131)
Kendi sırrını saklamayan bir kimsenin başkasının
sırlarını saklaması mümkün değildir. (132) |