MUHYİDDİN İBN ARABİ
"Mekârimu'l Ahlak" tan Yansımalar

5. Bölüm

www.sufizmveinsan.com
 
 

MUHYİDDÎN İBN ARABİ

“Mekârimu’l Ahlâk” tan Yansımalar

Birinci Bölüm

Müellifi: Şeyh-ül Ekber MUHYİDDÎN İBN ARABİ

Eserin Orijinal adı: MEKÂRİMU’L AHLAK

Kapakta kullanılan isim: Mekârimu’l Ahlak – Üstün Ahlak

Tercüme: Vahdettin İNCE

Yansıtan: Hamdi CENİK

KİTSAN Yayınlarından çıkan bu değerli eserden alıntılar yapmamıza izin veren Remzi GÖKNAR beye teşekkürlerimizi sunar, insanların manevi ufkunu genişleten daha nice eserlerle bizleri buluşturmasını dileriz.

www.sufizmveinsan.com

Sonra da…

Hakikat ilimleri üzerinde yoğunlaşması gerekir.

Çünkü.. Nefsin gelebileceği en şerefli düzey; eşyanın hakikatini idrak etmesi, varlıkların mahiyetleri gözlemleyecek kapasiteye ulaşmasıdır. İnsan, nefsi şeref kazanıp, himmeti yücelince, fazilet ehlinin mertebelerine yükselir.

Nefs-i natıkayı ıslah eden, onu güçlendiren bir hususta ilim ehliyle oturup kalmak, onların arasına karışmak, onların ahlaklarına ve adetlerine uymaktır.

Özellikle..

Hakikat ilmine sahip, son derece uyanık ve dikkatli olanların, işlerinde ilimlerinin gerektirdiği ve akıllarının ilham ettiği gibi hareket edenlerin yolunu izlemektir. (99)

Nefs-i natıka hakikat ilimleriyle eğitilip uyandırıldığında şereflenir, çirkin adetlere tenezzül etmez, çirkinliklerle kirlenmeyi kendisine yakıştırmaz.

Bu durumda da sırasıyla..

Kişinin çirkin olan adetlerden kaçınması kolaylaşır.

Baskın karakteri, güzel ahlakı yeğlemek, onula ahlaklanmak olur. (100)

İnsanı tamamlık “kemal” mertebesine ulaştıran, kemalini muhafaza etmesini sağlayan yola gelince..

Bu yol, insanın bütün dikkatini hakikat ilimleri üzerinde yoğunlaştırmasını gerektirir.

Bu yolda insanın amacı:

Mevcut varlıkların mahiyetlerini ihata etmek,

İllet ve sebeplerini keşfetmek, var oluş amaçlarını araştırmak olmalıdır.

Bilgi itibariyle hiçbir hedefte durmamalıdır.

Mutlaka gözünü bu hedefin ötesine dikmelidir. (111)

Malın kendisinin hiçbir faydası yoktur.

Mal ile elde edilen şeylerin yararı vardır.

Buna göre..

Mal, çeşitli amaçlara ulaşmak için kullanılan bir araçtır.

İşte bu sebepten mal biriktirmenin ve depolamanın faydalı olduğu sanılmasın.

Bir kimse mal biriktirip hırsla üzerine düştüğü zaman, bu mal sahibinin gerçekte muhtaç olduğu hiçbir amacını gerçekleştirmez. (120)

Mal kazanma hususunda sınırsız bir hırsla ileri atılmamalıdır.

Ancak mal kazanmaya da gerekli olduğu kadar önem vermelidir. Çünkü insanın malı yoksa, onu, muhtaç olduğu şey hususunda- onda olduğu için- kendisinden erdem olarak aşağı olanların önünde eğilmesine neden olur.

Malı dağıtırken itidal çizgisini gözetmek de önemlidir. İsraftan, saçıp savurmaktan kaçınmak gerekir.

Üzerinde ki malı, bir hakkı, vermemezlik de etmemek gerekir.

Gerekmeyen ve teşekkürle karşılanmayan bir alanda da harcama yapmak yanlıştır. (121)

Öfkeli insan, hayvanlar ve yırtıcı canavarlar konumundadır.

Oda tıpkı onlar gibi yaptıklarını bilerek yada görerek yapmaz. (125)

İnsanın iki cüzünün yani ruh ve bedeninin en şerefli parçası akıldır.

İnsan gerçekte akıl nefsinden ibarettir.

O bütün insanlarda değişmeyen tek cevherdir.

Bütün insanlar gerçekte birdirler, sadece şahısları farklıdır.

Bütün insanlar bir ise ve sevgi de nefsin bir özelliği ise, o zaman bütün insanların birbirlerini sevmesi gerekir. (127,128)

İnsanlar tabiatları gereği, başkalarının kusurlarını araştırmaya meraklıdırlar ve bu kusurları kullanarak da onları ayıplamaya eğilimlidirler. Bu insanların karakteridir.

Oysa..

İnsan tamama “kemalata” ermediği sürece ayıplanacağı bir kusurdan hali olamaz. Dolayısıyla başkasının kendisinden daha az kusurlu olmasını ve kendisini ayıplamasını hazmedemez. İnsanların tümünün noksan olmasından, noksanlıkta eşitlenmelerinden hoşlanır. (131)

Kendi sırrını saklamayan bir kimsenin başkasının sırlarını saklaması mümkün değildir.  (132)

 

 

 
 
Yansıtan: Hamdi Cenik
İstanbul - 15.05.2007
hamdicenik@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com