Eserin adı
: Sırr’ül-Esrar
(Ötelerden
Haber)
Müellifi : ABDULKADİR GEYLÂNİ (K.S.)
(1077-1165)
Mütercim
: Abdulkadir AKÇİÇEK
Yayınlayan
: Bahar Yayınları – İstanbul / 0212 518 26 26
Yansıtan
: Hamdi CENİK
www.sufizmveinsan.com
Şeriatın orucu;
gündüz olunca yemekten, içmekten beri durmak ve meşru
münasebeti terktir.
Tarikatın
orucu; gece gündüz, bütün duyguları cümle haramdan
korumaktır.
…
Şeriatın orucu
muvakkattır. Fakat tarikat orucu ebedidir, ömür boyu
devam eder. Asıl oruç budur. Çünkü Efendimiz (s.a.v.)
bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurur:
-Bir çok oruç
tutanlar vardır ki, tuttuğu orucun yalnız açlığı ve
susuzluğu yanına kalır.
Dolayısıyla bir
çok oruçlu iftar eder ve birçok iftar eden de oruçlu
durur… Yani duygularını kötülüğe kaymaktan korur.
-Oruçlunun iki
sevinci vardır; bir iftar anında, öbürü de görüş anında,
buyuruyor Efendimiz (s.a.v.)
Şeriat ehli bu
Hadi-i Şerifi tefsir ederken der ki:
-İftardan
maksat; gün battığı zaman yemeye başlanmasıdır. Görüşten
murat ise; bayram hilalinin görülmesidir.
Tarikat ehli
der ki:
-İftardan
murat, cennetteki nimetleri yemek için oraya girmektir.
Allah cümlemize nasip etsin. Görüşten murat ise; sır
gözü ile açıktan Allah-ü Teâlâya nazardır…
Bu oruçlardan
başka bir de hakikat orucu vardır; o da kalbi Allah’ın
zatından gayrına tapmaktan almaktır. (94,95)
Şeriattaki hac;
şartlarını yerine getirerek BEYT’i ziyarettir. (97)
Tarikattaki
hacca gelince; onun yol hazırlığı ve yolda lazım gelecek
eşyaları vardır. İlk hazırlık, bir telkin sahibine
meyildir. Ve ondan bir şeyler almak… Sonra manasını
düşünerek dille zikir… Burada zikirden kasdımız, LÂ
İLÂHE İLLALLAH… cümlesidir.
...
Zahirdeki
Kâbe’nin, ziyarete gelecek kullar için temiz edilmesi
gerekir. Batın Kâbe’sinin de Hakkın nazarı için temiz
tutulması icap eder. (97)
KAHHAR ismi
yokluk kapısını açar ve küfür perdelerini kaldırır. (98)
Efendimiz
(s.a.v.) bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurur:
-Öyle ilimler
vardır ki, onlar gizli hazine gibi dururlar; ilâhi
ilimlere vakıf olanlardan gayrisi bilemez.
(100)
Halvet halinin
zahirdeki manası şöyledir: İnsan, nefsini alıştığı
şeylerden alabilmesi, manevi duyguların açılması ve
yersiz huyları ile halka eza etmemesi için, kendisini
bir yere hapseder ve insanlardan ayrı yaşar. Bunu
yaparken iyi niyet sahibi olması, arzusu ile bir nevi
ölüm haline geçmesi, aynı şekilde mezara girmesi
gerekir. Gaye Allah rızası için olmalı. (104)
Batıni manadaki
halvet: Kalbe; nefse ve şeytana ait herhangi bir fikrin
sokulmaması, yemek, içmek, giymek gibi işlerin oraya
koyulmaması, çoluk/çocuk, evde beslenen at ve benzeri
mahlûkun sevgisi oradan uzak tutulması ile mümkündür.
(105)
Tasavvufun ilk
gayesi, kalbin pak olmasını temindir. Nefsin boş
arzularını kesip atmaktır. (107)
Güzel kelime;
dili boş şeylerden korumaktır. (107)
Efendimiz
(s.a.v.) bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurur:
-Deniz ol,
şeklin değişmez ama; orada nefsin karacı askerleri ölür.
(108)
Efendimiz
(s.a.v.) bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurur:
-Küçük su
dökünürken sıçramamasına dikkat ediniz, çünkü o kabir
azabı için bir işarettir.
(110)
Uykunun ilk
halinde ve tam uyku halinde görülen rüyalar gerçek
olduğu gibi, faydalıdır da.. (113)
Efendimiz
(s.a.v.) bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurur:
-Rüyada beni
gören gerçekten görmüş olur; çünkü şeytan benim şeklime
giremez.
Bu demek olur
ki, hakikat ve basiret nuru ile şeriat, tarikat, marifet
nuruna uyarak bana uyanları da, şeytan temsil edemez.
(113)
-Ben ve bana
uyan basiret üzere…
(Yusuf-105) âyetindeki “Bana uyan”
cümlesinde bir işaret vardır. Nebi ve Resullere tam
varis olan Kâmil mürşidi anlatır. Demek olur ki; benden
sonra irşad, her yönden, benim Batıni basiretime sahip
olan kimse tarafından yapılacaktır. Burada tam velayet
haline sahip olan zat murat edilmektedir:
-Velî olan
mürşid..
(Kehf-171)
Âyeti de aynı şeye işaret eder. (114,115)
|