Resulullah Efendimizin mucizesi; DEMİRİN GÜCÜ

 
 
 

Tıbbun Nebevi (Peygamberimizin Sağlık Öğütleri) bilim adamları tarafından rağbet görmeye devam ediyor

Klinik Biyokimya Uzmanı Prof. Dr. Necat Yılmaz, Çağdaş Tıbbi-Nebevi (Peygamber Tıbbı) isimli kitabı için araştırma yaparken hadislerin bazılarının binlerce yıl öncesinden mucizevi bir şekilde bazı tıbbi buluşları açıkladığını tespit ettiğini söyledi.

2009 yılında piyasaya çıkacak Çağdaş Tıbbi-Nebevi isimli kitabı için uzun zamandır araştırma yapan Prof. Dr. Yılmaz, araştırmaları sırasında ümmi bir peygamber olan Hz. Muhammed'in (SAV) 1400 yıl önce ağzından çıkan 3 hadisi şerifin demirin kandaki varlığına şifreli bir şekilde dikkat çektiğini belirtti.
Hadislerden örnekler veren Yılmaz, "Kebşe İbn Ebi Bekre'den (r.a); 'Babası salı günü ailesini hacamat olmaktan alıkor ve Peygamber'in salı gününün kan günü olduğunu ve o gün belirli saatte kanın dinmediğini iddia edermiş.' (Rudani, büyük hadis külliyatı syf: 88-7500). Bu hadisi şeriflerde ortak kısım salı günü kan aldırıp aldırmamak hususudur. İlk başta kan aldırmakla haftanın bir gününün ne ilişkisi olabilir diye insan düşünmektedir. Neden salı gününe dikkat çekilmektedir? Bir başka hadisi şerif bunun şifresini veriyor. Bu hadisi şerife Rezin şunu da ilave etti; 'Kanı, güçlü olduğu (salı) günü aldırmayın. Çünkü o gün demirin iz bıraktığı gündür. Demirin güçlü olduğu günde kan aldırmayın'
(Rudani, büyük hadis külliyatı syf: 88-7500-7501.)
İbni Abbas'dan (r.a) aktarılan üçüncü hadiste de; 'Allah Resülü buyurdular ki; 'Hadid Suresi, salı günü inmiştir. Allah demiri salı günü yaratmıştır.' (Rudani, büyük hadis külliyatı syf: 88-7502.) Hadid Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 57. suresidir. Sure 29 ayetten oluşur. Sure ismini 25. ayette geçen ve demir anlamına gelen hadid kelimesinden alır. Kur'an'da demirin kimyasal özelliklerinden birçoğuna işaretler vardır. 'Andolsun ki elçilerimizi açık kanıtlarla gönderdik ve onlarla birlikte kitabı ve ölçüyü indirdik ki insanlar adaleti ayakta tutsunlar. Ve demiri de indirdik. Onda zorlu bir kuvvet ve insanlar için yararlar vardır.' (Hadid Suresi 25)" dedi.

''Peki, demir insan için zararlıysa neden vardır? Oysaki demir insan için vazgeçilemez bir element olup, başlıca görevi kanda oksijeni taşımaktır. Kanda eritrositler içinde yer alan hemoglobin yapısında demir vardır ve kana kırmızı rengini verir'' diyen Prof. Dr. Yılmaz, kandaki hemoglobinin keşfinin bilim adamı Otto Funke tarafından 1851 yılında olduğunu, yaklaşık yüz yıl sonra 1959 yılında Max Perutz'un X ışın kristallografisi yöntemini kullanarak hemoglobinin moleküler yapısını keşfettiğini ve bu
çalışmasıyla 1962 yılında Nobel Kimya Ödülü'nü aldığını belirtti. Yılmaz, kanda demir varlığı ve demirin fazlalığının zararlarının son yüz yılda anlaşıldığına dikkati çekti. Kandaki demirin varlığına dikkat çekmek için Hz. Muhammed'in bu hadisi şerifleri kullandığını ifade eden Yılmaz, şunları söyledi:
''Peki, nasıl oluyor da ilimden, bilimden hiç haberi olmayan bir insan kandaki demirin varlığını, 1400 yıl öncesinden haber verebiliyor. Aynı zamanda demirin gücü, izi gibi benzetmelerle kanda demir fazlalığının zararlı olduğunu ve tedavi yolunu da göstererek kan aldırmayı tavsiye etmektedir. Hacamatla tedavinin Amerika tıp fakültelerinde ders (Cupping Therapy, Bloodletting) olarak okutulacağına kim inanırdı? Arap doktorların bile reddettiği Hazreti Peygamber'in bu tedavi yöntemi, batı merkezlerinde birçok hastalık tedavisinde uygulanmakta olup, Çinli olimpiyat bayan yüzücüsü Wang Qun sporda başarıyı ve Gwyneth Paltrow' a Hoolywood başarısını bu yolda arayan ünlülerden ikisidir.''


