Ahmed Er-Rufâî Hz. Onların Âlemi’ nden Yansımalar -2

www.sufizmveinsan.com
 
 

Kitabın Adı:   ONLARIN ÂLEMİ

                    Haletü Ehli’l-Hakikati Maallah

Müellifi     :    Ahmed Er-Rufâî (M: 1119-1182)

Mütercim :    Abdülkadir AKÇİÇEK

Yayınevi   :    Bahar Yayınları

Yansıtan   :    Hamdi CENİK

www.sufizmveinsan.com

İkinci Bölüm:

4. Hadis-i Şerif:

Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular:

—İkiyüzlü dünya adamı olur. İki dilli ateşe yakışır.

İşte bu sebepledir ki ârifler yüzlerini yalnız Allah’a çevirdiler.

Her hallerinde yalnız O’nu görürler. Hiçbir ârif zatta iki yüz görmek mümkün değildir. Bu hikmetten olarak deler ki:

—Bir hak arayıcısının iki efendisi olmaz.

Bu yolda, yalnız Rasûlullah (s.a.v.) Efendimize uyana uymak gerekir. Hak yolu arayanlar Rasûlullah (s.a.v.) Efendimize uyanı bulmalıdırlar. Kendini beğenmiş olanlara ve kuru iddia sahiplerine uyulmaz.

Manevi hal ancak Rasûlullah (s.a.v.) Efendimizden gelir. Babadan oğula geçmez.  Rasûlullah (s.a.v.) Efendimize uymadan boş bir davaya kapılanlar varsa yanılıyorlar.

İşte bu hal çok önemlidir. Sön konumuzu teşkil eden, yukarıda zikrini ettiğimiz Hadis-i Şerif bize bunu anlatmaktadır.

Efendiler ârifler birkaç sınıfa ayrılmıştır.

Onların çeşitli dereceleri ve renk renk mertebeleri, sınıfları, çok çeşitli davet yerleri vardır.

Onların bazısı Allah’ın Kudret sıfatına âriftir. Bu kudret ona korku verir, korkar.

Bazısı Allah’ın fazilet sıfatına âriftir, bunu bildiği için hoştur; Hakka karşı sonsuz güzel düşünceleri vardır.

Bazıları da Allah’a karşı irfanını murakabe yoluyla elde etmiştir. Bu sebeple, Hakkın SIDK sıfatının tecellisine ermiştir.

Bazıları da Hakkın azamet sıfatı yolundan irfanını kazanmıştır. Bu sebeple korku içindedir.

Bazıları Hakkın yeterlik sıfatını bilir ve daima ona ihtiyaç arz eder.

Bazıları da, onu ferdaniyet sıfatı ile tanırlar. Bu sebeple sonsuz safiyet ve temizlik içinde bulunurlar.

Bazıları Hakkı, Hakkın zatı ile bilir. İrfanları bu yolda olur. Böylece ona; onunla vasıl olurlar.

Allah korkusuna dair duygu, irfan duygusunun yettiği sınıra kadar olur. İyi zan duygusu, ârifin fazilet duygusu kadardır. Doğruluk, Hak ne kadar murakabe edilirse.. o kadar bulunur.

Allah’ın büyüklüğünü bilip çekinmek; onun büyüklüğüne dair bilgi kadar olur.

Hakka ihtiyaç arz etmek, onun yeterliğine inanıldığı zaman başlar.

Saf ve temizliği bulmak; onun ferdaniyet sıfatına ârif olunca olur.

Vuslata ermek de ancak Rab sıfatına vakıf olmakla hâsıl olur. (92,93,94)

5. Hadis-i Şerif:

Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular:

—Kardeşine yardım et. O ister âlim, ister zalim olsun.

Bu Hadis-i Şerif üzerine bir sahabe sordu:

—Mazluma yardım ederim, ama zalime nasıl yardım edeyim?

Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular:

- Onu yaptığı zulümden alıkoyarsın.. İşte bu zalime yardımdır.

