MUHYİDDİN İBN ARABİ "Rûhu'l Kuds" den Yansımalar

7. Bölüm

www.sufizmveinsan.com
 
 

Müellifi: MUHYİDDÎN İBN ARABİ
Eserin adı: Rûhu’l Kuds
İbn Arabi’nin Feyz Aldığı Sûfiler
Mütercim:Vahdettin İNCE
Nâşir : KİTSAN Yayınevi (0212 513 67 69)
Yansıtan : Hamdi CENİK
www.sufizmveinsan.com

Bedenlerin nefsi olduğu gibi Ruhların da nefsi vardır:

Herem b. Hayan anlatıyor:

-Kufe’ye gittim, tek gayem Üveys’i bulmaktı. Önüme gelene onu soruyordum. Sonunda Fırat nehrinin kenarında buldum. Elbiselerini yıkıyordu. O’nu daha önce duyduğum vasıflarından tanıdım. Esmer tenli, saçları kısa kesilmiş, sakalları gür ve heybetli biriydi. Selam verdim, musafaha yapmak için elimi uzattım, benimle musafaha etmekten kaçındı. Durumunun dehşeti karşısında ibretten dona kaldım. Dedim ki:

-Es selâmu aleyke ya Üveys!.. Nasılsın ey kardeşim.

Dedi ki:

-Sana Allah esenlik versin ey Herem b. Hayan. Beni sana kim gösterdi.

-Allah, dedim.

Dedi ki:

-Rabbimiz olan Allah münezzehtir. Rabbimizin vadi mutlaka yerine gelir.

Dedim ki:
-Allah sana rahmet etsin, adımı ve babamın adını nereden bildin?.. Allah’a yemin ederim ki bugüne kadar ben seni hiç görmedim, sen de beni görmedin.

Dedi ki:

-Nefsim senin nefsinle konuşunca, ruhum senin ruhunu tanıdı. Çünkü bedenlerin nefisleri olduğu gibi, ruhların da nefisleri vardır.

Dedim ki:

-Bana Rasulullah (s.a.v) den hadis rivayet et, senden onları ezberleyeyim.

Dedi ki:

-Ben Rasûlullah’ı (s.a.v) hiç görmedim. O’nunla beraberliğim olamadı. O’nu gören bazı adamlar gördüm, O’nun hadislerinden bazıları size ulaştığı gibi bana da ulaştı. Ben üzerime bu kapıyı açmak istemiyorum. Kadı ya da müftü olmak istemiyorum. Ben nefsimle uğraşıyorum.

Dedim ki:

-Bana Kur’an’dan âyetler oku, senden dinlemek istiyorum. Bana dua et, tavsiyede bulun..

Bunun üzerine elimden tuttu, Fırat kenarında yürüdük. Sonra şöyle dedi:

-En gerçek söz, en doğru söz ve en güzel kelam Rabbimindir. Rabbim buyuruyor ki:

Şüphesiz hüküm günü hepsinin bir arada buluşacağı gündür..

(Duhan Sûresi, 40. Âyet) Sonra öyle bir hıçkırdı ki, bayıldığını sandım.

Ardından :

O gün dostun dosta hiçbir faydası olmaz, kendilerine yardım da edilmez, ancak Allah’ın merhamet ettiği kimseler böyle değildir. Şüphesiz O Aziz’dir, merhametlidir. (Duhan Sûresi, 41 ve 42. Âyetler)

Sonra bana baktı ve şöyle dedi:

-Ey Herem b. Hayan!.. Baban öldü, sen de ölmek üzeresin. Ebu Hibban Halilurrahman öldü, ey ibni Hayan!.. Musa Neciyurrahman öldü İbni Hayan!.. Muhammed öldü. Ölenler ya cennete ya cehenneme giderler. Adem öldü, Havva öldü ey İbni Hayan!.. Rasûlullah (s.a.v) ın oğlu İbrahim öldü, ey İbni Hayan!.. Müslümanların halifesi Ebu Bekir öldü. Kardeşim, dostum ve safim Ömer öldü.

Ah Ömer!..

Bu konuşma Ömer’in halifeliğinin sonlarında oldu.

Dedim ki:

-Allah sana Rahmet etsin, Ömer ölmedi ki!..

-Evet, Rabbim bana onun ölüm haberini verdi, ben ne söylediğimi biliyorum. Ben ve sen yarın ölümde buluşacağız.

Sonra sessizce dualar etti. Ardından şöyle dedi:

-Bu sana vasiyetimdir ey İbni Hayan!.. Allah’ın kitabından ayrılma. Salih müminlere ve Salih Müslümanlara ölüm haberini ver. Sana kendi nefsimin ve senin nefsinin ölüm haberini verdim. Ölümü sıkça zikret. Eğer kalbinin bir göz açıp kapama anı kadar bile ölümü unutmamasını sağlayabilirsen bunu yap. Döndüğün zaman kavmini uyar. Nefsinle mücadele et, cemaatten ayrılma. Yoksa dininden ayrılırsın. O zaman ölünce, kıyamet günü cehenneme girersin.

Sonra şöyle dedi:

-Allah’ım!.. Bu, beni senin için sevdiğini ve senin için beni ziyaret ettiğini söylüyor. Cennette, selâm yurdunda beni ziyaret etmesini sağla. O’nu dünya nimetlerinin azına razı olan biri kıl. Dünyadan ona verdiğini her hangi bir nimetin kolay elde edilir ve afiyet verici olmasını sağla. Onu senin verdiğin nimetlere şükredenlerden biri kıl. Seni Allah’a emanet ediyorum ey Herem bin Hayan. Selâm üzerine olsun. Bu günden sonra benden bir şey talep ettiğini görmeyeceğim. Benden isteme. Beni an, ben de seni anayım. Benim için dua et, inşallah. Buradan git ki ben de buradan gideyim.

Ben onunla bir saat kadar yürümek istedim, fakat o bunu istemedi, ve ağlayarak benden ayrıldı. Ben de ağladım, sonra bir yola girdi. O günden sonra kaç kere onu aradıysam, O’nun hakkında en ufak bir bilgiye sahip olan tek kişiye rastlamadım. (103…105)

Muğire şöyle der:

-Üveys el Karâni bütün giysilerini sadaka olarak verirdi de kendisi çıplak kaldığı için Cuma Namazına gitmek için üzerine giyeceği elbise bulamazdı. Bunu destekleyen bir diğer rivayet de, İbni Dinar’dan rivayet ettiğimiz şu hadistir:

Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

-Ümmetimden öyle kimseler vardır ki, üzerlerine giyecek elbiseleri olmadığı için mescide veya namaz kıldığı namazgahına gelemez. İmanı da insanlardan istemesine engel oluşturur. Üveys el Karâni onlardan birisidir.

Abdullah b. Seleme şöyle der:

-Azerbaycan’da sefere çıkmıştık. Üveys’de bizimle beraberdi. Seferden dönerken Üveys hastalandı. O’nu taşıdık, çok geçmeden öldü. Bunun üzerine konakladık. Baktık ki, taze açılmış bir mezar, ısıtılmış su, kefen ve kâfur oracıkta hazır bulunuyor. Hemen yıkadık, kefenledik, namazını kılıp defnettik. Giderken bir birimize şöyle dedik:

-Dönüp baksak da, mezar yerini öğrensek.

Döndük baktık ki ortada ne bir kabir var ne de bir iz. (102)

 

 

 
 
Yansıtan: Hamdi Cenik
İstanbul - 30.01.2007
hamdicenik@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com