06
Mayıs 2009
İbtidâlar
ibtidâdır ibtidâ
İbtidâdan
hâsıl oldu intihâ
İbtidâ
geldi kelâm-ı lâ-yenâm
Fî vü zâd ü
lâm-ı Hakdan ve’s-selâm
Nutk-ı eşyâ
nâtık-ı Hakdır özü
Söyleyen
kendiye kendidir sözü
kendi kendi
zâtını eyler beyân
Söz olupdur
kendi söz söyler ayân
Her sıfatda
hâl ediptir kendözin
kendi kendi
yüzüne tutmuş yüzin
Her yana
kılsan nazar ol bî-gümân
kendi
kendiden sana verür nişân
Uş bu bahr
ü berr içinde kendidir
Ya’nî esdâf
oldu her şey kendi dir
Âlem ü eşyâ
anın hükmindedir
Oku bilgil
anı kim nutkundadır
Bu sıfatlar
intihâsı kendidir
Ya’nî bu
şehrin esâsı kendidir
Uş bu şehr
içinde olmuştur mukîm
Yoludur
anın sırâtu’l-müstakîm
Bu
sebîlü’llâha her kim buldu yol
Anların
hâcetleri oldu kabûl
Bu sıfât
üzre ubûr etmek gerek
Bu sıfâtı
tutuban gitmek gerek
Bu sıfât
üzre kadîm etmiş kadîm
Giremez bu
şehre şeytânü’r-racîm
Neylesin
bilmez bu şehrin yolunu
Anlamaz bu
ehl-i cennet dilini
Dili var
sanır velîkin dili yok
Bir
mekesdir zehri var vü balı yok
Âciz ü
miskîn ü sergerdân durur
Özi hayvân
sûreti insân durur
Her kimin
kim zerkı var ikrârı yok
Bir ağaçdır
kim dikilmiş bârı yok
Mü’minin
gönlün yakar hannâs ile
Ya’nî
sâlûsluk satar vesvâs ile
Cümlenin
sırrını ol hâlik bilir
Dîn yolunu
âşık-ı sâdık bilir
Zahid-i
zerrak olanlar ham olur
Âkıbet
salüs olan bed-nam olur
Kim ki sana
taş atarsa gül ana
Şâd oluban
sevinip gülgil ana
Fi’l ü
ef’âli kamu zerk u riyâ
Zerk ile
kul olmak ister Tanrıya
Zerk ile
kulum diyenler kul değil
Ehl-i
zerkin tâ’atı makbûl değil
Çünkü
zerkin ola ism ü fi’li zerk
Âlem-i
bi’l-kuvveden algıl sebak
Kuvvet-i
cân ol dilersen kuvvetin
Vuslata
vasl ol yetirgin fürkatin
Diler isen
kim olasan mu’teber
Kendi
mülkün sırlarından al haber
Gerl
vücûdun şehrine itgil nazar
Vâkıf ol
özünden olma bî-haber
Ey kelâmı
zât-ı bî-çündan nişân
Bolayın
diyen kişi işit beyân
Gel bu şehr
içinde gör dîdârını
Gel bu şehr
içinde iste yârını
Cisme cân
ol cisme cân ol cisme cân
Neçe
yatarsın beri gelgil uyan
Hakkı
istersen segirdip dört yana
Kime
gidersin sana gel sen sana
Sen sana
gelsen sana Hak yâr ola
İstediğin
sana sende var ola
Âhirette
menzil-i dârus’-selâm
Bulayım
dersen sana gel ve’s-selâm
Sende var
ol genc-i pinhân sende var
Katresin
kim bahr-ı ummân sende var
Sendedir
eşyâ murâdı sendedir
İste bul
sen seni senden olma dûr
Aç bu ibret
gözünü kim göresin
Kendi
şehrin içre yârın bulasın
Bilesin bu
varlığın erkânını
Göresin
cânlar içinde cânını
Bulasın her
şeyde var u varını
Cân gözüyle
göresin dîdârını
Her ki
kendi zâtının sultanına
Ermedi
