Kitabın adı: VÂRİDAT Şerhi.
Yazar : Simavna Kadısı oğlu Şeyh BEDREDDİN
(1358-1420)
Şerheden :
Seyyid Muhammed Nur
Hazırlayanlar:
Mahmut Sadettin Bilginer - H.Mustafa Varlı
Yayınevi : Esma Yayınları-
Yansıtan :
Hamdi CENİK
www.sufizmveinsan.com
Besmele-i şerifte “Rahman” ve “Rahiym”
isimleriyle sıfatlanan “ALLAH” ismi şerifi “Tecelli-i
fiilî” dir. İnsan iş yaparken, yerken, içerken
“Bismillahirrahmanirrahiym” der ve Rahman ve Rahim
olan Allah’tan başka fâil, yani yapan ve işleyen
olmadığını düşünür. (17)
Ve
yine Cenabı Allah için bir de “Tecelli-i Zâtî” vardır.
Bu tecelli vücudun yalnız Allâh’ü zül- Celâl
Hazretlerine mahsus olduğunu düşünerek, insanın
fiillerinden ve sıfatlarından fânî olduğu gibi,
vücudundan da fâni olacak olursa, bu tecelli de Allah’ın
Zâti tecellisinden ibarettir. (18)
Eğer ruh şaki ise,
yani sefil, isyankâr ve serkeşliğe sapmış bir kimsenin
ise dünyadaki çirkin ahlakı suretiyle kayıtlanır,
şekil alır. (25)
…Sonradan vücud bulan her şeyin kalıcılığı imkan
dışıdır. (32)
…âhiret işleri olsun, dünya işleri olsun hepsi ârif olan
kimseler indinde birer hayalden başka bir şey değildir.
(35)
Kül küldedir, yani bütün
mevcûdat her şeydedir, bütün mevcûdat her bir zerrededir.
(35)
Ben gizli bir hazineydim, yani her çeşit sûretten ârî
salt bir varlık idim,
görünmeğe sevgim, yani zâtî meylim olduğu
için bütün yaratıklarla bileşip gerçekleşerek
bilinmekliğim için zuhûra geldim.(Halkı
yarattım.38)(Kutsî Hadis)
Tüm amaç Allah’ı bilmektir.
(39)
“Emanet”
ten murat edilen de insana verilen “Hilafet sırrıdır.”
Hilafet sırrı da bütün Tanrısal isimlerin insanda
görünmesinden ibarettir. (43)
Âriflerden gece doğanların cemi, gündüz doğanların da
farkı çok olur. (45)
Kıblesi Hak olmayan kimsenin namazı yoktur. (Hadis) (46)
Ne
zaman “İnsan-ı Kâmil” ahirete intikal eder,
dünyada velî kalmayacak olursa dünya harap olur…
(İ.Arabî’den alıntı..) (52)
Her
görünende bütün kemaller “ALLAH” tarafından
sâdır olmakta, yani çıkmakta ve görünmektedir. Eşya
arasındaki uyumsuzluk, görüntüler arasındaki uyumsuzluk
yüzündendir. Çokluk eşyada ve görüntülerdedir, görünende
değil. Çünkü görüntüler görünenden başkası değildir.
Yalnız mahcup denilen gözlerinde manevi perde
bulunanlarda sûret hasebiyle başka itibar olunur.
Ehlullah nazarında sûrete itibar olmadığından, onlara
göre başka olur. Onlar Allah’ı bütün tecellilerde
görürler.
Özetle, görünen ile görüntüler arasındaki başkalık vücud
olarak değil, sûret itibariyledir. İşte “Vahdet”
ile sıfatlanan Allah bütün görünenler ve görüntülerde
tecelli etmiştir. (53)
… Her
şey hakikati, yani gerçeği itibariyle birdir, bu
da yüce Allah’ın vücududur. (54)
Şakiler denilen kendilerini tanımayanlar, kendilerinde
hangi hayvanın sureti ağır basarsa onların suretleriyle
kayıtlanırlar. (61)
“O’nun
misli yoktur, hiçbir şeye benzemez…” kısmı
tenzihtir. Âyetin devamındaki “O her şeyi
işiten ve görendir..” kısmı teşbihtir.
[Şûra-11] (63)
Âyette geçen dağ kelimesinden murat edilen “Yâ Mûsa,
dağ senin vücudundur ki, maddeden dağlaşmıştır.”
İşte o madde “Hakikat-ı Muhammediye” dir ve o
bütün âlemlerin maddesi ve hakikatidir. Âlem de (evren)
yalnız o hakikatin sûretidir; sûret ise âdem, yani
yokluktur, vücudu yoktur. Vücud yalnız Hakikat-ı
Muhammediye’nindir. Hakikat ise Hak’kın aynıdır. (67)
Cem
makamında Ârif, Hak’kın aynı olur, lisanı Hak’kın lisanı
olur, söz de Hak’kındır. İkinci makam “Fark” halidir. Bu
makamda Ârif,, halkıyyet” denilen yaratıcılık lisanıyla
söz söyler.
…
Hak’kın batını tenzih, Hak’kın zahiri de teşbihtir. (71)
…İnsan bu açık delillerle Allah’ı müşahede edecek
olursa, sıfatlardan, fiillerden, eserlerden insan için
geriye bir şey kalmaz. Hepsinin Allah’a ait olduğunu
anlayarak kendinden tamamıyla fânî, yani yok olacak
olursa o zaman Allah ile var olduğunu anlayarak Allah’a
âşık olursun.
…
Kutup “Rahman” isminin mazharıdır. (75) |