Müellifi:
MUHYİDDÎN
İBN ARABİ
Eserin adı:
Rûhu’l Kuds
İbn Arabi’nin Feyz Aldığı
Sûfiler
Mütercim:Vahdettin İNCE
Nâşir : KİTSAN Yayınevi (0212 513 67 69)
Yansıtan : Hamdi CENİK
www.sufizmveinsan.com
Bedenlerin nefsi
olduğu gibi Ruhların da nefsi vardır:
Herem b. Hayan
anlatıyor:
-Kufe’ye gittim,
tek gayem Üveys’i bulmaktı. Önüme gelene onu soruyordum.
Sonunda Fırat nehrinin kenarında buldum. Elbiselerini
yıkıyordu. O’nu daha önce duyduğum vasıflarından
tanıdım. Esmer tenli, saçları kısa kesilmiş, sakalları
gür ve heybetli biriydi. Selam verdim, musafaha yapmak
için elimi uzattım, benimle musafaha etmekten kaçındı.
Durumunun dehşeti karşısında ibretten dona kaldım. Dedim
ki:
-Es selâmu
aleyke ya Üveys!.. Nasılsın ey kardeşim.
Dedi ki:
-Sana Allah
esenlik versin ey Herem b. Hayan. Beni sana kim
gösterdi.
-Allah, dedim.
Dedi ki:
-Rabbimiz olan
Allah münezzehtir. Rabbimizin vadi mutlaka yerine gelir.
Dedim ki:
-Allah sana rahmet etsin, adımı ve babamın adını nereden
bildin?.. Allah’a yemin ederim ki bugüne kadar ben seni
hiç görmedim, sen de beni görmedin.
Dedi ki:
-Nefsim senin
nefsinle konuşunca, ruhum senin ruhunu tanıdı. Çünkü
bedenlerin nefisleri olduğu gibi, ruhların da nefisleri
vardır.
Dedim ki:
-Bana Rasulullah
(s.a.v) den hadis rivayet et, senden onları
ezberleyeyim.
Dedi ki:
-Ben
Rasûlullah’ı (s.a.v) hiç görmedim. O’nunla beraberliğim
olamadı. O’nu gören bazı adamlar gördüm, O’nun
hadislerinden bazıları size ulaştığı gibi bana da
ulaştı. Ben üzerime bu kapıyı açmak istemiyorum. Kadı ya
da müftü olmak istemiyorum. Ben nefsimle uğraşıyorum.
Dedim ki:
-Bana Kur’an’dan
âyetler oku, senden dinlemek istiyorum. Bana dua et,
tavsiyede bulun..
Bunun üzerine
elimden tuttu, Fırat kenarında yürüdük. Sonra şöyle
dedi:
-En gerçek söz,
en doğru söz ve en güzel kelam Rabbimindir. Rabbim
buyuruyor ki:
Şüphesiz hüküm
günü hepsinin bir arada buluşacağı gündür..
(Duhan Sûresi,
40. Âyet) Sonra öyle bir hıçkırdı ki, bayıldığını
sandım.
Ardından :
O gün dostun
dosta hiçbir faydası olmaz, kendilerine yardım da
edilmez, ancak Allah’ın merhamet ettiği kimseler böyle
değildir. Şüphesiz O Aziz’dir, merhametlidir.
(Duhan Sûresi, 41 ve 42. Âyetler)
Sonra bana baktı
ve şöyle dedi:
-Ey Herem b.
Hayan!.. Baban öldü, sen de ölmek üzeresin. Ebu Hibban
Halilurrahman öldü, ey ibni Hayan!.. Musa Neciyurrahman
öldü İbni Hayan!.. Muhammed öldü. Ölenler ya cennete ya
cehenneme giderler. Adem öldü, Havva öldü ey İbni
Hayan!.. Rasûlullah (s.a.v) ın oğlu İbrahim öldü, ey
İbni Hayan!.. Müslümanların halifesi Ebu Bekir öldü.
Kardeşim, dostum ve safim Ömer öldü.
Ah Ömer!..
Bu konuşma
Ömer’in halifeliğinin sonlarında oldu.
Dedim ki:
-Allah sana
Rahmet etsin, Ömer ölmedi ki!..
-Evet, Rabbim
bana onun ölüm haberini verdi, ben ne söylediğimi
biliyorum. Ben ve sen yarın ölümde buluşacağız.
Sonra sessizce
dualar etti. Ardından şöyle dedi:
-Bu sana
vasiyetimdir ey İbni Hayan!.. Allah’ın kitabından
ayrılma. Salih müminlere ve Salih Müslümanlara ölüm
haberini ver. Sana kendi nefsimin ve senin nefsinin ölüm
haberini verdim. Ölümü sıkça zikret. Eğer kalbinin bir
göz açıp kapama anı kadar bile ölümü unutmamasını
sağlayabilirsen bunu yap. Döndüğün zaman kavmini uyar.
Nefsinle mücadele et, cemaatten ayrılma. Yoksa dininden
ayrılırsın. O zaman ölünce, kıyamet günü cehenneme
girersin.
Sonra şöyle
dedi:
-Allah’ım!.. Bu,
beni senin için sevdiğini ve senin için beni ziyaret
ettiğini söylüyor. Cennette, selâm yurdunda beni ziyaret
etmesini sağla. O’nu dünya nimetlerinin azına razı olan
biri kıl. Dünyadan ona verdiğini her hangi bir nimetin
kolay elde edilir ve afiyet verici olmasını sağla. Onu
senin verdiğin nimetlere şükredenlerden biri kıl. Seni
Allah’a emanet ediyorum ey Herem bin Hayan. Selâm
üzerine olsun. Bu günden sonra benden bir şey talep
ettiğini görmeyeceğim. Benden isteme. Beni an, ben de
seni anayım. Benim için dua et, inşallah. Buradan git ki
ben de buradan gideyim.
Ben onunla bir
saat kadar yürümek istedim, fakat o bunu istemedi, ve
ağlayarak benden ayrıldı. Ben de ağladım, sonra bir yola
girdi. O günden sonra kaç kere onu aradıysam, O’nun
hakkında en ufak bir bilgiye sahip olan tek kişiye
rastlamadım. (103…105)
Muğire şöyle
der:
-Üveys el Karâni
bütün giysilerini sadaka olarak verirdi de kendisi
çıplak kaldığı için Cuma Namazına gitmek için üzerine
giyeceği elbise bulamazdı. Bunu destekleyen bir diğer
rivayet de, İbni Dinar’dan rivayet ettiğimiz şu
hadistir:
Rasûlullah
(s.a.v) şöyle buyurmuştur:
-Ümmetimden
öyle kimseler vardır ki, üzerlerine giyecek elbiseleri
olmadığı için mescide veya namaz kıldığı namazgahına
gelemez. İmanı da insanlardan istemesine engel
oluşturur. Üveys el Karâni onlardan birisidir.
Abdullah b.
Seleme şöyle der:
-Azerbaycan’da
sefere çıkmıştık. Üveys’de bizimle beraberdi. Seferden
dönerken Üveys hastalandı. O’nu taşıdık, çok geçmeden
öldü. Bunun üzerine konakladık. Baktık ki, taze açılmış
bir mezar, ısıtılmış su, kefen ve kâfur oracıkta hazır
bulunuyor. Hemen yıkadık, kefenledik, namazını kılıp
defnettik. Giderken bir birimize şöyle dedik:
-Dönüp baksak
da, mezar yerini öğrensek.
Döndük baktık ki ortada ne bir kabir var ne de bir iz.
(102) |