Ahmed Er-Rufâî Hz. Onların Âlemi’ nden Yansımalar -15

www.sufizmveinsan.com
 
 

Kitabın Adı:   ONLARIN ÂLEMİ

                    Haletü Ehli’l-Hakikati Maallah

Müellifi     :    Ahmed Er-Rufâî (M: 1119-1182)

Mütercim :    Abdülkadir AKÇİÇEK

Yayınevi   :    Bahar Yayınları

Yansıtan   :    Hamdi CENİK

www.sufizmveinsan.com

Onbeşinci Bölüm:

29. Hadis-i Şerif:

Hz. Ali (r.a.) rivayet ediyor:

Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular:

-“LÂ İLÂHE İLLÂLLAH” –Allah’tan başka ilâh yoktur- ; Kelime-i Tevhidi, benim emin bölgemdir. Onun derinliğine dalan azabımdan kurtulur. (323)

Bu cümleyi okurken, kul; muhtaç bir durumda olduğunu yüce Hakk’a arz etmelidir. Ve onun teklik şanının azameti önünde nefsini ezmelidir.

Anlatılan manada bir Kelime-i Tevhid okunursa.. Allah’ın kalesine, emin bölgesine girmiş olur. Böylece azaptan kurtulmak da mümkün olur.

Oğlum; gına ve fakr iki vasıftır.

A- Gına: Yüce Hakk’ın sıfatıdır, vasfıdır.

B- Fakr: Kulun vasfıdır.

Kulun vasfı olan fakrı Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz övmüş ve:

-“Fakr benim övüncemdir.” Buyurmuştur.

Gına ise.. anlatıldığı gibi; Cenab-ı Hakk’ın vasfıdır, onu zatı için sevip seçmiştir.

Fakr hali kul içindir. Gına babında, ona hiçbir şey gelemez. Hatta, o manada bir zenginlik bulaşamaz bile.

Gına ise, zenginlik manasınadır. Bu da: Rabbin vasfıdır. Yüce Allah’ın sıfatıdır. Ona, kulun vasfı olan fakr halinden hiçbir şey gelmez.

Bu kul için en şerefli şey; yüce Allah’a ihtiyaç arz edebilmektir.

Allah-ü Teala için ise.. en sevimli şey,; kuluna muhtaç olmadan, varlığının zatına yeterli oluşudur. (324)

Şu Âyet-i Kerimeler, anlatılan manaları bize daha iyi açıklar:

-“Allah zengindir, siz fakirlersiniz.” [47/38]

-“Ey insanlar, hepiniz Allah’a muhtaçsınız. Hâlbuki O: Zengin olup övülmeye lâyıktır. [35/15]  (325)

Bilmen gerekir ki, muhtaçlık; nefse, ruha ve sırra göre değişik şekilde ayrılmıştır. Bundan her birinin kendisine has bir ihtiyaç şekli vardır:

A- Nefsin ihtiyacı: Allah yakınlığını bulmak ve onun hükümlerine razı olma yollarıdır.

B- Sırrın ihtiyacı: Müşahede âlemine geçmek ve ona kavuşmaktır.

C- Ruhun ihtiyacı: Sevgidir, muhabbettir.

Bir kul her ne zaman, nefsini ahde vefada mütereddit bulursa.. hemen onu Allah’ın af ve kerem kapsamına muhtaç bir şekilde bırakmalıdır.

Her ne zaman bir kul, ruh alemini Hak sevgisine yaya bulursa.. hemen Allah’ın yardım kapısına, ona muhtaç olduğuna iyi inanarak koşmalıdır.

Fakirliğin asıl manası: Tam manası ile kuluna yeter olan Allah ile yetinmektir. Hasta nefsi, şifa veren zatın önüne sermektir.

Tıpkı bunun gibi: Sebepleri bırakmadan, asıl sebebin sahibine koşmak da kulun vasfıdır. Asıl mesele: Sebebe gönül bağlamadan, onu yaratanla olmaktır. (325)

Ebubekir Vasıfî, bir sohbetinde şöyle diyordu:

Bir kul tam manası ile Allah’ı bilemez. Ancak: Faka-i Kübra’ya erince bilir.

Faka-i Kübra ‘nın ne olduğu sorulunca şöyle anlattı:

—Bilinmelidir ki: Ona ancak Onunla varılır. Onun dargınlığından, ancak ona sığınmakla kurtulmak mümkündür. (326)

Hakka daimi bir şekilde arz-ı ihtiyaçta bulunmak, velâyet sahiplerinin bayrağıdır. (326)

Kulluğun aslı, fakr halidir.

İhlâsın kalbi, fakr halidir.

Fakr hali: Takvanın başı, doğruluğun çivisidir, hidayetin de temelidir.

Bir kimse bu hale kavuşmak istiyorsa.. ona her kaygıyı bırakmak lazım gelir. Çoluk çocuk derdi, o kimseyi Allah yolundan alıkoymamalı. Nefsinin rahatı, eşinin dostunun yararı; Allah sevgisinden üstün gelmemeli.. Sonra Allah’ın zatından gayrı ne ki var; onlardan ümidini kesmelidir.

Şöyle olmalı: Kendisi karanlık ve derin bir kuyunun içindedir. Üstü kapalı ve her yolu tutulmuştur. Kuyuda ona bir sırdaş, bir arkadaş ta yok. Herhangi faydalı bir mahlûk da yok. Kaçıp gidecek bir yön de yok. Bu haldeki bir kimsenin, Mevlâsından başka yardımcısı olabilir mi?.. (328)

Şunu bilesin ki: Allah-ü Teâlâ, kulun en olgun halini:

-“Ancak sana kulluk ederiz..” [1/5]

Âyet-i Kerimesinin manasında sakladı. Kulun acizliğini ise şu mana ifade eder:

-“Ve ancak senden yardım isteriz.” [1/5]

Kulun yapması gerekli olan Allah için ne kadar iş varsa.. hepsi:
-“Ancak sana kulluk ederiz..”  [1/5]

Âyet-i Kerimesinin manasında saklıdır.

Fakirlik babında kulun ne kadar ihtiyacı varsa.. o da:

-“Ve ancak senden yardım isteriz..” [1/5]

Âyet-i Kerimesinin ince manası içindedir. (330)

Bir Arabî Arafat’ta duruyordu. Duası şu idi:

—Allah’ım, ilimden be geldim; hâlbuki beni sen getirdin.

Burada duruyorum; hâlbuki beni durduran sensin.

Ben sana isyan ediyorum; hâlbuki sen beni rüsvay etmiyorsun.

Bu halimde sana bir özür yolu bulamıyorum.

Eğer beni bağışlarsan; bu senin şanına layıktır. Çünkü ihsan sahibisin.

Kapında benden daha muhtaç bir kimse göremiyorum.

Sen benim efendimsin, Mevlâmsın. (330)

 

 

 
 
Yansıtan: Hamdi Cenik
İstanbul - 31.07.2009
hamdicenik@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com