Müellifi:
MUHYİDDÎN
İBN ARABİ
Eserin adı:
Rûhu’l Kuds
İbn Arabi’nin Feyz Aldığı
Sûfiler
Mütercim:Vahdettin İNCE
Nâşir : KİTSAN Yayınevi (0212 513 67 69)
Yansıtan : Hamdi CENİK
www.sufizmveinsan.com
Ey dostum!.. Sen
ki bir insansın, ibadetinde şu beş hakikat istenir:
1-Senin içinde
olan melek hakikati.
2-Duyu sahibi
hayvan hakikati.
3-Bitki
hakikati.
4-Cansız varlık
hakikati.
5-Bütün
varlıkları içeren: Genel hakikat.
Bu hakikatleri
eksiksiz ifa ettiğin, bunları eda ettiğin ve marifetini
keşfetme hususunda sana bahşettiği imkan oranında
Allah’a ibadet ettiğin zaman, şayet sadık ve
desteklenmiş biri isen, bundan sonra şeraitin
zahirinin ilk adımına intikal edersin.
Sakın cansız
varlıktan daha üstün ve melekten daha şerefli ve daha
kuşatıcı olduğunu söyleme. Çünkü başka bir çerçevede
sırf sana özgü bir yalnızlık içindesin. Çünkü yüce
Allah sana genel topluluk sırrını bahşetmiştir. İşte
senin kulluğunu perdeleyen bu durumdur. (213)
… Güçlü ve
yetkin kimse, kendisiyle Rabbi arasında ki büyük
genel topluluk sır perdesini yırtıp, kendisinin değil
Rabbinin ulûhiyetini müşahede eden ve ona kulluk eden
kimsedir. (215)
Her Firavun’un
azabı, inkar ettiği peygamberin nimetinin oranına göre
belirginleşir. Peygamberinin kadrinin yüceliğiyle ters
orantılı olarak alçalır.
İrfan sahibi
Salihlerle onların münkiri konumundaki şekil alimi
Fakihlerin durumu da öyle. Bunların ahirette ki
nimetleri, inkar ettikleri arifin mertebesinin oranına
göre eksilir. Kendilerini taklit edenlerin nimetlerinin
eksilmesinin sorumluluğu da oların üzerinedir. Şekli
ilim sahibi fakih, ilminin erişemediği bir hususta arif
veya veliyi inkar ettiği zaman –şayet mutlu ise-
cennette nimetleri, bu Allah’ı bilen arif velinin
mertebesinin derecesine, inkar ettiği sırrın miktarına
ve bu inkarda kendisini taklit edenlerin sayısına göre,
eksilir.
(219)
… Bütün
peygamberleri Hz. Muhammed’e (s.a.v) tabi kılmak
suretiyle bu ümmeti geçmiş peygamberler derecesine
yükseltmiştir. Allah’ın resulü, ruhu ve kelimesi olan
Hz. İsa (a.s) da Hz. Muhammed’e (s.a.v) ümmet olmak ve
O’na tâbi oluş makamında bulunmak bakımından bizden biri
sayılır. (220)
İsrail
oğullarından iki kardeş tenhalarda ibadet etmek üzere
yola çıktılar. Yolun bir yerinde ayrılmaları gerekti.
Biri diğerine dedi ki:
-Sen şu yolu
tut, ben de şu yolu tutayım. Bir senemiz dolunca burada
buluşalım.
Böylece ibadet
etmek üzere yola çıktılar. Ertesi sene söyledikleri
yerde buluştular. Biri diğerine dedi ki:
-İşlediklerinin
içerisinde en büyük günah hangisidir?..
Şöyle cevap
verdi:
-Yolda yürürken bir başak gördüm. Sağımda ve solumda iki
tarla vardı. Başağı tarlalardan birine attım. Ama
başağın, attığım tarlaya mı yoksa diğerine mi ait
olduğunu bilmiyorum.
Sonra diğeri,
soruyu soran kişiye sordu:
-Peki senin
işlediklerinin içinde en büyük günah hangisidir?..
Şu karşılığı
verdi:
-Bilmiyorum, ama
namazda bazen şu ayağıma bezen de şu ayağıma ağırlığımı
veriyorum. İki ayak arasında adil davranıyor muyum,
davranmıyor muyum, bilmiyorum?..
Evde bulunan
babaları konuştuklarını duydu. Şöyle dua etti:
-Allah’ım!..
Eğer doğru söylüyorlarsa, hemen şimdi canlarını al.
Sonra dışarı
çıktığında iki oğlunun ölmüş olduklarını gördü.
İşte böyle ey
dostum!.. Allah ehlinin buluşmaları ve konuşmaları
kusurlarını zikretme ve kendilerine karşı insaflı,
dürüst davranma şeklinde olur. (224)
…
Halifelerine
bak, mülklerinde
Kiminin dili
açık, fasih konuşur, kiminin anlaşılmaz
Onlardan ilâhını
seven yok;
Ancak dirhem
sevgisine bulaştırarak severler.
Bu yüzden; şu
marifetin kuludur, şu
Cennetin, şu da
cehennemin kuludur, denir.
Çok çok azı müstesna.
Onlar
Vehim türünden
olmaksızın O’nun la sarhoşturlar.
Onlar Allah’ın
kullarıdır,
onları bilemez
Ondan başka hiç kimse. Nimetin kulları değildirler.
(225) |