Kitabın Adı: ONLARIN ÂLEMİ
Haletü Ehli’l-Hakikati Maallah
Müellifi : Ahmed Er-Rufâî
(M: 1119-1182)
Mütercim : Abdülkadir AKÇİÇEK
Yayınevi : Bahar Yayınları
Yansıtan : Hamdi CENİK
www.sufizmveinsan.com
Beşinci
Bölüm:
11. Hadis-i
Şerif:
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular:
—Kişi
insanlar arasında herhangi bir hüküm veya karar vereceği
zaman, doğruluğunun gölgesi altındadır. Yahut böyle
hüküm vermelidir.
(158)
Bu
hal insanın yaratanı uğruna, nefsi için sevdiği şeyi
terk etmesi demektir.. Eğer bütün şahsi arzularından
sıyrılarak hükmünü verirse, onun kıymetine paha
biçilmez. (158)
Sevgi yakar, aşk coşturur. (162)
İman sahibi az konuşur; çok iş yapar.
Münafık ise az iş yapar, çok konuşur. (164)
Allah’ın darılması; cehennemde yanmaktan daha zordur.
Onun rızası ise; cennete girmekten daha tatlıdır. (164)
Cenneti arayanı uyur görmedim.
Cehennem ehlinin ise ayık olanına rastlamadım. (165)
12. Hadis-i
Şerif:
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular:
—Acıyanlara Rahman olan Allah merhamet eder. Yeryüzünde
olanlara acıyınız. Bu sayede gökyüzünde olanlar da size
acırlar.
(166)
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz bu Hadis-i Şerifi ile
bize; yeryüzündekilere acımayı emrediyor. Çünkü Hakkın
rahmeti, kullara o yoldan gelir.
Gökyüzündekilerin şefkat duyguları kullara o yoldan
ulaşır.
Sema ilahi rahmetin nüzul yeridir. Ve Rahman olan
Allah’ın feyz ve bereket membaıdır. Meleklerin
durağıdır.
O melekler Allah’la kulları arasındaki sırları taşırlar.
Hak Teâlâ onları öyle kılmıştır. Mevlâmız işlerini
onların vasıtası ile görür. (166,167)
İrfan sahiplerinin herhalde kalplerinin özlediği
Rab’leridir. Bu sebeple onlar; Allah’ın rahmetine bir
tecelli yeridir. Kullar arasında onlar böyledir.
Allah Sübhandır ve merhameti herkesten çoktur. Kullarına
acır ve onlara rahmetini yağdırır.
Oğlum kullara acıma mertebesine geldiğin gün; Allah’ın
rahmetine erdiğin gündür.
Oğlum, her şeyin anahtarı vardır. İlmin anahtarı ise
soru sormaktır.
Hak
yolcusu irfan sahipleri ile oturduğu ve onlardan bir şey
öğrendiği kadar marifete sahip olur.
Onların halini, dilini, lâtife ve işaretlerini öğrendiği
kadar Hakka kavuşur. (167,168)
Zinnun anlatıyor:
—Bana mağrip tarafından birisini anlattılar. Âdetimdir,
her nerede böyle bir zat duysam hemen ziyaretine
giderim. Buna da gittim.
Kırk gün yanında kaldım, bu süre içinde bir an dahi boş
vaktini bulup bir şey soramadım.
Çünkü Rabbinden başka hiçbir şeyle meşgul olduğu yoktu.
Bu
hal içinde saygıda kusur etmeden, yanında kalmaya devam
ettim.
Günler böyle geçip giderken bir gün her nasıl olduysa
bana baktı:
-Yolcu nereden geldin?.. dedi. Bazı hallerimi anlattım.
—Neye geldin, onu söyle, deyince, dedim ki:
—İlminden ve faziletinden almaya geldim.
Bunun üzerine bana şöyle dedi:
—Allah’tan kork ve Onun yardımını iste, Ona güven. Çünkü
O sevilen ve övülen dosttur.
Onun bu nasihatini az buldum, şöyle dedim:
—Sana Allah’tan rahmet dilerim. Bana biraz daha nasihat
et. Ben garip bir kimseyim. Hayli de uzak yollardan
geldim. Bu gelişimle sana birçok şeyler soracaktım.
Çünkü onlar içimde birer düğüm gibi dururlar.
Benim bu sözlerime karşılık şöyle dedi:
—Sen öğrenci misin? Âlim misin? Yoksa münazaracı mısın?
Kendisine bir öğrenci olduğumu ve ilme muhtaç bir kimse
olduğumu anlattım. Bunun üzerine bana şöyle dedi:
—O
halde öğrencilerin vaziyetini al, onların tavrını takın.
Edepli ol, haddini bil. Haddi aşacak olursan faydalı
olacak şeyler dahi senin için zararlı olmaya başlar.
Aklı başında olan âlimler, saflık çağına ermiş, irfan
sahipleri doğruluk yoluna girmişlerdir. Ve onlar hüzün
vadilerini aşmış; dünya ve ahretin hayrına
kavuşmuşlardır.
Sorularıma devam ettim. Ben sordum O söyledi, şöyle ki:
—Allah’ın rahmetine ermeni dilerim; bana anlattıklarına
bir kul ne zaman erer?
—Sebepleri
bıraktığı zaman.
—Bu
hale nasıl varılır?
—Kuvvet
ve kudretten soyunduğu zaman.
—İrfan sahibinin son durağı neresidir?
—Varlığını
tamamen Hak varlığında yok ettiği zaman.
—Kul sıdıklar âlemine ne zaman varır?
—Nefsini
bilip anladığı zaman
—Nefsini ne zaman bilir?
—Hakkın
minnet ve ihsan denizinde boğulup gittiği ve benlik
ovalarından çıkıp, insanlığın özü üzerinde durduğu
zaman.
—Bu
söylediklerine bir kul nasıl erebilir?
—Teklik
bineğine kavuştuğu zaman.
—Teklik bineği nedir?
—Tam
kulluktur.
—Tam kulluk nedir?
—Allah için iş yapmak ve onun bütün hükümlerine razı
olmaktır. (169,170) |