Genetik araştırmalarda artık gelişmiş ülkeyiz

 
 
 
Türkiye’deki gen araştırmaları, dünyanın en itibarlı bilim dergilerinden Nature Genetics’te ele alındı.

Biotechnology Journal da Türkiye’deki biyoteknoloji çalışmaları için özel bir sayı yayımladı. Her iki dergide de, Türkiye’deki gen ve biyoteknoloji alanlarındaki araştırmalardan övgüyle söz edildi ve “Türkiye artık genetikte gelişmiş ülke statüsündedir” denildi. Prof. Tayfun Özçelik, son üç-dört yılda en az on genin Türk bilim insanları tarafından bulunduğunu söyledi.

TÜRKİYE kimi zaman incir çekirdeğini doldurmayacak, kimi zaman da incir çekirdeğini bile mumla aratacak konularda kamplaşmalardan kamplaşmalara sürüklenirken, bir grup bilim insanı, son derece çarpıcı araştırmalarla genetik ve biyoloteknoloji konusunda Türkiye’yi gelişmiş ülkeler statüsüne yükseltti. Çalışmaları yakından izleyen dünyanın itibarlı bilim dergilerinden Nature Genetics, Türkiye’nin gen teknolojileri sahasında yaptığı buluşlarla Avrupa, Akdeniz havzası ile Ortadoğu’ya ışık tutacağını ifade etti.

Gelişmiş klinikler

Dergideki başmakalede ise Türkiye’nin dokuz bin yıllık tarihsel konumu hatırlatıldı. Bunun Avrupa, Asya ve Ortadoğu medeniyetleri ile buralarda yaşayan karmaşık toplumlardan edinilen miras açısından önemine değinildi ve bu durumun genetik araştırmalarında büyük avantaj sağladığı vurgulandı. Geniş ailelerin ve akraba evliliklerinin de insan genomonun kavranması açısından geniş imkânlar sunduğu belirtilerek, Türkiye’nin gelişmiş üniversitelerinden ve kliniklerinden övgü ile söz edildi. Başmakalede, “Türkiye, kalabalık bir nüfusa hizmet veren gelişmiş üniversiteleri ve klinikleri ile insan genomunun kavranması açısından sonsuz imkânlar sunan bir ülkedir” denildi.

Nature Genetics’te yer alan yazıda, Bilkent Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Başkanı Prof. Tayfun Özçelik ile Demokritos Bilimsel Araştırmalar Merkezi’nden Yunan meslektaşı Prof. Koulis Yannoukakos’un öncülüğünde oluşturulan ‘Medimedgen (Mediterranean Medical Genetics)’ten övgüyle söz edildi. (Nature Genetics August 2009, Volume 41 No 8) Prof. Özçelik, “Ülkemizin dünya bilimine insan genetiği alanında yapabileceği çok önemli bir katkı bulunuyor. Gelişmiş tıp fakülteleri ve klinikleri, yetişmiş üstün nitelikli bilim insanları ve kendine özgü toplum yapısı (yüksek oranda akraba evlilikleri) ile kalıtsal hastalıkların moleküler temellerinin çözülmesinde Akdeniz havzası ve tabii ülkemiz eşsiz bir konuma sahip. Nature Genetics dergisi ülkemizin insan genetiğine yapacağı katkıları bu bağlamda yorumluyor” dedi.

Bilim Bakanlığı

Biotechnology Journal (BTJ) ise “Türkiye’de Biyoteknoloji” konulu bir özel sayı yayımladı. Editörlüklerini ODTÜ’den Prof. Pınar Çalık ile İnönü Üniversitesi’nden Doç. Hikmet Geçkil’in yaptığı dergide, Türkiye’nin biyoteknoloji konusunda kaydettiği önemli aşamalara dikkat çekildi.
BTJ’de Ankara Üniversitesi Kimya Mühendisliği Biyokimyasal Reaksiyon Mühendisliği öğretim üyesi Prof. Tunçer Özdamar’ın da bir makalesi yer alıyor. Prof. Özdamar, Türkiye’deki biyoteknoloji çalışmalarının TÜBİTAK, üniversiteler ve özel şirketlerin işbirliği, Devlet Planlama Teşkilâtı’nın da desteği ile sürdürüldüğünü belirterek, Türkiye’de Araştırma ve Teknoloji Geliştirme Bakanlığı’na ihtiyaç olduğunu belirtti. Prof. Özdamar, üniversitelerarası çatışmalara son verilmesini, bunun yerine biyoteknolojik araştırmalara daha fazla katkı için çalışılmasını da istedi.

On hastalık geni bulduk

“Burada öncelikle vurgula-mamız gereken husus ülkemizin araştırma bütçesinin gayrisafi milli hasıladan aldığı payın son yıllarda katlanarak artmış olmasıdır. Örneklere gelince, son üç-dört yıl içinde en az on adet hastalık geni ülkemizde bulundu. Bir hastalık geninin bulunması bilimsel açıdan büyük önem taşıyor. Bunlar arasında baş-yüz-boyun ile ilgili dismorfoloji sendromlarının genlerini, norogenetik alanında keşfedilen genleri, el-ayak üzerinde yürüme ile dikkati çeken ve bir beyincik anomalisi olan ‘Unertan sendromunu genini sayabiliriz. Ayrıca doğuştan gelen mutasyonlara bağlı kanserlerle ilişkili gen bozuklukları da ülkemizde tanımlandı. Ülkemizin bu hastalığı genini Max-Planck Enstitüsü’nden önce bulması bilim dunyasında yankı yaptı.
Burada hatırlatmayı istediğim bir başka husus daha var. Halen hem Yale, hem de Harvard Üniversitesi’nin insan genetiği ile ilgili iki önemli programının başında tıp eğitimlerini İstanbul ve Ankara Üniversitesi’nde tamamlamış olan ve bizlerle bilimsel işbirliğini en üst düzeyde sürdüren Murat Günel ve Gökhan Hotamışlıgil var. Bütün bunlar biraraya geldiğinde insan genetiği alanında son yıllarda gerçekten önemli atılımları yaptığımızı söylemek mümkün oluyor.”
 

Kaynak; hurriyet.com.tr

 

 

 
 
İstanbul - 02. 09. 2009
http://sufizmveinsan.com