"Kan bağışı yapan kişilerde kalp damar hastalıkları daha az görülüyor"

Kan bağışı yapan kişilerde kalp damar hastalıklarının daha az görüldüğünün yapılan birçok araştırmada ortaya çıktığını vurgulayan Yılmaz, ''Amerikalı Meyers D. ve arkadaşları tarafından 1997 yılında 'Heart' isimli çok saygın bir dergide yayınlanan araştırma, açık bir şekilde kan bağışında bulunan insanların kalp ve damar hastalıklarına yakalanma şansının kan bağışı yapmayan akranlarına göre çok az olduğunu bir kez daha göstermiştir'' şeklinde konuştu.

Bu çalışmanın 'Demir Hipotezi'' olarak bilinen ve kadınların adet kanaması yolu ile demir kaybetmelerinin bunun sonucunda kadınlardaki düşük demir miktarının yağların oksidasyon hızını yavaşlatması; böylece damar sertliğinin (Atheroskleroz) erkeklere göre kadınlarda daha az görüldüğü temeline dayandığını anlatan Yılmaz, şunları kaydetti:

''Çok iyi bilindiği üzere serbest oksijen radikalleri yağların oksidasyonunu sağlamakta, böylece damar sertliği (Atheroskleroz) gelişmektedir. Bu konunun demirle olan ilişkisi nedir? Demir, yağları okside eden bu oksidan moleküllerin üretimini sağlayan Fenton reaksiyonunda yer alır. Yani insan vücudunda ne kadar çok demir varsa o kadar çok zararlı oksidan molekül meydana gelir.

Bunun tersine adet kanaması, kan vermek gibi kan kaybına, dolayısıyla demir kaybına yol açan durumlarda ortamda serbest demir azaldığı için oksidasyon da azalır. Bunun net sonucu kişide kalp damar hastalıkları ve diğer birçok hastalığın daha az sıklıkla görülmesidir. Bu hipoteze dayanarak araştırmacılar düzenli olarak kan bağışı yapanların kalp krizi, felç, inme, anjina ve diğer kalp ve damar hastalıklarına yakalanma oranlarının kan bağışı yapmayanlardan çok daha az olduğunu bulmuşlardır. Demir ve hastalıklarla olan ilişkisini gösteren çok sayıda çalışma birçok saygın tıp dergisinde (Lancet,Cell, JAMA vb.) yayınlanmıştır. Bu konuda birçok çalışması olan Amerikalı araştırmacı Sullivan JL, bu yıl yayınladığı bir çalışma ile demirin diyetten azaltılması, demirin bağlanarak atılması veya kan vermek yoluyla azaltılmasının kalp krizine yol açan atherosklerotik tıkaçların küçüldüğünü göstermiştir.''

Prof. Dr. Necat Yılmaz, yine bu yıl 'Diabetes Care' isimli saygın uluslararası bir dergide çıkan İtalyan Francesco Equtani ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada vücut demirindeki azalmanın insülün hassasiyetini ve miktarını artırdığını bulduklarını, yani şeker hastalığına karşı kan bağışının koruyuculuğunu gösterdiklerini, yukarıda saydığı tıbbi araştırmalara yüzlerce örnek verebileceğini kaydetti.

 

 

 
 
İstanbul - 28. 11. 2009
http://sufizmveinsan.com