| 
										
										Tarihe geçmiş birçok insanı hep iyi 
										tanırız ve öyle tanımak isteriz aslında… 
										Çünkü tarihe geçmişlerdir. Ama bir 
										bilseniz nasıl hayat yaşamıştır bazıları 
										ve bazıları nasıl icat yapmışlardır. 
										Bazen bu icat işinin tamamen kader işi 
										olduğunu düşünüyorsunuz. Sanki o mucidin 
										programı hayatını inceleyince 
										görülüveriyor. Bazılarına bir göz 
										atalım. 
										
										
										Fermuar'ın icadı… 
										
										Fermuar'ın bulunuşu aslında bir 
										zaruretten kaynaklandı. 1. Dünya 
										Savaşından önce insanlar giysilerini iri 
										ve kapanması zor olan düğme ile 
										kapatmaya çalışırlardı. Bu sırada ortaya 
										çıkan Whitcomb L.Judson, Chicago’lu bir 
										makine mühendisiydi. Judson o yıllarda 
										Tramvay ve otomobil gelişmelerini 
										incelemekte ve başarılı buluşlara imza 
										atmaktaydı. 1891 yılında Judson, 
										"ayakkabılar için kilit açıcı " 
										buluşuyla ortaya çıktı. 
										
										Ancak Judson'un buluşunda birçok tasarım 
										hatası vardı. Yaratıcı zekâ’nın bir 
										ürünü olan buluş kaba ve kullanışsız 
										olduğu için tutulmadı. Judson'un 
										şirketinde çalışan Gideon, Soundback 
										isimli İsveçli bir genç mühendis 
										"Kancasız20" isimli buluşuyla büyük 
										ilerleme yaptı. Esnek ve güvenilir 
										olması için bağlayıcıların küçük olması 
										gerektiğini fark etti. 1913'e kadar bu 
										doğrultuda hareket ederek buluşunu 
										geliştirdi. 
										
										1917 'de ABD'nin savaşa girmesiyle 
										birlikte, donanma komutanı binlerce 
										fermuar ısmarlayarak bir gecede 
										Soundback'i zengin etmekle kalmayıp, 
										hepimizin vazgeçemediği ve açık 
										kaldığında rezil olabileceğimiz çok 
										önemli bir buluşun bu günlere kadar 
										taşınmasına yardımcı oldu. 
										
										Sonuç olarak, birçok tesadüfî icat gibi, 
										fermuar da bir dizi maceradan sonra 
										bugünkü halini aldı. 
										
										
										Buruşuk gömleğin hikâyesi… 
										
										Türkiye ye seminer vermek üzere Almanya’ 
										dan gelen danışman Avrupa Patent Vekili 
										Mr. Karl Rackette Türk buluşçunun ilginç 
										bir hikâyesini anlatır. Buluşun 
										kahramanı Almanya ya çalışmak için giden 
										Yücel Yamaç isimli bir jeoloji 
										mühendisidir. Uzun zaman iş bulamaz. 
										Hayat şartları ağırdır ve cebindeki para 
										günden güne azalmaktadır. Parasının 
										bittiği son günde bir iş görüşmesine 
										gidecektir. İş görüşmesinde karşısındaki 
										insanı etkilemek için kıyafetinin düzgün 
										olması gerektiğini bilmektedir. Fakat 
										kaldığı otel odasında ütü bulunmadığının 
										ve gömleğinin temiz ama ütüsüz olduğunun 
										farkına varır. 
										
										İs görüşmesine az bir zaman kalmıştır ve 
										çıkış yolları aramaktadır. Hemen hızlı 
										bir çözüm üretmek zorunda olan Yücel, 
										bir demir levha ile gömleğini ütülemeyi 
										düşünür. Demir parçası soğuk olduğundan 
										gömleği ütüleme konusunda işe 
										yaramamaktadır. Demiri ısıtması 
										gerektiğini düşünen Yücel, bulduğu demir 
										parçasına odada bulunan saç kurutma 
										makinesini bağlamayı, demiri onunla 
										ısıtmayı düşünür ve öyle de yapar. Sonuç 
										oldukça tatmin edicidir ve gömlek 
										ütülenmiştir. İş görüşmesine gider ve 
										işin kendisi için taşıdığı önemi ve 
										durumunu anlatır. Konuşma sırasında 
										“buruşuk gömlek” hikâye sini’de firma 
										yetkililerine aktarır. 
										
										Firma Yücel’i ise alır ama yaptığı 
										buluşla daha çok ilgilenir. Yücel’e bu 
										yaptığı buluşa patent almayı, patenti de 
										kendilerine satmasını önerir. Bulusu 
										tescil ettiren (patent alan) firma nakit 
										sıkışıklığı içinde olduğundan bir 
										bankaya kredi için müracaat eder ve 
										patenti teminat olarak göstermeyi teklif 
										eder. Patent önemli bir değer olduğu 
										için banka patenti teminat olarak kabul 
										eder. 
										
										Sonrasında firma borcunu ödeyemediği 
										için patent bankaya kalır. Banka bir 
										süre sonra patenti satışa çıkarır. 
										Patenti büyük bir ütü ve küçük ev eşyası 
										üreticisi bir şirket satın alır. Böylece 
										demiri sıcak hava ile ısıtma tekniği 
										ütünün bulunmadığı, pratik bir çözüm 
										bulmanın zorunlu olduğu her yerde 
										kullanılmaya başlanmıştır. Saç kurutma 
										makinesinin yanında eşantiyon olarak bu 
										ürünü veren firma satışlarını dünya 
										çapında %50 artırmıştır. 
										
