Anatolia

Osman Coşkun
 

Anadan üryan bir şafak döküldü gençliğimize
Çırılçıplak yıldızlar düştü gönlümüze, aldırma
Gel demeden gelme, git demeden git
Sokak ortasında geçmişi bırak
Kapansın üstümüze kapılar pencereler
Gitme, üzülürsün, seni zorlar bu gardiyan geceler

Kapının ardı zulüm
Zulmün ardı karanlık, gitme diyorsam söz dinle
Üşüdüm diyorsam gelme
Kapatsan gözlerini akşam olur ömrüme
Ben gibi bir sen olmuş sende
Kapattım gözlerimi sende kendimi gördüm
Açtım da gözlerimi ben olup bana göründün

Dudaklarında kaybetmeliyim geceyi
Fırtına kotarmalıyım saçlarından
Yürek yol bilmiş sözlerini geçmişten
Adımı ağzına alamazsın
Gönülden ne anlarsın

Efkârımı çıkardım attım göğe
Düşünme rüzgâr ne yandan esmiş
Yelkenlerini sal peşime
Götüreyim seni ummana
Anadolu bakışlım çekme düşlerini
Ateşten yaratıldı acımız, aldırma
Yanana derman yaradan da

Ben yanarım senden gelen efkâra
Peşimde haydut aşklar
Ufkumda saçların sabaha konacaklar
Sevgilim elinde gelecek var
Hoş gelmişler beş gitmişler
Ateşin sözü düştüğü yerde geçer

Güneşsen güneşliğini bileceksin
Önce kurulacaksın sabahın seherine
Sonra terleteceksin az biraz
Ben yanarım senden gelen efkâra
Aldırma, Anadolu’yu takmazsam saçlarına
Namert bil beni, kov beni yurdumdan

Gözlerin diyorum son kez
Baktığın yerde güller seviler
Bülbüller efkâra düşer
İçtiysek senin için içtik
Sarhoşsak senin aşkınla sarhoşuz
Başımız senden gayrisine dönmez

Sen kaçak ben yasak
Dokunma, aldırma, gel demeden gelme
Git dememi bekleme, çek git
Burası Anadolu, dokunma efkâra
İçilecek bu akşam memleket aşkına Nazım’la karşılıklı…
O, Piraye’yi anlatacak, ben aşık olacağım seçilmiş dertlerime

Telgraf telleri vardı burada eskiden
Kuşlar türkü söyler tren gelip geçerken…

 

 

 
 
Edirne -25.05.2010
 http://sufizmveinsan.com