"Nun" vur dedi tüyün boynundan!
Murat Çavga
 

Keşke

ruh olsak sadece

aksak kaptan kaba

rüzgâr içimizden geçse

duvarların ardına açılsak

bütün yönleri görebilsek aynı anda

kimi bulutlarda dolaşsak

bir yağmur damlası ile düşüversek

bir bebeğin eline

kimi dağlarda gezsek

doruklarda serinlesek

sade bir ruh

cesetsiz bedensiz hevessiz isteksiz dünyasız

şeffaf, cam bir küre gibi

bir tüy gibi hafif olabilsek 

ya insan olabilmek!

 hoyratça savurdun fırçanı yine..

insan olmazsan

ilklerin olmaz..

onca mutluluğu heba edecek gözyaşın olamaz..

sevinçlerin zahmetlerin

rahmetlerin enginlerin..

olmaz..

titreyemezsin mesela..

hasta olduğunda sana bakan sıcak bir elin sana dokunduğundaki

şefkatin tadını

hissedemezsin..

biliyor musun..

hislerime dair en kötü veya en iyi şeyin bir tanesini dahi kaybetmek

 insan olmak yükünden daha zor gelir..

oysa ne büyük lütuftur dokunmak..

bakmak ..

görürken gördüğünde görünmek..

göründüğünü bilerek görünmek istemek..

isterken mutlu olmak ümit etmek..

ümidinden sevinç duymak ve nefes almak..

nefes alırken yaşama sarılmak..

sarılırken üretmek sevdaları..

ve sevdalarda kaybolabilmeyi istemek..

görünmek ile kaybolmak arasındaki

bunca yaşanılmışlık adına dahi

bir tüy olmayı kabul etmiyorum..

yüklerim bende kalsın ..

onlarla biz varız..

ve onların ezilmişliğinde yücelecek varlığımız..

zahirler, faraziyeler, istekler onlar ile aşılacak

ve biz hep yine de onları düşleyeceğiz.

bunu bilmek için bile insan olmaya değer..

gel biz insan olalım ve hissedelim..

ümit edelim..

bilelim hazinelerin karinesini..

gözlerimizin içinde konuşmadan bildiğimizi bilelim..

definenin bulunmayan yolunu

keşfedelim..

oradaki zümrütleri, incileri görelim..

benim mahzenimde kelime giyotinlerim var.

 bıçakları çelik dilersen getireyim vur boynun kelimelerinin..

tüy kadar hafif ol!

Ancak öyle dokunur dünya sana

 Ve en nadide ve naçiz dokunuşlarıdır

o dakikaları yelkovanın saatine..

ve süzülür ruh asılır yıldız.

cepkenlerin boştur.

sonrası

taşlar düşmüştür yerine.

kısa bir çığdır

çığlığında zemheri kışında ateştir

bahar ülkende.

açacak çiçekleri arar

öpülesi damlalara buhurdanlıktır

kasvet düşmüş yüz görünmüştür.

aynadır perdeler.

ve perdesiz ayan beyandır gözyaşların ..

bakar ve görürsün kendini..

saatin içinde..

ölü bir düş doğmuştur

gönül ülkende.

 

 
 
Edirne - 25.10.2006
irwinbukowski@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com