										Yasanmış bu hikâye bulusun genellikle 
										acil ve önemli bir ihtiyaçtan çıktığını, 
										buluşların basit ama etkili çözüm 
										üretmek olduğunu açıkça ortaya koyar. 
										Buluşlar zannedildiği gibi her zaman 
										uzun ve pahalı araştırmalar sonucu 
										ortaya çıkmaz. Acil bir ihtiyaç hisseden 
										yaratıcı her insanin bulunduğu yerde 
										buluş yapma potansiyeli mevcuttur. 
										
										
										Bazı icatların ilginç öyküleri… 
										
										- Japon şirketi Sony'nin genel müdürü, 
										golf oynarken müzik dinleyebilmesini 
										sağlayacak bir cihaz istemişti. Bunun 
										üzerine firma teknisyenlerinden oluşan 
										bir ekip ilk kişisel kasetçaları 
										geliştirdi: Walkman! 
										
										- İngiliz Percy Shaw basit bir icattan 
										servet sahibi oldu. 1933'de sisli bir 
										gecede neredeyse otomobiliyle bir 
										uçurumdan aşağı düşüyordu. Otomobilin 
										farlarından yayılan ışığın, yolun 
										kenarındaki bir kedinin gözünden 
										yansıması hayatini kurtardı. Bu olaydan 
										esinlenen Shaw, kedigözü adini verdiği 
										bir yansıtıcı icat etti. Kısa süre sonra 
										birçok ülkenin yollarına bunlardan 
										yerleştirildi. 
										
										- İlk dikiş makinesini, 1830'da 
										Barthelemy Thimonnier adli Fransiz terzi 
										yapmıştır. Bu makinede ayak pedalıyla 
										döndürülen bir tekerlek, iğneyi kaldırıp 
										indiriyordu. Bir terzi dakikada ortalama 
										30 dikiş atarken, bu alet 200 dikiş 
										atabiliyordu. Ancak bir çok terzi bu 
										makine yüzünden isini kaybedebileceği 
										endişesine kapıldı. Öfkeli bir kalabalık 
										bu aletlerin 80 tanesini tahrip etti. 
										
										- İlk basarili elektrikli süpürgeyi, 
										İngiliz mühendis Hubert Booth icat 
										etmiştir. Booth 1901'de British Vacuum 
										Company adli bir sirket kurdu. Booth'un 
										Puffing Billy adini verdiği makine 
										yakıtla çalışıyor ve evden eve, atların 
										çektiği bir arabayla taşınıyordu. 
										Üniforma giymiş isçiler evdeki halıları 
										temizlemek için makinenin hortumunu 
										pencereden içeriye uzatıyorlardı! 
										
										- Joseph Bramah, karmaşık bir kilit icat 
										etti. Bunu açabilene de ödül vaat etti. 
										Nihayet, 75 yıl sonra, 1851'de dünyadaki 
										en yeni teknolojilerin gösterildiği 
										Londra'daki Büyük Sergi'de bir ziyaretçi 
										kilidi açmayı basardı, ama bunun için 
										tam 51 saat uğraştı. 
										
										- Daha önce bir sağırlar okulunu yöneten 
										ABD'de yasayan İskoç Alexander Graham 
										Bell çalışmalarına üniversitede devam 
										etmiştir. Bell ve Thomas Watson adli bir 
										elektrik mühendisi bir mikrofon ve 
										kulaklıktan oluşan ilk telefonu 
										yaptılar. Tarihteki ilk telefon 
										konuşmasını 10 Mart 1876'da Bell 
										yapmıştır. Pantolonuna yanlışlıkla asit 
										dökmüş ve arkadaşına "Bay Watson lütfen 
										gelir misiniz?" demistir. 
										
										- Atacı, 1900'de Norveçli Johann Vaaler 
										icat etti. Kâğıtları sıkıca tutabilmek 
										için, iç içe geçmiş iki halka oluşturan, 
										metal bir telden ibaret orijinal 
										tasarım, bugüne kadar hemen hiç 
										değişmemiştir. Daha önceleri kâğıtlar 
										iğneleyerek bir arada tutuluyordu.
										 
										
										- 1816'da Fransız doktor Rene Laennec 
										Paris sokaklarında dolaşırken, oynayan 
										iki çocuk gördü. Çocuklardan biri 
										elindeki tahta sopanın bir ucuna 
										kulağını dayamıştı, öbürü ise tahtanın 
										öteki ucuna iğneyle vuruyordu. Vuruş 
										sesleri tahtanın içinden iletiliyordu. 
										Daha sonra Laennec bir sayfa kâğıdı rulo 
										yaparak iple bağladı. Bunu hastanın 
										göğsüne dayadığında kalp atışlarını 
										dinleyebiliyordu. Bu alete Yunanca göğüs 
										anlamındaki stethos sözcüğünden gelen 
										steteskop adi verildi.  
										
										Edison, bir icat peşinde, yirmi saat 
										çalıştığı günlerin birinde uykuya mağlup 
										olur. Yardımcısına kendisini yarım saat 
										sonra uyandırmasını tembih ederek 
										çalıştığı sedire uzanır. Fakat 
										yardımcısı yarım saat sonra öyle derin 
										ve tatlı bir uyku içinde bulur ki 
										Edison’u, uyandırmaya kıyamaz. Bir yarım 
										saat daha bekler ve öyle uyandırır. 
										Edison, uyanır uyanmaz ilk işi saati 
										sormak olur. Durumu öğrenince de çok 
										sevdiği asistanını şiddetle azarlar: 
										“Sen ne hakla benim yarım saatimi 
										yersin?”  
										
										
										KAYNAK: http://www.ekometre.com/get_article.asp?article_id=805
 
										
										TÜBİTAK yayınları, "Mucitler"(14. 
										basım), Struan Reid - Patricia Fara 
										(Çeviri: Necmi Buğdaycı), Ankara: Aralık 
										2002. |