Mucit; daha önce olmayan yararlı bir nesneyi keşfeden ya
da üreten kişidir. Bugün günlük hayatımızı büyük ölçüde
etkileyen bazı icatlar dışında, modern icatları tek bir
mucidin keşfettiğini söylemek güçtür. Birçok icadın, şu
anki modern biçimini alana dek gelişmesi yıllar
sürmüştür.
Modern icatların mucitleri ve bazı icatların ilginç
öykülerine geçmeden evvel şunu belirtmek yerinde
olacaktır; her teknolojik gelişim bir ihtiyacın sonunda
ortaya çıkmış ve bilim ilerledikçe teknoloji de bu
ilerlemeyi hızlandırmıştır. Ancak, teknolojinin
üretiminde kullanılan temel maddeler, Allah'ın doğada
bol miktarda yarattığı nimetlerdir. Dahası, soyut
düşünme, matematik, ölçüm, hesap, tasarım, geometri,
fizik-kimya-biyoloji yasaları ve bilim-teknolojiyi
mümkün kılan daha yüzlerce koşulu sağlayan, alt planda
bunları oluşturanları da düşünmekte fayda vardır. Beyin
yayılan dalgaları alır, çözümler ve sonuç çıkartır
kapasitesine göre. İşte bu sonuçlar tüm insanlığı
ilgilendiren bir şeyde icat, bulana da mucit denir. Çok
kişiyi ilgilendirmeyenlere, pratik zekâ denilebilir.
Bazı İcatların İlginç Öyküleri…
- Japon şirketi Sony'nin genel müdürü, golf oynarken
müzik dinleyebilmesini sağlayacak bir cihaz istemişti.
Bunun üzerine firma teknisyenlerinden oluşan bir ekip
ilk kişisel kasetçaları geliştirdi: Walkman!
- İngiliz Percy Shaw basit bir icattan servet sahibi
oldu. 1933'de sisli bir gecede neredeyse otomobiliyle
bir uçurumdan aşağı düşüyordu. Otomobilin farlarından
yayılan ışığın, yolun kenarındaki bir kedinin gözünden
yansıması hayatını kurtardı. Bu olaydan esinlenen Shaw,
kedigözü adını verdiği bir yansıtıcı icat etti. Kısa
süre sonra birçok ülkenin yollarına bunlardan
yerleştirildi.
- İlk dikiş makinesini, 1830'da Barthelemy Thimonnier
adlı Fransız terzi yapmıştır. Bu makinede ayak pedalıyla
döndürülen bir tekerlek, iğneyi kaldırıp indiriyordu.
Bir terzi dakikada ortalama 30 dikiş atarken, bu alet
200 dikiş atabiliyordu. Ancak birçok terzi bu makine
yüzünden işini kaybedebileceği endişesine kapıldı.
Öfkeli bir kalabalık bu aletlerin 80 tanesini tahrip
etti.
- İlk başarılı elektrikli süpürgeyi, İngiliz mühendis
Hubert Booth icat etmiştir. Booth 1901'de British Vacuum
Company adlı bir şirket kurdu. Booth'un Puffing Billy
adını verdiği makine yakıtla çalışıyor ve evden eve,
atların çektiği bir arabayla taşınıyordu. Üniforma
giymiş işçiler evdeki halıları temizlemek için makinenin
hortumunu pencereden içeriye uzatıyorlardı!
- Joseph Bramah, karmaşık bir kilit icat etti. Bunu
açabilene de ödül vaat etti. Nihayet, 75 yıl sonra,
1851'de dünyadaki en yeni teknolojilerin gösterildiği
Londra'daki Büyük Sergi'de bir ziyaretçi kilidi açmayı
başardı, ama bunun için tam 51 saat uğraştı.
- Daha önce bir sağırlar okulunu yöneten ABD'de yaşayan
İskoç Alexander Graham Bell çalışmalarına üniversitede
devam etmiştir. Bell ve Thomas Watson adlı bir elektrik
mühendisi bir mikrofon ve kulaklıktan oluşan ilk
telefonu yaptılar. Tarihteki ilk telefon konuşmasını 10
Mart 1876'da Bell yapmıştır. Pantolonuna yanlışlıkla
asit dökmüş ve arkadaşına "Bay Watson lütfen gelir
misiniz?" demiştir.
- Atacı, 1900'de Norveçli Johann Vaaler icat etti.
Kâğıtları sıkıca tutabilmek için, iç içe geçmiş iki
halka oluşturan, metal bir telden ibaret orijinal
tasarım, bugüne kadar hemen hiç değişmemiştir. Daha
önceleri kâğıtlar iğneleyerek bir arada tutuluyordu.
- 1816'da Fransız doktor Rene Laennec Paris sokaklarında
dolaşırken, oynayan iki çocuk gördü. Çocuklardan biri
elindeki tahta sopanın bir ucuna kulağını dayamıştı,
öbürü ise tahtanın öteki ucuna iğneyle vuruyordu. Vuruş
sesleri tahtanın içinden iletiliyordu. Daha sonra
Laennec bir sayfa kâğıdı rulo yaparak iple bağladı. Bunu
hastanın göğsüne dayadığında kalp atışlarını
dinleyebiliyordu. Bu alete Yunanca göğüs anlamındaki
stethos sözcüğünden gelen steteskop adı verildi.
Görüyorsunuz ibret alan beyinler için küçük bir ilham
yetiyor. Gerisini anne karnında ve doğum anında
programlanmış beyin hallediyor. Bağlantılar, hisler,
alıntılar, yenilikler hepsi ardı ardına gelebiliyor.
Bunun için bazen çalışmak gerekmez;doğuştan bu yeteneğe
sahip olması gerekir, tıpkı Einstein örneğindeki gibi.
Ama bazen çalışarak da başarılara ulaşılabilir. Şöyle
düşünür insan ilk etapta: Benim çalışmama gerek yok,
eğer böyle bir şey varsa eninde sonunda beni bulacaktır.
Ama aslında bunu sağlayan şey, beynin o konudaki adeta
tutku dolu isteği ve çalışmasıdır. Oturan biri için
“hiçbir şey” yeterli olacaktır. Hangisini istediğinizi
şöyle bilebilirsiniz. Tembellik mi çalışmak mı size daha
yakın geliyor?
Kaynak:
www.gelisenbeyin.net |