Bu Hadis-i Şerif üzerine benim de diyeceğim var, şöyle ki: Bu Hadis-i Şerif, bir kardeş ve dost için yardımı emrediyor; bu açıdan bakılınca, nefsine de yardım etmen gerek. Acaba ona nasıl yardım etmen lazım? Onu yaptığı kötülükten nasıl alıkoyman icap eder? Düşün!..

Efendiler Allah yoluna giren bir insanın dört kanadı vardır:

A- Korku,

B- Ümit,

C- Muhabbet,

D- Şevk.

Korku kanadı ile uçan, heyecandan kurtulamaz.

Ümit kanadı ile uçan talebi bırakamaz.

Muhabbet kanadı ile uçan ihtiyaç arz etmekten geçemez.

Şevk kanadı ile uçan aşırı sevgiden kurtulamaz. (105,106)

Marifet ehlinin dünya halkından gizlenmesi, ahiret örtüsü ile olur. Onlar ahiret ehlinden ise; dünya perdesi ile gizlenirler. Böylece onları; ne dünya ehli tanır ne de ahiret ehli. Onları ancak Allah bilir. Çünkü onlar Allah’ın süsleridir. Yeryüzünde onlar Allah için bir ziynettir. Onları yalnız Allah görür ve O bilir. Onlar Allah katında kıymetli ve değerlidirler. (109)

Şöyle denmiştir:

Eğer Rasûlullah (s.a.v.) Efendimizin nurundan bir zerre görünseydi; halkın başlangıcı olan sera’dan; halkın bitimi olan arşa kadar her şey yanardı. (109)

Rabia Hatun’a biri şöyle sordu:

—İrfan sahibinin olgun hali nasıl olur?

Şu cevabı verdi:

—Rabbin sevgisiyle yanıp kül olmakla olur. Bu yanmanın alameti de şunlardır:

Verileni görmeden vereni görmek,

Yapılana bakmadan yapanı görmek,

İç alemin denizinde kaybolmak,

Her şeyi bırakıp, halkla sakin olmak ve nefse uymamak. (110)

Bir arifin tam manası ile arif olabilmesi birçok şartlara bağlıdır. Bu şartlar arasından şunları saymayı yeter sanırız:

A- İrfan sahibi olan ya da olmak isteyen; ruhani duygu ile nefsanî duygu arasındaki farkı seçebilmelidir.

B- Dünyaya olan arzu ile ahiret için olan arzu açıkça seçilebilmelidir.

C- Yapılan herhangi bir iş; yüce ve süfli duygulardan hangisine bağlı olduğu anlaşılmış olmalıdır. (110)

Bu yolun hakikati şu sözlerin sırrına ermekle olur:

Hakkı zikir, Hakkın zikriyle zikir…

Sonra şükür, sonra Hakkın şükrüyle şükür.

İşbu hallere erenin varlığı vardır; fakat yoktur. Ruh’la beraberdir; fakat ruhu yoktur. Hakla beraberdir; fakat onun gözünde ve gönlünde halk mevcut değildir. (111)

Her irfan sahibi ancak Allah’ı bildiği ve ona karşı irfan sahibi olduğu kadar nefsine hâkim olabilir. Onun azamet ve büyüklüğüne ancak nefsine hâkim olduğu kadar erebilir.

Sonra… Her kul Allah’ı bildiği kadar ve onun besleyici,  büyütücü olduğuna inandığı kadar marifet sahibi olabilir. Ve ancak bu marifet kadar kulluk yapabilir.

İrfan sahibi olan, Allah’ın fazlını ve ihsanını sezdiği kadar ona rağbet gösterir.

Yine Allah’ın kudretine ve kuvvetine inandığı kadar işlerini ona havale eder.

Yine herhangi bir irfan sahibi Allah’ın mülk ve saltanatını öğrendiği kadar ona koşabilir.

İşte… Bütün bu anlatılanları bilip anlayan ve gereği ile amel eden hakiki bir irfan sahibidir. (112)

 

 

 
 
Yansıtan: Hamdi Cenik
İstanbul - 09.04.2009
hamdicenik@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com