Kitabın Adı: ONLARIN ÂLEMİ
Haletü Ehli’l-Hakikati Maallah
Müellifi : Ahmed Er-Rufâî
(M: 1119-1182)
Mütercim : Abdülkadir AKÇİÇEK
Yayınevi : Bahar Yayınları
Yansıtan : Hamdi CENİK
www.sufizmveinsan.com
Onuncu
Bölüm:
17. Hadis-i
Şerif:
Rasûlullah (s.a.v.)
Efendimiz şöyle buyurdular:
—Ümmetimden yetmişbin kişi cennete hesap vermeden
girecek. Onlar:
A-
Vücutlarını dağlamazlar.
B-
Hırsızlık yapmazlar.
C- Kuş
uçurmazlar.
D-
Rabb’larına tevekkül ederler.
(215)
Rasûlullah (s.a.v.)
Efendimizin:
- “Kuş uçurmazlar..”
Manasına aldığımız cümlenin Arapça aslı:
—Tatayyür” Olarak
geçer. Bu, bir bakıma şüphecilik sayılır. Ki, tevekküle
başta gelen engeldirler. Ama üçüncü derecede anlatıldı.
Dağ yapmak ve
hırsızlıktan sonra anlatılması, ayrıca bu şüpheciliğin
önemini anlatır bize. (216)
Burada bize anlatılmak
istenen makam, tevekkül makamıdır. Bunları yapmamak,
delaletten kurtulmanın en büyük alametleri arasında yer
alır. Zira onların makamları tevekkül makamıdır.
Ve.. bu makam, bütün arzu
ve muratları özünde toplar. İşte arif olan zatlar, bu
makamı bulan zatlardır. (216)
İbn-i Sirin’in bir
açıklaması var ki, insanı ulvi derecelere çekiyor… Şöyle
anlatıyor:
- Beni cennete girmekle iki rekât namaz arasında serbest
bıraksalar, ikisi arasında bir seçim yaptırsalar;
mutlaka iki rekât namazı tercih ederim.
Çünkü namazda, Allah
rızası ve yakınlığı vardır.
Cennette ise, nefsin
sevdiği ve insanların hoşlandığı şeyler vardır. (218)
Rabbi
ona
(İbrahim
a.s.)’a :
-İslâm
ol.. deyince, O:
—Âlemlerin rabbi Allah için İslâm oldum… dedi.
[2/131]
(219)
Büyük bir zat, bir
dostuna yazdığı mektupta şöyle diyor:
—Dünyayı, ona âşık
olanların yüzüne at.
Ahreti ise.. onu
arayanlara bırak.
Ve sen; Âlemlerin Rabbi
ile hoş olmaya bak. (222)
18. Hadis-i
Şerif:
Rasûlullah (s.a.v.)
Efendimiz şöyle buyurdular:
—Beni
Rabbim terbiye etti; terbiyemi de üstün ve güzel eyledi.
(225)
Bu Hadis-i Şerif
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimizin terbiye yolunu
gösteriyor.
Bizim de o yola
girmemizin gerekli olduğunu anlatıyor. Çünkü o yoldan
azıcık şaşan sapar. Ondan kendini ayrı sayan azar,
kudurur. İman sahipleri gayelerini bu yolda
yükseltirler. İrfan sahiplerinin iç âlemi bu yolda
güzelliğini bulur. Başka tülü düşünmek imkânsızdır.
Allah’ı bulmak arzusunda olan bu yola girmeye mecburdur.
Rasûlullah
(s.a.v.) Efendimizin açtığı edep ve terbiye çığırına
girmeden, kimse bir şey ummasın. Hak ve hakikat yolcusu,
bulacağını anlattıklarımız dışında bulamaz. (225)
Allah’ı anan kul zeki
olmalı. En ufak işareti anlamak için gayret sarf etmeli.
Onu anmakla ondan ve rızasından başka bir şey
istememeli. Niyetini, iradesini pak ve temiz tutmalıdır.
