Müellifi:
MUHYİDDÎN
İBN ARABİ
Eserin adı:
Rûhu’l Kuds
İbn Arabi’nin Feyz Aldığı
Sûfiler
Mütercim:Vahdettin İNCE
Nâşir : KİTSAN Yayınevi (0212 513 67 69)
Yansıtan : Hamdi CENİK
www.sufizmveinsan.com
İbni Mesud (r.a)
şöyle buyurmuştur:
-Yâ
eyyuhellezîne âmenû / Ey îman edenler!... sözünü
duyduğun zaman, bu sözün muhatabı, bu sözle konuşulan
kişi ol. (45)
… Ebu
Hureyre’den (r.a)anlattı:
Suffa ehlinden
yetmiş kişinin bir tek giysi ile namaz kıldıklarını
gördüm.Bu giysi kimin dizine kadar iniyordu.Kiminde daha
aşağısına geliyordu. Biri rükua gittiği zaman, avret
yerlerinin ortaya çıkmasından korktuğu için bir eliyle
giysiyi tutardı. Alimlerimizden bazıları şöyle
demişlerdir:
-Allah’a yemin
ederim ki, onlar hiçbir zaman iki elbiseyi ve iki tür
yemeği bir arada göremediler.
Şimdi… seni Allah adına
yemine veriyorum,
ey nefis! Allah’ın
hareminde
şimdikinden daha
yoksul bir halde bulundun mu hiç?
-Hayır, dedi.
Ona dedim ki:
-Sana bir
gömlek, bir peştamal, bir şalvar, bir cübbe, iki
ayakkabı, bir hırka, temiz bir ekmek, taze et ve tatlı
gösteren Allah’a hamdolsun. Reisler sana hizmet etmekte,
emirlerine uymakta, yap dediğinde yapmakta, yapma
dediğinde yapmamaktadırlar. Şimdi.. seninle onlar (suffa
ehli) arasında ne gibi bir benzerlik olabilir?! Allah’a
yemin ederim ki, göğüslerine gömdükleri ihtiyaçlarıyla
öldüler, bu ihtiyaçları karşılamaları da mümkün değildi.
Nefsime dedim
ki:
…Rivayet
zinciriyle Ammar’dan rivayet etmiştir ki:
Ammar, Fırat’ın
kenarında yürürken şöyle dedi:
-Allah’ım! Eğer
bu kenardan düşmem, seni benden razı kılacağını
bilseydim, hemen düşerdim. Eğer kendimi bu suya atıp
boğulmam, seni benden razı kılacağını bilseydim, hemen
yapardım…
-Seni Allah
adına yemine veriyorum, ey nefis! Allah’ın rızasıyla
ilgili olarak bir karşılık beklemeksizin böyle bir şey
aklına geldi mi hiç?
-Hayır, vallahi…
dedi, beni bu örnekten uzaklaştır. (50)
Nefsime dedim
ki:
Evet, bu
Abdullah bin Mesud’dur. (r.a.) Ona kadar uzanan bir
rivayet zinciriyle Onun şöyle dediğini rivayet ettik:
-İstenmeyen
şu iki şey güzeldir!.. Ölüm ve yoksulluk!.. Allah’a
yemin ederim, insan ya zengin olur ya fakir. Ben
bunlardan hangisiyle sınandığıma bakmam. Şayet
zenginlikse, bunda şefkat ve infak vardır… Eğer
yoksulluksa, bunda da sabır vardır.
-Şimdi seni
Allah adına yemine veriyorum, ey nefis!..
Allah ile ömrün boyunca böyle bir muameleye girdin
mi?..Bu şekilde bütünüyle kendini Allah’a verebildin
mi?.. Zenginlikte fitneye düşmekten, yoksullukta da
küfre kaymaktan emin oldun mu?..
