Kitabın adı :
NURLAR HAZİNESİ
Müellifi :
İBN ARABÎ
Mütercim :
Prof. Dr. Mehmet DEMİRCİ
Yayınevi :
İZ YAYINCILIK – 6.
Baskı – İstanbul – 0212 520 72 10
Yansıtan :
Hamdi CENİK
Rasûlullah
(s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
-Allah şöyle
buyuracaktır:
-Melekler
şefaat etti, mü’minler de şefaat etti. Geriye en çok
merhamet sahibi olan Allah kaldı.
Bundan sonra bir
grup insanı ateşten alarak, içlerinde dünyâ-da iken
hiçbir hayır işlemeyip de cehennemde kömüre dönmüş bir
çok kimseleri çıkaracak ve cennetin önünde Hayat
Nehri denen bir nehre onları bırakacak (…) Sonra
yüce Allah şöyle buyuracak:
-Cennete
giriniz, gözünüzün görebildiği ne varsa sizindir.
Onlar:
-Ey Rabbimiz,
Sen âlemlerden hiç kimseye vermediğini bize ihsan ettin,
diyecekler. Allah:
-Benim indimde
size vereceğim bundan daha değerli bir şey vardır,
buyuracak.
-Bundan daha
değerli ne olabilir?.. dediklerinde, Allah cevap
verecek:
-Benim rızâm!..
Artık bundan sonra size ebediyen gazap etmem!.
(78,80)
Rasûlullah
(s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
-Aziz ve Celil
olan Allah şöyle buyuruyor:
-Kibriyâ
(büyüklük)
benim ridâm, Azamet (ululuk) ise izârımdır.
(Yani bunlar bana mahsus sıfatlardır) Kim bunlardan
birisi hakkında benimle tartışmaya girerse (yâni bu
sıfatları takınmaya kalkarsa) onu ateşe atarım.
(78)
[Ridâ ve
İzâr, mü’minlerin Mekke’de hac esnâsındaki nizâmi
elbisesidir. Ridâ omuzlar üzerine örtülür,
İzâr ise bele kuşanılır.]
Rasûlullah
(s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
-Aziz ve Celil
olan Allah şöyle buyuruyor:
-Bu benim zâtım
için râzı olduğum bir dindir. Buna yaraşan da ancak
cömertlik ve güzel huydur. Bu dîne uyduğunuz müddetçe,
onu bu iki hasletle yüceltiniz.
(80)
Rasûlullah
(s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
-Cennet ehli
cennete girdiği vakit Allah Taâlâ şöyle buyurur:
-İlâve etmemi
istediğiniz bir şey var mı?
Onlar:
-Yüzlerimizi
beyazlaştırmadın mı? Bizi cennete koyup cehennemden
kurtarmadın mı? Derler.
Bunun üzerine
Allah perdeyi kaldırıverir. Artık kendilerine verilen en
değerli şey Aziz ve Celîl olan Rablerine bakmaktır.
Sonra (Hz. Rasûlullah) şu âyeti okudu:
“İyilik edenlere
daima daha iyisi ve üstünü verilir.”
[10/26] (82)
Rasûlullah
(s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
-Allah kıyamet
günü :
-Ey Âdem,
buyurur. Hz. Âdem:
-Buyur Yâ
Rabbi!.. der. Bir ses kendisine şöyle seslenir:
-Allah sana,
soyundan cehenneme girecekleri seçip çıkarmanı
emrediyor.
Âdem:
-Yâ Rabbi,
cehenneme gideceklerin miktarı ne kadardır? diye sorar.
Allah:
-Her bin
kişiden –sanırım öyle buyurmuştu- 999’u, diye
cevap verir.
O sırada (bunun
verdiği şiddetli korkudan) gebe kadın çocuğunu düşürür,
çocuk saçları ağarıp ihtiyarlar; ve o anda insanları
(korkudan) sarhoş sanırsın. Halbuki onlar hiç de sarhoş
değildir. Fakat Allah’ın azabı çok şiddetlidir.
