Ahmed Er-Rufâî Hz. Onların Âlemi’ nden Yansımalar -12

www.sufizmveinsan.com
 
 

Kitabın Adı:   ONLARIN ÂLEMİ

                    Haletü Ehli’l-Hakikati Maallah

Müellifi     :    Ahmed Er-Rufâî (M: 1119-1182)

Mütercim :    Abdülkadir AKÇİÇEK

Yayınevi   :    Bahar Yayınları

Yansıtan   :    Hamdi CENİK

www.sufizmveinsan.com

Onikinci Bölüm:

23. Hadis-i Şerif:

Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular:

—Hayırlınız, Kur’an öğrenen ve öğretendir. (266)

Bu Hadis-i Şerif, bize hayır yolunu gösteriyor ve şunu anlatmak istiyor. Hayır; Kur’an öğrenmektedir. Bir de onun derin manasını bilmeyenlere öğretip anlatmaktır.

Onun içli manalarını ve yüce şanını öğretmek, büyük bir iştir.

O, Allah’ın nur yoludur. O Nura bağlananlar kurtulur. Erenler; onunla ererler. Hakkın yoluna girip ona vasıl olmak isteyenler, o yoldan vasıl olurlar.

Kur’an Rasûlullah (s.a.v.) Efendimizin ahlakıdır. Allah’ın rahmet kapısıdır. Ölmez ve sönmez bir nur mucizesidir. Onu yıkmaktan herkes acizdir. Onun nuru sonsuza kadar sönmez, söndürülemez. (266)

İnsan Kur’an’ın manalarını anladığı süre, irfan sahibi olur. Onun yolundan gittiği süre, sırların derinliğine iner. Yaratıcılık, ilâhi varlık ve melekler âlemine bu yoldan varılır. (267)

Kur’an’ın derin manalarını ancak irfan sahipleri anlar. Onlar Kur’an okurken anlar ve inandıklarını beyan eder.

Bundan sonradır ki, ruhlar âleminden daha öteye geçerler. İlhamlarını Kur’an’dan alır ve konuşurlar. (267)

Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurdular:

—Îman sahibinin ıstırabı dinmez. Korkusu, emniyete çevrilmez.

Taa, cehennem köprüsünden geçinceye kadar.

Ayık olunuz:

Allah’ın mekri, hilminde saklıdır.

Hileli işi, lütfunda gizlidir.

Adaleti keremi ile gelir.  (269)

Seni şu dört şey aldatmasın:

A- İstemeden, Allah’ın sana vermiş olduğu nimetler.

B- Yaptığın günahların örtülü kalması.

C- Şükretmediğin halde eline bolca nimetin gelmesi.

D- Bilmediğin yollardan sende birçok zuhuratın vuku bulması.

Şunu iyi bilmek gerekir ki: Sayılan dört şey bir kul için, ancak bir istidraç felaketi getirir. Farkına varılmadan helâke götürür. (271)

İstidraç yolları çeşitlidir. Şöyle ki:

A- Günahkârların istidracı: Bu, Günahlara dalmak ve o hal içinde, Allah’a yüz çevirmektir.

B- İlim sahiplerinin istidracı: Bu, halk arasında bir yer kapmak ve dünyalık bir mertebe kazanmak hevesine düşmekle başlar.

C- Hakkın yolunda cihad üzere olanların istidracı: Bu da kendini beğenmek ve yaptıkları işi çok görmekle olur.

D- Gönül yolu ile Hakka vasıl olmak isteyenlerin istidracı: Bu Allah’ın ihsan ettiği bir kısım iyilikleri görüp onlara gönül kaptırmaktan gelir.

E- İrfan sahiplerinin istidracı: Bu da, Asıl bilinmesi lazım gelen şeyi bırakıp mücerret bir marifetle yetinmek suretiyle olur.

Bu sonuncu kısmı biraz daha açmak icap eder. Şöyle ki:

Çoğu kez irfan sahipleri, mücerret manası ile marifete bir had ve bir son durak vermek arzusuna kapılırlar.. Dolayısıyla bu hal, onlara bir istidraç olur. Onların:

-Bulduk.. erdik, dedikleri derece aslında bir başlangıçtır. Unutulmamalı ki: Her kimin derecesi yüksek olursa.. onun istidraç yolları da çok olur. Daha büyük ve sezilmesi daha zor olur.

Bundandır ki: Bir kimse irfan sahibi olursa, dikkat etmesi daha elzem olur. (272,273)

Ebu Said’ül-Harraz şöyle derdi:

—Dünyayı bırakmış olsaydım; bu bırakma da bana bir övünme vesilesi olsaydı:

—Keşke bırakmasaydım, derdim.

Çünkü onu bırakmakla övünmek, onu bırakmaktan daha fenadır. Yani, onu bıraktıktan sonra övünmek hevesi belirince..

Nefsime hatalarını terk ettirseydim; bu terk de bana ucüp verseydi, bu ucüp onların terkinden daha fena bir iş olurdu.  (274)

İrfan sahiplerinden bazıları şöyle anlatmış:

—Ne zaman bulduğumu sandımsa, o zaman kaybettiğimi gördüm.

—Ne zaman kaybettiğimi gördümse, o dem bulduğumu anladım.

İlahi, seni bırakırsam; beni istersin.. Seni istesem; beni kovarsın.

Hal böyle olunca: Ne seninle kalmak kolay olur.. Ne de senin gayrınla bir geçim mümkündür.

Sığınmak: Senden başlar, yine sende biter. (275)

Yahya b. Muaz şöyle diyor:

—Beni Hakka karşı aciz bir duruma getiren günah, ona karşı bir iftihar vesilesi olan sevaptan bana göre daha hayırlıdır. (275)

 

 

 
 
Yansıtan: Hamdi Cenik
İstanbul - 25.06.2009
hamdicenik@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com