girmez bu şehrin kânına
Kendi
mülkünden ırak âvâredir
Gayreti yok
neylesin bî-çâredir
Bilmedi çün
kendi kendi zâtını
Anın için
okumaz âyâtını
Feth eden
bu şehr-i yârın şehrini
Atladı
bildi gümânsız dehrini
Çün bu
şehrin yârına yâr oldu ol
Her ne
maksûd ise andan buldu ol
Çünki yâr
oldu bu şehrin yârına
Hükmün etdi
mülk ü mâl ü varına
Bilmek
istersen bu şehrin varını
Gel işit
gör neçe söyler yârını
Anla uş bu
sırrı kim söyler sana
Yol bulasın
kendine önden sona
Her
yaratılmışın aslısan özün
Bilir isen
remzini uş bu sözün
Alleme’l-esmâe küll budur tamâm
Âdeme
öğretti Hak bil ve’s-selâm
Ey birâder
bil bu nutkun gâyetin
Lâm u bî
görgil yetirgil fürkatin
Maksûd-ı
sıdkım lisân-ı sâdıkın
Âşıkıyım
ma’şuku her âşıkın
Buna irişen
kişiler cân olur
Küfrü
kalmaz kendözi imân olur
Nûr-ı eşyâ
çün benim aynü’l-yakîn
Bana eren
oldu eshâbü’l-yemin
Genciyim
ben genc-i eşyâ günciyim
Derd-i
bî-dermânların ben renciyim
Sâdıku’l-vâ’ dü’l-emîndir sözlerin
Görünür
eşyâ yüzünde gözlerin
Ayniyım her
ehl-i aynın ayniyım
Münkirin
gözü içinde beyniyim
Nutk-ı
zâtımdan ayân oldu cihân
Sözlerimden
kâf u nûndur lâ-mekân
Şehr-i cân
içinde cânlar cânıyım
Kâ’inatın
tahtının sultânıyım
Olmışum çün
cümle şeyde bî-gümân
Yedi iklîme
mekânım lâ-mekân
Mazharım
yokdur şerîkim lâ-şerek
Vâhidim
mülkümde yokdur müşterek
Nûr-ı
deryâ-yı vücûd-ı mutlakım
Gâh
mellâh-ı cihân geh zevrakım
Hayy ü
kayyûm ü devâm-ı devletim
Âlem-i
kesret içinde vahdetim
Ger
dilersen kim bulasın sen seni
Benliğinden
geç ü terk eyle beni
Benliğinden
geçmeyen şeytân olur
Dîv-i
mel’undur kaçan insân olur
Zühd ile
şeytân kaçan ola melek
Aslı oddur
oda vasl olsa gerek
Benliğinden
geçmeyen hod-bîn olur
Müstehakk-ı
la’net ü bî-dîn olur
Derk-ı
esfeller makâmıdır derek
Hırs-ı
lâ’netden olusardır helek
Nefsini
tanıya gör ey müttekî
Kimseye
ta’n etme epsem ey fakî
Tâbi’-i
efsâne olmış ta’n eder
Bî-haberdir
bî-haberdir bî-haber
Tâbi’-i
nefs ü hevâ-yı şôm olur
Bu sebebden
tâbi’-i mesmûm olur
Bilmedi
mescûdu kimdir sâcidin
Görmedi
yüzün vücûd-ı vâhidin
Nûr iken
nâr oldu çünkim ol la’în
Oku lâ’net
cânına ey ehl-i dîn
Ey diyen ki
kandadır yâr-ı bekâ
Aşk ile gel
bak vücûd-ı mutlaka
Gel bu
ibret mülküne gir âbid ol
Yollarından
cân ilinin sâcid ol
Diler isen
ehl-i a’raf olasın
Ger vücûdun
şehrine yol bulasın
Gel
haber-dâr ol bu şehrin varına
Zulmetin
tanı vü girenvârına
Olasın
mülk-i cihânda sen dilir
Yollarından
ol haberdar ey habîr
Gel beri
feth et bu şehri gel beri
Neçe
gezersin cihânda serserî
Vasfını
işit bu şehrin şehrine