(226)
Hz. Ali (r.a.) şöyle
buyuruyor:
—Allah zikredildiği
yerde, Kur’an okunduğu zaman, ilâhi tecelli iner. Ama bu
tecelli görünmez. O görülmekten yana münezzehtir.
Tek olan Allah’a
yöneliniz. Onun zikriyle olunuz. İnsanlara inen bela ve
hidayet için, mutlaka Allah’ın kitabında bir işaret
vardır. Bunu anlamak için, daima Kur’an okuyunuz ve
Allah’ı zikrediniz. (228)
Yakup (a.s.) oğlu Yusuf
(a.s.) için çok hasret çekti. Ona karşı olan sevgisini
bir türlü unutamadı. Bunun üzerine, Allah-ü Teâlâ ona
şöyle vahyetti:
—Ne zamana kadar
Yusuf’u anacaksın? Seni Yusuf mu yarattı? Rızkını o mu
veriyor? Peygamberliğini ondan mı aldın? Şanıma yemin
olsun: Eğer beni ansaydın, başkasını bırakıp benimle
olsaydın; bir an bile sürmezdi, seni bu halden
kurtarırdım.
(230)
Bir gün Musa (a.s.)
münacatı esnasında şöyle dedi:
-İlâhi sen
neredesin?.. Yakınımda isen, yavaş konuşayım. Uzakta
isen bağırayım.
(230)
19. Hadis-i
Şerif:
Abdullah b. Ömer
anlatıyor:
—Ben
evimdeydim. Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz bize geldi ve:
—Ey
Abdullah, duymadım mı sandın? Sen geceleri ibadet
ediyor, gündüzleri de oruç tutuyorsun. Bu da sana zor
geliyor, buyurdu.
Bunun
üzerine:
—Bir
güçlük çekmiyorum, deyince, bana tekrar şöyle buyurdu:
—Sana
her ay üç gün oruç tutmak yeter. Her iyi amel, on misli
kazanç getirir. Her ayın üç gününü oruçlu geçirirsen,
ayın tümünü oruçlu geçirmiş olursun.
(233)
Bu Hadis-i Şerifte birçok
sırlar beyan edilmektedir. Onları az da olsa açıklamak
yerinde olur. Şöyle ki:
A-
Yapılan işlerin nurları bir birini takip etmektedir. Bu
sebeple yapılan iş, ikinci bir işle ilgilidir.
Aralarındaki bağ kesilmez, isterse vakitler uzasın.
B-
Sevabın kat kat oluşudur. Bu yalnız Muhammed (s.a.v.)
ümmetine hastır. Bunun sebebi; kullar az amelle çok
sevap alsın ve kalpleri nurla dolsun.
C-
Tekellüfün (zorlamanın) İslâm dininde yeri olmadığıdır.
Kulun ibadetle kuvvetinin düşmesi, helak derecesine
kadar gitmesi yasaktır.
D-
Sonsuz tezekküre (Allah’ı anmak haline) dalmaktır. Bu
yolda kalb gaflete düşmez, uyanık durur.
E-
Allah’ın vaadine inanmak ve onun yapacağı iyiliğe
güvenmektir. (234)
Yahya b. Muaz münacat
ederken şöyle diyordu:
—İlâhi seni anladımsa;
bu yolu sen bana gösterdin.
Senin yoluna talip
oldumsa; sen beni arzu ettin.
Senin yoluna uydumsa;
beni sen seçtin.
Sana itaat etmiş isem;
muvaffak eden sen oldun.
Sana bağlı kaldım ise;
beni sen sakladın.
(234)
Allah-ü Teâlâ, Davud
(a.s.) a şöyle vahyetti:
-Nimetlerime şükret.
Davud (a.s.) şöyle dedi:
—İlâhi, nimete
şükredebilmek en büyük nimettir. Tam manası ile
şükretmek, benim için nasıl mümkün olur?..
Bunun üzerini Allah-ü
Teâlâ ona şöyle buyurdu:
—Beni anlarsan,
kulların en çok şükredeni olursun.
(235) |