Bu durum oradaki
insanlara pek ağır geldi, öyle ki yüzlerinin rengi
değişti. Bunun üzerine Rasûlullah as. buyurdu:
-O
cehennemliklerin 999’u Ye’cüc ve Me’cüc den, biri de
sizdendir. Sonra insanlar içinde sizler, beyaz öküzün
üzerindeki siyah tüy veya siyah öküzün üzerindeki beyaz
tüy durumundasınız. Ben sizin, cennet ehlinin dörtte
biri kadar olacağınızı kuvvetle ümit ediyorum.
Bunun üzerine
biz tekbir getirdik. Rasûlullah as :
-Cennet
ehlinin üçte biri olacaksınız, dedi. Biz tekrar
tekbir getirdik. Sonra o:
-Cennet
ehlinin yarısı, dedi. Biz tekrar tekbir getirdik.
(82,84)
Hz. Ebu Hüreyre
(radıyallâhu anh) anlatıyor:
Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki:
-Allah Teâla,
Hz. Âdem
(aleyhisselâm)'ı
yarattığı ve ruh üflediği zaman, Âdem hapşırdı ve
elhamdülillah diyerek, izni ile Teâla'ya hamdetti. Rabbi
de ona:
-Ey Âdem,
yerhamukallah
(Allah sana
rahmet etsin), (mukarreb) meleklerden şu oturan gruba
git ve "Esselâmu aleyküm" de!" dedi. (Hz.
Âdem öyle yaptı. Hitab ettiği melekler):
-"Ve aleyke's-selamu
ve rahmetullahi ve berekâtuhu!"
diye karşılık verdiler.
Sonra Âdem (aleyhisselam)
Rabbine döndü. Rabbi ona:
-Bu cümle senin
ve evlâdlarının aralarındaki selâmlaşmadır,
dedi.
Allah Teâla
hazretleri, elleri kapalı olduğu halde Âdem'e:
-Dilediğini seç!
dedi. Hz. Âdem:
-Rabbimin sağ
elini seçtim! Rabbimin iki eli de sağdır, mübarektir,
dedi. Sonra Allahu Teâlâ hazretleri sağ elini açtı.
İçinde Hz. Âdem ve onun zürriyeti (nin emsâlleri) vardı.
Hz. Âdem as:
-Ey Rabbim,
bunlar nedir? dedi. Rabb Teâla:
-Bunlar senin
zürriyetindir,
dedi.
Her insanın iki
gözünün arasında ömrü yazılıydı. Aralarında biri
hepsinden daha parlak, daha nurlu idi. Hz. Âdem:
-Ey Rabbim, bu
kimdir? dedi. Rabb Telâla hazretleri:
-Bu senin oğlun
Dâvud'dur. Ben ona kırk yıllık ömür takdir ettim,
dedi. Âdem a.s.
-Ey Rabbim onun
ömrünü uzat, talebinde bulundu. Rabb Teâla:
-Bu ona takdir
edilmiş olandır,
deyince, Âdem:
-Ey Rabbim, ben
ona kendi ömrümden altmış senesini verdim, diye ısrar
etti. Bunun üzerine Rabb Teâla:
-Sen ve bu
(talebin berabersiniz)… buyurdu.
Sonra Âdem
cennete yerleştirildi. Allah'ın dilediği kadar orada
kaldı. Sonra cennetten (arza) indirildi. Âdem burada
kendi ecelini yıl be-yıl sayıp hesaplıyordu. Derken ölüm
meleği geldi.
Hz. Âdem a.s.
ona:
-Acele ettin,
erken geldin. Bana bin yıl ömür takdir edilmişti, dedi.
Melek:
-İyi ama sen
oğlun Dâvud a altmış senesini verdin, dedi.
Ne var ki O bunu
inkâr etti, zürriyeti de inkâr etti; o unuttu, zürriyeti
de unuttu. "
Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) ilâve etti:
-O günden itibaren yazma ve şahitlik emredildi.
[1671] (90,92)
|