Gark olasın
mutlak anun bahrine
Gel bu
şehrin sözlerine tut kulak
Ta bilesin
kim nedir bu kara ak
Dört
direkle kâ’im olmuştur bu şehr
Kim anun
içindedir âfâk-ı dehr
Kim ki
bildi men’ arefde zâtını
Baktı gördü
okudu âyâtını
Her ne
istersen bulursun bunda gel
İstediğin
anda değil bunda gel
Otuz iki
menzili var ilimin
Yetmiş iki
hem makâmı yolunun
Bu makâmı
kim bilir Hakkı bilir
Bu kelâmı
fırka-i nâci bilir
Oldu yetmiş
yedi şehrin leşkeri
Pâdişâhın
emridir bil bunları
Üç yüz
atmış menzili var sûrunun
Bu tecellî
şehri Mûsâ Tûrunun
Dediğim
şehrin şu denli burcu var
Ki sığar
her burcuna yüz bin süvâr
Pâs-banı
burcunun ey pâs-bân
Yigirmi
sekiz kişi olur hemân
Bunların
âvâzına âvâzeler
Dop doludur
şehr içi dervâzeler
Bunların
âvâzesinde ser-be-ser
Doldu âlem
hiç işitmez gûşu ger
Yedi iklîm
dop doludur ünleri
Âşkâra bü
nihân bil bunları
Hak
teâlânın sıfatıdır bular
Kendinin
nutkunda zâtıdır bular
Ya’nî bu
yigirmi sekiz kişiden
Uyanır
buların ünün işiden
Gaflet
uykusundan ol bîdâr olur
Hakkı tanır
Hak anunla yâr olur
Hak
kelâmıdır buların dilleri
Her neye
sunsa irişir elleri
Mantık-ı
hat zât-ı Yezdândır bular
Nûr-ı arş u
vech-i rahmandır bular
Muhtelif
olmuş buların sûreti
Âlem-i
ma’nîde birdir sîreti
Sûret-i
kesretle olmuş muhtelif
Cümlesinden
zâtı birdir çün elif
Birbirinden
bunları her kim seçer
Bunların
sırrından oldur bî-haber
Tûl ü arz
olmaz bulanda reng ü levn
Esfel ü
a’lâ amîk ü hadd ü levn
Bî-şüben vü
lâ-şerik olmuş bular
Zâhir ü
bâtında her şey kendiler
Hayy ü
bâkîdir buların varlığı
Yok buların
sayrılığı sağlığı
Bular oldu
cümle şeyde müşterek
Hem
münezzehdir bularda yok direk
Hem sıfatta
zât-ı kâ-imdir bular
Ölmez itmez
nutk-ı dâ’imdir bular
İsm ü ayn ü
harf-i esmâdır bular
Savt ü nutk
u hem müsemmâdır bular
Kâdir ü
kahhâr u mehdî mühtedi
Fâ’il-i
müstakbel ü mâzî mübtedî
Cümle
bunlardır bil ey dânâ-yı dîn
Bunlar oldu
rahmeten li’l-âlemîn
Cümle âlem
çün buların hükmüne
Oldu mahkûm
gör buların hükmü ne
Sâ’at ü
vakt-i hisâb ü mâh u sâl
Gece gündüz
nûr-ı hurşîd ü zilâl
Çarh-ı
eflâk ü semâvât ü zemîn
Bunların
mülküdür ey ehl-i yakîn
Emr-i
Hakdır çün bular ey emr-i Hak
Gel
bunların defterinden al sebak
Oku
bulardan beri gel kuş dilin
Hall edesin
ta ki nefsin müşkilin
Bunlara
derler şehâ Ümmü’l-Kitâb
Fi’l-i
eşyâya bunlar dır feth-i bâb
Her neye
baksan bulardır görünen
Belki her
şeyde bulardır üm olan
Buların
hükmünde her şey buların
Cânıdır her
cümle-i mü’minlerin
Mushaf-ı
nûr-ı kâdim-i lem-yezel
Hatt-ı
mestûr-ı kitâb-ı bî-bedel
Levh-ı
