Kitabın Adı: ONLARIN ÂLEMİ
Haletü Ehli’l-Hakikati Maallah
Müellifi : Ahmed Er-Rufâî
(M: 1119-1182)
Mütercim : Abdülkadir AKÇİÇEK
Yayınevi : Bahar Yayınları
Yansıtan : Hamdi CENİK
www.sufizmveinsan.com
Birinci
Bölüm:
AHMED RÜFAÎ Hz. Hac farizasını îfa ettikten sonra,
dedesi Resul-ü Azam (s.a.v.) Efendimizin kabri şerifini
ziyaret geldi.
Medine-i Münevvere’ye yaklaşınca ayakkabılarını çıkardı,
yalınayak yürümeye başladı.
Bu
hal ile Ravza-ı Mutahhara’ya geldi. Rasûlullah (s.a.v.)
Efendimizin kabri önünde kıbleye dönüp durdu… Ve:
-Esselâmü
Aleyke yâ ceddi!.. dedi ve şu beyti okumaya başladı:
Bu
uzaklık halinde ruhumu elçi yolluyorum,
Bu
yeri öpsün diyerek vekil tayin ediyorum.
İşte bu, kalıpların devleti, hazır bekliyorum…
Sağ
elini uzat; dudaklarım yansın istiyorum.
İşte… bundan sonradır ki; Rasûlullah (s.a.v.)
Efendimizin mübarek eli parlak bir şekilde geldi ve
Rüfai Hz. o yılki hacılardan çokça kalabalık şahitler
huzurunda onu öptü. Bu vakıaya şahit olanların başında;
Sultan’ül Evliya Şeyh Abdülkadir Geylânî Hz. de vardı.
(58,59)
Vaaza ya da derse başladığı zaman yakınındakiler nasıl
duyuyorsa, uzaktakiler de aynı şekilde işitir ve
duyarlardı. (60)
1. Hadis-i
Şerif:
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular:
—Allah’ı
yaratıcı bilen, Muhammed’i Resul/Nebi olarak kabul eden,
din olarak İslâm’ı seçen kimse; İmanın tadını aldı.
Bu
Hadis-i Şerifte belirtilen hal bir zevk işidir; Hakka
bağlılıktan doğar. Bu bağlılık da Allah’ı bilmektir. Bu
bilgi ise marifettir.
Bu
marifet bir nurdur. Allah, sevdiği kulların kalbine
koyar. Bundan daha yüce, bu nurdan daha büyük bir şey
yoktur.
Çünkü marifet nurudur. Marifetin hakiki manası ise:
Kalbin yaratıcı ile hayata kavuşması demektir. (69)
Bir
kimsenin nefsi ıslah olursa; dünya onu bırakır. Kalbi
ölü olandan; Mevlâsı uzak durur. (70)
Ârif hem ölü, hem diridir. (73)
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz bir Hadis-i Şeriflerinde
şöyle buyurdular:
—Eğer Hakka karşı tam
irfan sahibi olabilseydiniz; o irfandan sonra, cehle ve
bilgisizliğe yer olmadığını anlardınız. Dağlar
çağrılarınızla yerlerinden oynardı.
(74)
Bana kalırsa marifeti şöyle anlatırım:
—Marifet üç dallı bir ağaç gibidir: Tevhid, tecrid,
tefrid.
Tevhid, ikrar manasınadır.
Tecrid, ihlas demektir.
Tefrid, herhalde ona bağlanmaktır. Ondan başkasını
bırakmaktır. Terfidin asıl manası budur.
Tevhidin ilk basamağı:
Hakka yapılacağı vehmedilen her çeşit şirki bırakmaktır.
Tecridin ilk basamağı:
Bilcümle sebeplerden kesilmektir.
Tefridin ilk basamağı:
Yersiz, şekilsiz, nispetsiz olarak Allah’a
bağlanmaktır. Ona mal olmaktır. Bu hal en ağır
olandır. Buna ermek için sayacağımız beş şartın
bulunması lazımdır.
1-
Gizlide, aşikârda Allah’tan korkmak.
2-
Her çeşit kulluk vazifelerini yerine getirmek.
3-
Her bakımdan ilahi emirler önünde boyun eğmek.
4-
İhlâs sahibi olmak. Bu ihlasın sözde, işte ve niyette
olması şarttır.
5-
Her halde ve her işte daima Allah’a yakın olduğunu,
Allah’ın kendisine şah damarından daha yakın olduğunu
murakabe etmek. (78)
2. Hadis-i
Şerif:
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular:
—Akıllı ve
zeki insan; nefsine hâkim olandır, ölümden sonrasını
düşünüp ona göre iş tutandır.
Aciz kimse
ise; Nefsine uyan, şahsi hevesleri peşinde koşan ve
Allah’a karşı böbürlenendir.
Evet, bilmek kuldan, bildirmek de Allah’tandır.
Doğru olan şudur ki: Allah bir kulu, kulları arasından
seçmek isterse, onu onların arasından ayırır; kendi
sırrına vakıf kılar. Marifet nuru ihsan eder, o da
işlerine o nurla bakar, görür. Yeter ki o, bir kula
fazilet ihsanı istesin. İsteyince, bütün hidayet
kapılarını açar. Ayıklık verir, uykudan uyandırır.
Bundan sonra o seçilen kula en büyük iyiliklerden
olan kalb açıklığı gelir. Bu kalb açıklığından sonra
o kalbe günah girmez. O kalb ölmez, diri kalır. Bu
dirilik; anlayış değildir. Vehim kaybolur, hakikat
gelir. (82,83)
3. Hadis-i
Şerif:
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular:
“-İslâm
açıktan bilinir.
İman
kalptedir, bilinmez.
Takva;
işte şuradadır.”
-“Takva,” derken üç defa tekrarladı ve kalbini
işaret etti.
Kalpte yerleşen ve orada imanı kuvvetlendiren takvadır.
Bu takva ise ilâhi marifetin ruhudur. (86)
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz bir Hadis-i Şeriflerinde
şöyle buyurdular:
—İnsan saklı sırra bir örtüdür. İçte olan dışa vurur.
Hayır ise hayır, şer ise şer.
(87) |