“Çağımızın en azgın hastalığı nedir?” diye sorsam
eminim, çoğu kişi Aids’ ten bahsedecektir. Ama, biraz
araştırırsak hastalıklara neden olma ve en ölümcül
etkiler bazında en azgın hastalık aslında strestir. Baş
ağrısından kansere, tümöre kadar her tür hastalık
aslında, insanın kendi kendine zarar verme yeteneği olan
stres ile başlıyor. Bazı hastalara doktorların “şehir
yaşamından uzaklaşma” şeklinde “reçeteler” verdiklerini
biliyoruz.
Stres, sanki gizliden gizliye işini icra eden bir
virüstür. Ama bu bir başka virüs, “bir düşünce
virüsüdür”.
Eğer insan bedenine bir bakteri veya mikrop adı verilen
virüsler girerse vücut da buna yeterli derecede karşı
koyamazsa hastalanma durumundadır. Sırf programlarla
çalışan bilgisayarınıza ana programların bozulmasına yol
açan programlar yani virüsler girerse bu bilgisayar
sisteminiz arızalanacak veya çökecektir.
Dikkât edin! Eğer düşünme işlevini durmaksızın sürdüren
insan şuuruna, genel olağan düşünceler yanı sıra
sağlıksız, negatif diye tanımlayabileceğimiz düşünceler
girerse bunlar da şuurumuz için virüs olur ve şuurumuzu
meşgul etmekle beraber, ortaklaşa çalıştığı bedeni de
kötü bir biçimde etkileyerek şuurda veya bedende
parazitler oluşturup kalıcı hasarlara da neden
olmaktadır.
Televizyon ve gazetelerde sık sık karşılaşıyoruz:
“Kanseri stressiz bir yaşamla ve pozitif düşünceyle
yendim” başlıklarını. En azından, benim aklımda
sayabileceğim birkaç haber var. Aslında, üzerinde
düşünülünce çok ilginç bir noktaya gelmek durumunda
kalırız. Evet, kanseri yenmenin gücünü bu insanlar
ilaçlarda veya şifa otlarında değil “kendilerinde,
beyinlerinde-şuurlarında” buluyorlar. Aslında hal-i
hazırda kullandığımız, ama dikkât etmediğimiz bir
güçtür, bizde “beyin gücü” diye bahsedilen şey. Fakat,
bu hal o kadar olağanmış gibi geliyor ki, bazen
sevgilinizi veya bir arkadaşınızı düşündüğünüzde sizi
arayabiliyorlar. Kim bilir, bunu sağlayan belki de sizin
beyin gücünüzdür.
Fakat, beyin gücünün peşinde koşan insanlar da yok
değil. Birçok bilim insanı, beyin denilen o
muhteşemlikle iyiden iyiye hayatlarını harcarcasına
vakit geçirip onun hakkında bir şeyler öğrenmeye,
insanlığa yardımcı olmaya çalışıyor.
Bilim dünyası, son yıllarda çaresizlik diye ifade
edebileceğimiz Alzaimer ve Felç hastalıkları gibi
hastalıklarla yakından ilgileniyor. Özellikle felçli
hastaların normal hayatlarını sürdürebilmesini sağlayan
beyin gücünü kullanma çalışmalarına hız verdi.
Son üç yıl içinde bu alanda çok önemli gelişmeler
kaydedildi. Henüz çok yeni bir alan olmasına rağmen,
“felçli bir ABD'li beyin gücüyle televizyon kanallarını
değiştirmeyi ve ışıkları açıp kapamayı öğrendi”.
“Almanya'da da yedi hasta aynı yöntemle internette gezip
arkadaşlarına e-posta yollayabiliyor”. Maymunlar ise
farklı deneylerde beyinlerini kullanarak takma kollarını
oynatabildi. Beyin gücünün kullanılarak nesnelerin
hareket ettirilmesini, içinde sensorlar olan özel bir
başlık sağlıyor. Bu başlığı takan hastaların beyin
aktivitelerini, 64 adet sensor takip ediyor. Bu
sensorlar beta-ritmi adı verilen ve hücrelerin
çalışmasıyla ortaya çıkan bir hareketi yakalıyor. Ritmin
ne kadar kuvvetli olduğu bilgisayar ekranına yansıyor.
Ritmin kuvveti yeteri kadar artırılabildiğinde
bilgisayara bağlı makine fiziksel hiçbir güç
kullanılmadan ve dokunulmadan hareket ediyor. Bu kimi
zaman bir bilgisayar, kimi zaman bir uzaktan kumanda
olabiliyor.
Beyin gücünü kullanmanın nasıl bir şey olduğunu anlamak
isteyen Associated Press haber ajansı muhabiri Malcolm
Ritter, New York'taki Wadsworth Merkezi'ne giderek
denemelere katıldı. Ancak Ritter, bu işin göründüğünden
çok zor olduğunu söylüyor: Makineyi çalıştırmak için
gerekli konsantrasyonu yakalamak çok zor. Denemelerin
yüzde 50'sinde şans eseri eşiği tutturabiliyorsunuz. Ben
de 100 denemeden ancak 58'inde makineyi hareket
ettirebilecek kadar konsantre olabildim.
Görüyorsunuz ki bu konuda ilerlemeler şaşırtıcı
denebilecek dereceye ulaşmıştır. Benim en sevdiklerimden
biri olan beyin gücü konusu gerçekten hoş ve bir o kadar
da ilginçtir. Beyin gücü ile ilgili bulabildiklerimi
burada, sizlerle ilerleyen zamanlarda da paylaşmaktan
mutluluk duyacağım. |