Kitabın Adı: ONLARIN ÂLEMİ
Haletü Ehli’l-Hakikati Maallah
Müellifi : Ahmed Er-Rufâî
(M: 1119-1182)
Mütercim : Abdülkadir AKÇİÇEK
Yayınevi : Bahar Yayınları
Yansıtan : Hamdi CENİK
www.sufizmveinsan.com
Üçüncü Bölüm:
6. Hadis-i
Şerif:
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular:
—Her
birinizin duası makbul olur; ama aceleci olmamak şartı
ile…
Acelesi:
—Dua ettim;
kabul olunmadı… demesidir.
Bu
Hadis-i Şerifteki: ”Acele” kelimesi tefsir edilirse şu
manayı verebiliriz:
—Acele eden, yalnız ihtiyacını düşünüyor ve asıl
ihtiyacı vereni unutuyor, demektir. Ki bu; “anlayış
azlığı” manasına gelen “marifet noksanlığıdır.”
İşin
hakikatini bilen irfan sahibi acele etmez. Çünkü onun
düşüncesi yaratıcısıdır; Allah’tır. (113)
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz bir Hadis-i Şeriflerinde
şöyle buyurdular:
—Mescitlerinizde iyi insanları anınız. Çünkü onlar
anılınca meclisinize rahmet iner. (114)
7. Hadis-i
Şerif:
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular:
—Aziz ve
Celil olan Allah sizin için şu üç şeyi sever:
A- Yalnız ona
ibadet etmenizi ve ona hiçbir şeyi eş koşma yoluna
sapmamanızı…
B- Allah
yoluna candan koyulmanızı, hep birden bu yola girerek
ayrılık yollarına kaçmaktan çekinmenizi…
C- İşlerinizi
yürütmek için başa geçenlere nasihat etmenizi ve doğruyu
çekinmeden söylemenizi…
Allah-ü Tealâ
şu üç şeyi yapmanıza razı olmaz:
A- Dedikodu…
B- Çok sual
sormak…
C- Boş yere
mal harcamak.
(128)
Efendiler, Allah’ın birtakım kulları vardır. Onları
marifeti için, yani: Kendini bilsinler diye seçmiştir.
Yalnız kendi varlığını sevsinler diye onları kulları
arasından seçmiştir, ayırmıştır. Hak sohbetinin hakiki
manasına ermeleri için onları halk arasından ayırmıştır.
Onlar yalnız Hak’la ünsiyet için halk arasından özenerek
seçilmişlerdir. Hak Teâlâ onları münacatı için kendisine
yakın kılmıştır. Onları kendi zikrine gelmeleri için
teşvik etmiştir. Onlara hikmetler konuşturmuştur. Onlara
sevgi kâsesi sunmuştur. Ve nihayet bütün yaratılmışlara
üstün kılmıştır. (129)
Zinnun Hz. şöyle anlatıyor:
—İrfan sahibi için bir nur bir de ateş vardır ki bunlar;
korkunun ateşi ve marifetin nurudur. İrfan sahibinin
dışı yakıcı ateş olup, içi ise marifet nuruyla
aydınlıktır. Dünya ona fena gözüyle ağlar. Ahiret ise
ona sonsuzluğu ile tebessüm eder. (131)
O
arifin kalbi de yanmaktan kalmaz. Bir kere kalbi korku
ateşi ile yanar. Bir kere de marifet nuru ile şifa
bulur. Şayet bu korku ateşi ile marifet nuru birleşirse…
Hakkın ünsiyet ve yakınlık ilinde lütuf nesimi eser.
İşte o zaman safiyet olur.
Benliği yok olur; Hak varlığı kalır. Ezelde ne idi ise…
Meydanda o kalır. (131)
Bir
gün Hz. Aişe (r.a.) sordular:
—Arif olan iman sahipleri kıyamet günü nasıl hesaba
çekileceklerdir?
—Onlara hesap vermek yoktur. Yalnız itap olunur; azar
işitirler, diye cevap verdi. (133)
8. Hadis-i
Şerif:
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular:
—Hayâ
imandandır.
Bu
Hadis-i Şerifte bildirilen HAYÂ –utanç duygusu- kalbden
gelir. Kalbde Allah’a karşı olan hayânın tesiri yüze
vurur. Asıl hayâ, kalb ve onun aksi olan yüze çıkandır.
İşte bu utanç hissi imandan gelir. Bu, irfan
sahiplerinin âlemidir. Onlara has bir haldir.
Başkalarında kolay kolay bulunmaz.
O
irfan sahipleri ki: Onların kalbi, gayb âleminin sırları
ile dolup taşar. Yine bundandır ki: Onların kalbi,
yeryüzünde ilâhi saltanatın hazineleridir. Onlarda ilâhi
sırlar saklanır. Hikmetlerin ince manaları orada
bulunur. Mahabbet diye adlandırılan Allah sevgisinin,
çözülmesi güç, derin manası orada bulunur. Bilgi
ışınları oradadır. Marifet âleminin emanet eşyası orada
durur. (135)
—İrfan sahibinin sanatı nedir? Diye sorulduğunda şu
cevabı aldılar:
—Yaratıcının sanatına bakmak ve onun kudret
inceliklerini halka anlatmaktır, dedi. (139) |