Robotların Doğuşu

Volkan Tolga
 

Robotların insana benzeyen, ancak bazı yönleriyle insandan eksik olan varlıklar olduğu, aslında çok eski bir düşüncedir. Bu düşünce, ortaya çıkışından beri insandan daha aşağı olan bu varlıkların insana hizmet için varolduğu varsayımıyla birlikte yürümüştür. Eski bir Yunan mitinde tanrı Hephaestos som altından iki dişi hizmetli yaratır. Bir diğer eski efsane de ortaçağ Yahudilerinin Golem'idir. Golem, topraktan yaratılmış ve Yahudi halkını tehlikelerden korumakla görevli bir hizmetkârdır. Ağzına (veya alnına) yerleştirilen komutlara uyar, bu komutlar yerinden çıkartıldığında durur.

Yine ortaçağ inanışlarına göre güçlü büyücüler homunculus adı verilen ufak insancıklar yaratırlar. Bu yaratıklar sahiplerine büyük bir sadakat ile hizmet ederler.

İlk sibernetikçi kabul edilen Ebul-iz İsmail bin ar-Razzaz el-Cezeri 1205-1206 yıllarında yazdığı "Kitab-ül'-Camü Beyne'l-İlmi-i ve'l-amelen-Nafi' Fi Sınaati'l-Hiyel" adlı kitabın içinde, 300'e yakın otomatik makine ve sistemleri ile ilgili bilgi verdikten sonra çalışma özelliklerini şemalarla göstermiştir. Sadece suyun kaldırma ve basınç gücünü kullanarak tamamen yeni bir teknik ve sistem kurmuş, çok yönlü otomatik hareketler elde edebilmiştir. Kurmuş olduğu otomatik sistemlerde ses (kuş, davul, zurna, ıslık vs) ya da çığlık çıkması gerektiği anda bu sesleri de sağlayabilmiştir.

“Robot” kelimesi, ilk olarak 1920'lerin başında yazılmış bir kitapta karşımıza çıkar. Karel Capek'in R.U.R. kitabında mekanik ve otonom, ama arzulardan yoksun yaratılar olarak kullanılan robot, daha sonra birçok bilimkurgu romanına konu olmuştur. Isaac Asimov, ünlü robot serisiyle teknolojik açıdan tutarlı bir robot kavramı yaratır ve robotların amacının insana hizmet olduğunu, bir robotun kendi amaçlarını insanların amaçlarına hiçbir zaman tercih edemeyeceğini koyduğu üç robot kuralı ile belirler:

  1. Bir robot, bir insana zarar veremez veya pasif kalmak suretiyle zarar görmesine izin veremez.

  2. Bir robot, kendisine insanlar tarafından verilen emirlere 1. Kural ile çelişmediği sürece itaat etmek zorundadır.

  3. Bir robot 1. ve 2. kurallar ile çelişmediği sürece kendi varlığını korumak zorundadır.

Bu şekilde, bilimkurgu dünyasında az çok oturmuş bir robot modeli çıkar karşımıza. Bu model öylesine etkili olmuştur ki, günümüzde robot araştırmaları sadece endüstride kullanımı hedefleyen fonksiyonel tasarımların ötesinde insansı, hayvansı ve davranış diye adlandırılabilecek özelliklere sahip robotlar üzerinde yoğunlaşmaktadır.  

Robotlar üzerinde yapılan araştırmaların son yıllarda yoğunlaşmasının temel sebebi, bu konuda üretilmiş olan bilgi birikiminin daha güvenilir tasarımlara daha çabuk ulaşılmasını sağlamasıdır. Endüstride robotlar hızlı ve görece hatasız çalışmalarıyla verimi artırırken, insanların çalışmasını kısıtlayan organik faktörlerden etkilenmemeleri onlara bazı işlerde önemli avantajlar sağlamaktalar.  

Örnek vermek gerekirse, elektronik devrelere pirinç tanesi büyüklüğündeki yüzlerce parçanın yerleştirilmesi insanlarca yapıldığında yorucu, zahmetli, sıkıcı ve hata oranı yüksek bir iştir. Oysa bir robot kolu bu işi süratli ve hatasız bir biçimde gerçekleştiriyor, üstelik kahve molası bile almadan!  

