Kitabın Adı: ONLARIN ÂLEMİ
Haletü Ehli’l-Hakikati Maallah
Müellifi : Ahmed Er-Rufâî
(M: 1119-1182)
Mütercim : Abdülkadir AKÇİÇEK
Yayınevi : Bahar Yayınları
Yansıtan : Hamdi CENİK
www.sufizmveinsan.com
Onyedinci
Bölüm:
32. Hadis-i
Şerif:
Amr
b. As (r.a.) anlatıyor:
Rasûlullah
(s.a.v.) Efendimiz, önce Kur’an’dan şu Âyet-i Kerimeyi
okudu:
-“Ey Nebi,
seni
–ümmetimin
yaptıklarına - şahit, müjdeci ve korkutucu olarak
gönderdik.”
[33/45]
Daha sonra
Tevrat’tan şu ilahi vahyi okudu:
—Ey Nebi;
seni şahit, müjdeci ve bilgisizler için bir dayanak
olarak gönderdik. Sen benim kulum ve elçimsin. İsmini
mütevekkil koydum. Şiddetli ve kalbi katı olanlardan
değilsin. Çığırtkanlık da etmezsin. Bir hatayı, diğer
bir hata ile def etmezsin; afla karşılarsın, kalbini
geniş tutarsın. İnhisarcılık zihniyetini atarsın.
Ta ki yolunu
şaşırmışlar:
—LÂ İLÂHE
İLLALLAH –Allah’tan başka ilâh yoktur- diyeler. Zira bu
yüce kelamla kapalı gözler açılır. Tutuk kulaklar
işitir. Bağlı kalbler nurlanır, açılır.
(349)
Ebu
Hüreyre (r.a.) ise şöyle bir Hadis-i Şerif rivayet
ediyor:
-“Rahm, -yani sıla-i rahm,
-Rahman’ın sıfatından bir kıvılcımdır.”
Bir
kutsi hadiste ise şöyle buyuruluyor:
—Sana varana vuslat
tecellim hâsıl olur. Seni bırakanı da atarım.
(350)
Kelime-i Tevhid iman babındadır ve onu anlatır. Sıla-i
Rahm ise Allah’ın huyu ile huylanmayı gösterir.
O
Rahmandır iç âleminden yürüyüşün sonu ona varır. Ayan
olan odur. Yardım ondan beklenir. Her halde ona dayanmak
icap eder. Bu anlatılanları yapmak da, Allah’ın
büyüklüğünü bilmekle mümkün olur. Onun yüceliğini
anlamayan onun emirlerine tazim edemez. (350)
Bir
gün Hz. Hüseyin (r.a.) abdest alıyordu. Aniden rengi
değişti. Sebebini sordular, şöyle anlattı:
—Arş
sahibinin huzuruna çıkan bir kimse için, onun yüceliği
önünde sararmak yerindedir. (354)
Hz.
Ali (r.a.) namaz kıldığı zaman, baygınlık hali sorulunca
da şöyle anlatırdı:
—Yerin ve göğün kabul etmediği emaneti yerine getirmek
kolay değildir. (354)
Hz.
Aişe (r.a.) şöyle buyuruyor:
-Biz Rasûlullah ile oturur, konuşurduk. Birlikte sohbet
ederdik. Namaz zamanı gelince, birbirimizi tanımıyormuş
gibi olurduk. (357)
33. Hadis-i
Şerif:
Enes
b. Malik (r.a.) rivayet ediyor:
—Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz Recep ayına girdikleri
zaman şu duayı yapardı:
-“Ya Rabbi,
Recep ve Şaban ayını mübarek kıl, Ramazan ayına da bizi
ulaştır.”
(359)
Oğlum takva iki çeşittir: Umuma has olan takva, seçme
kullara mahsus olan takva.
Seçme kullarda görülen takva, iç âlemden başlar.
Bunun gayreti, cehdi, ümidi yalnız Allah-ü Teâlânın zatı
için harcamak asıl takvadır. Bu manayı, şu Âyet-i Kerime
bize daha güzel açıklar:
-“Allah için
tam takva yolunu tutunuz.” [3/102]
Umum
müminlere has olan takvaya gelince: Allah’ın zahirde
yapılmasını kötü gördüğü şeyleri bırakmakla olur. Bunu
da bize şu Âyet-i Kerime bildirmektedir:
-“Allah için
takva yolunu tutanların günahlarını Allah bağışlar.”
[65/5]
-Bir
kimse hakkı, hakikati söylediği zaman, nefsi için
yapmaz, halkın dedikodusundan korkmadan yaparsa..
Allah-ü Teâlâ o kimseyi insanların mekrinden korur.
Bilmediği ve anlamadığı yönden zafere erdirir.
Bir
mana da şudur:
-Bir kimse Allah’tan başkasına bağlı olmaktan kurtuluş
yolu ararsa.. Allah-ü Teâlâ ona, başkasına köle olmaktan
yana kurtuluş ihsan eder. Habersizden, ona doğruluk ve
ihlâs yolu açar. (361)
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz bir Hadis-i Şeriflerinde
şöyle buyurdular:
—Helal ve
haram arasında bazı şüpheli benzerlik vardır. İnsanların
çoğu bunu bilmez. Her kim şüpheliden kaçarsa dinini
selamete erdirir. Şüpheliye dalan, harama düşmüş olur,
işte bundan ötürü; sana şüphe vereni, şüphe geçinceye
kadar bırak.
(362)
İsa
(a.s.) şöyle buyuruyor:
-Susmanızla bir dağa benzeseniz, kıldığınız namazla da
bir başka varlık olsanız.. yine de sizden bir şey kabul
edilmez. Taa, tam bir vera’ haline sahip oluncaya kadar.
(362)
34. Hadis-i
Şerif:
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular:
-“Bir
kimsenin çocuğu doğsa.. adını teberrüken MUHAMMED
koysa.. o çocuk ve kendisi cennetlik sayılır.”
(366)
Bu
Hadis-i Şerif Rasûlullah (s.a.v.) Efendimize karşı olan
sevginin sırrını beyan eder. Bunu da ancak, seçme kullar
anlarlar.
Seçme kulların ruhları, Rasûlullah (s.a.v.) Efendimizin
ismi anıldığı zaman hoş olurlar. Bu hoşluk onları
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimizin huyunu huy edininceye
kadar ilerletir. (366)
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimizin bir Hadis-i Şeriflerinde
şöyle buyurduğu rivayet edilir:
-“Bir ümmet içinde Allah
için ağlayan bir kimse olsa, onun hürmetine bütün ümmete
Allah-ü Teâlâ rahmeti ile tecelli eder.
(369)
35. Hadis-i
Şerif:
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular:
-“Bir kimse
bir bid’atin kalkması veya bir sünnetimin yerine
getirmesi için: Hadislerimden birini ümmetime
ulaştırırsa.. cennet onun hakkı olur.”
(377)
Bu
Hadis-i Şerif, ehli cennete, Rasûlullah (s.a.v.)
Efendimizin sünnetine sarılmaları gerektiğini, o yolda
çalışmaları icap ettiğini bize anlatıyor.
Bid’at ortadan kalkınca, iman sahibi, maddi varlığından
soyunur. Allah için; maddi varlığından geçer ve ona
tevekkül eder. Sonra onu sever. (377) |