Dedi ki:
-İnsaf etmek
gerekirse, kendimi bütünüyle Allah’a vermedim. Beni bu
örnekten de uzaklaştır, çünkü benim çok çok üzerimdedir…
Ona dedim ki:
-Evet, şu da
Ömer b. Hattab’dır (r.a)… O Müslüman olduğu zaman Nebi
Aleyhisselam O’na:
-Ey Ömer!
Müslüman olduğunu gizle, dedi.
Ömer (r.a) şöyle
dedi:
-Seni hak üzere
Nebi olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki,
müşrikliğimi açıkça ilan ettiğim gibi, Müslümanlığımı da
ilan edeceğim…
-Şimdi ey nefis!
Gördüğün bir marufu emretmek suretiyle Allah’ın dini
hususunda hiçbir zaman böyle bir hamiyet gösterdin mi?
Keskin kılıçların çekildiği, yardım edecek kimsenin
bulunmadığı ve öldürülme ihtimalinin çok olduğu bir
ortamda bir münkeri engellemeye kalktın mı?
(50-51)
Nefsime dedim
ki:
Şu,
Resûlullah’ın (s.a.v) azatlısı Ebu Abdullah Sevban’dır.
Ona kadar uzanan sahih bir rivayet zinciriyle rivayet
ettik ki, O, Hz. Resûlullah’ın (s.a.v) şöyle dediğini
duymuş:
-“Kim bir
hususta bana söz verirse , ben ona cenneti garanti
ederim.”
Sevban:
-Ben yâ
Rasûllullah! demiş.
Resullallah
(s.a.v):
-O halde hiç
kimseden bir şey isteme,
buyurmuş.
Sevban(r.a) o
günden sonra hiç kimseden bir şey istememiş. Hatta
devenin sırtında iken elindeki kırbaç yere düşse,
kırbacı yerden alıp kendisine vermesini kimseden
istemez, kendisi inip alırmış.
-Seni Allah
adına yemine veriyorum, ey nefis!
Seninle yapılan konuşmalarda, sonunu bilmediğin bir
hususta bu şekilde öne atıldın mı hiç? Öne atılmış olsan
bile, bu örnekteki gibi kendini feda etmeyi göze aldın
mı, tercih hükmüyle bulunduğun makam gereği
fedakarlıktan kaçınmak için tevile yeltenmezlik ettin
mi? (51)
O’na dedim ki:
-…Osman bin
Affan, halka emirlik makamına uygun yemekler yedirir,
sonra evine giderek ekmek ve yağ yerdi.
-Allah için
söyle ey nefis!..
Arkadaşlarına karşı böyle davrandın mı hiç?.. En
güzelini onlara layık görüp, kendin basit, kaba şeyleri
tercih ettin mi?.. (52)
Nefsime dedim
ki:
-İşte şu Ebu
Derda’dır. Der ki:
-Sen
Kur’an’ın çeşitli yönlerinin, boyutlarının olduğunu
görmedikçe bütünüyle fakih olamazsın. Kur’an’ı
derinliğine kavrayamazsın.
Allah adına insanlara öfkelenmedikçe, sonra nefsine
bakıp ona, insanlardan daha çok öfkelenmedikçe tam fakih
olamazsın, dini derinliğine kavrayamazsın…
Ebu Derda (r.a)
kendisine ilim verilenlerden biriydi.
-“Allah için
söyle ey nefis!.. Hiçbir zaman Ebu Derda’nın dediği gibi
oldun mu?... (64)
Ebu Muhammed
Abdülaziz (r.a) :
Allah bir
insanla ancak vahiy aracılığıyla veya bir perde
gerisinden ya da bir Resul göndererek konuşur.
(Şura Sûresi, 51. Âyet)
Âyetiyle ilgili
– Allah razı olsun- şöyle dedi:
-Bu Âyetin
sırrı “bir insanın…” ifadesindedir.
Bir kimseye de
beşeriyet özellikleri galip gelmedikçe beşer denemez.
(70) |