mahfuz-ı hurûf-ı zü’l-celâl
Rakk-ı
menşûr-ı Hudâ-yı pür kemâl
Defteri-i
mülk-i vücûd-ı enveri
Nâzır-ı
âlem-i cihânın serveri
Bular oldu
cümle dilin söyleyen
Söyleyip
hem söyleyen var dil diyen
Evvelîn ü
âhırîn bular olur
Buları
bilen kişi Hakkı bilir
Kaf u nûna
ayn-ı zâta ibtidâ
Hem sıfât
olur bular bî-intina
Gel buları
iste sa d-ı gâlib ol
Bu’l-fuzül
olma Haka gel talib ol
Gel buları
iste bul ey merd-i râh
Kim bular
olur sana Hakdan güvâh
Cümle
bunlar kabz-ı bastında hemân
Ders
oluptur bu söze yoktur gümân
Bunlarınla
iresin maksûdûna
Âbid ol
bunlara ir ma’bûduna
Buları
bilmek dilersen buları
Ahmed-i
mürselden istegil yüri
Ahmedin
şehrinde cem olmuş bunlar
Malik ü
mülk ü vücûdu kendüler
Bunlarındır
esfel ü a’la kamu
Bunların
dilinde uçmak u tamu
Ya’nî
yigirmi sekiz peygam-berin
Dillerini
anlagıl sen bunların
Ta ki
ilteler seni ol hazrete
Nûra gark
olup batasın rahmete
Uş bu
menzilden irenler tapuya
Dahı muhtâc
olmaz özge kapıya
İsteyen
şehr-i vücûd-i Ahmedi
Gel işit
dâr-ı diyâr-ı sermedi
Yedi
olmuştur bu şehrin kapısı
Onsekiz
olmuş tamâmet yapısı
Ahmedin
şehri kapısı yedidir
Ger
inanmazsan hadîsi uşta gör
Yedidir
nûr-ı semâvât u zemîn
Yedidir her
tâlibe degil hemîn
Her kapı
altında ikidir melek
Bunlarınla
yâr olun budur dilek
Hak
eşiğinde mukîm olmuş bular
Bunlarınla
yâr olan kişi güler
Bu rumûza
irişenler cân olur
Derviş iken
mahrem-i sultân olur
Bunların
nutkunda eşyâ ser-be-ser
Gark
oluptur anlamaz her bî-haber
Nutk-ı
Haktır çün bunların sözleri
Vahy ü
bürhândır temâmet sözleri
Bunların
dilin bilenler âdemî
Âdem oldur
kim biliptir bu demi
Âşkârâ etti
esmâ sırrını
Söyledi cân
Mushafın tefsîrini
Sahib-i
te’vîl-i Haktır bî-gümân
Leyletü’l-esrâ rumûz-ı câvidân
Zulmet içre
kalmış idi kâ’inât
Dolmuş idi
cümle âlem müşkilât
Dîv-i
mel’un tutmuş idi âlemi
Cümle dîv
idi yoğ idi âdemî
Geldi âlem
nûrunu şerh eyledi
Od u su
toprağ u yerden söyledi
Âdemin
sırrın bilenler âdemin
Bildi
remzin on sekiz bin âlemin
Nefh-ı Îsâ
ölü dirildir hemân
Âdemin
sırrıdır ol sâhib-zemân
Mehdi-i
nûr-ı hidâyettir yakîn
Mahrem-i
nûr-ı inâyettir yakîn
Semme
vechü’llâh a edenler nazar
Uş bu yüzün
aynıdır ey pür-hüner
Kenz-i eşyâ
menbâ-ı cândır özü
Ayn-ı ayn
olur görenler ol yüzü
Görür ol
yüz içre yüzler yüzünü
Nutk u cân
içinde gözler özünü
Nutk-ı cân
olur tamâm ey nutk-ı cân
Küfrü gider
kendi nûr olur hemân
Ey Nesîmî
Hak teâlâ sendedir
Hem sıfatı
dilde zâtı cândadır
Kim ki
bildi kendüyü bildi Hakı
Bilmeyenler
nefsini oldu şakî
İstediğin
kendüde bular tamâm
Pâdişâh
olur ana eşyâ gulâm |