Rutin işlerin yanı sıra insanların uzun süreler çalışamayacakları ortamlarda da robotlara iş düşüyor. Deniz dibinde yüksek basınç altında, yüksek sıcaklıkta, Mars yüzeyi gibi elverişsiz ortamlarda, hatta insan vücudunun sığamayacağı genişlikteki havalandırma borularında robotlar kullanılıyor.  

Endüstride ilk robot (UNIMAIE) 1961'de General Motors'un New Jersey'deki araba fabrikasında devreye girmiş. 60'lı yıllarda iki üniversite robot araştırmalarında başı çekmiş: Stanford ve MIT. Daha sonra birçok özel kuruluş ve üniversite robotlarla ilgili çalışmalara başlamış. 

Bu arada;

El-Cezeri Kimdir?

El-Cezeri, çağımızdan yüzlerce yıl önce keskin zekâsı ile elektrik kullanmadan sadece su ve mekanik parçalarla çalışan makineler yapmış ve günlük hayata geçirmiş olağanüstü bir biliminsanıdır.

Tam ismi, Cizreli Ebul-iz (Ebû’l İz İbni İsmail İbni Rezzaz El Cezerî ) ya da Avrupa’nın bildiği ismiyle El-Cezeri / al-Jazari ( Ibn Ismail ibn al-Razzaz al-Jazari Arapça: أَبُو اَلْعِزِ بْنُ إسْماعِيلِ بْنُ الرِّزاز) olan bu mucit bundan 800 küsur yıl önce (1136-1206) yılları arasında yaşadı. Selçuk Türkleri zamanından bahsediyoruz. Bu inanılmaz öykünün tek kanıtı yüzyıllara dayanmış ve müthiş icatların resimleriyle dolu orijinal kitabın el yazması kopyaları.

Her zamanki gibi biz kendi bilim adamımızı tanımazken yurtdışında bilimsel kürsülerde ve tüm bilgisayar - sibernetik kitaplarında su mekaniği referanslarda yer alıyor. Tarih bize neler söylüyor? Artukoğulları Güneydoğu Anadolu’yu fethederler. Şimdiki Cizre’de buluşlar yapan Abdülaziz İsmail bin Razzaz başkent Diyarbakır’a çağrılır. Yirmi beş yıl boyunca üretir, üretir. Hükümdarların büyük takdirini toplar ve hükümdar (Eb’ül Feth Mahmut İbn-i Mahmet İbn-i Karaaslan) tarafından bu kitabı yazmakla görevlendirilir.

Verimli hayatının büyük başarılarına karşın son derece alçakgönüllü bir üslubu olan Eb-ül-iz 1183 yılında başlayıp 25 yıl süren icatlar kataloğunu o zamanlar resmi dil olan Arapça ile yazar. Bu kitabın üç nüshası kütüphanelerimizde 800 yıl durur, ama bir kişi çıkıp uygulayıp teknoloji çağına hem bizim hem dünyanın belki 500 yıl önce girmesini sağlayamaz. Geç de olsa Avrupalılar tarafından yine de bizden önce keşfedilir. Otomatik Makineler tarihinde “Çağın Doruğuna Erişmiş Büyük Mühendis İbni Razzaz Cesari adıyla saygıyla anılır.

Neden buluşları bu kadar önemlidir? Öncelikle mekanizmalar, zamanının çok ötesindedirler. Enerji kaynağı, yönetim mekanizması ve geribesleme (feedback) sistemlerinin tümünün su, buhar gücü ve havanın itiş gücü ile yapılmış olması mucize gibidir. Üstelik, tüm buluşlar insanımsı, estetik değerlere sahiptir. Ayrıca, buluşları hayal ürünü değildir. Alman Profesörü Widemann tarafından tekrar üretilip çalıştırılmışlardır. (Erlangen Üniversitesi) Çağın Harika Bilgini ( Bedi-ül Zaman Abdulaziz İbn-i al-Razzaz al Cesari.) lakaplı Eb-ül-iz ‘in kitabının kendisi kayıptır, ama kopyaları, Topkapı Sarayı Üçüncü Ahmet Kütüphanesi (iki elyazması) ile Ayasofya Kütüphanesinde bulunur (66 sayfası, neyin değerli olduğunu anlayanlar tarafından çalınmış olarak). Hazır 20 YTL’ye Müzekart alabilecekken ve tüm müzeleri bununla gezebilecekken bu muhtereme de bir bakar mısınız?

Kaynak:

Kitapla ilgili doküman ve resimleri bu linkten görebilirsiniz:
http://forum.donanimhaber.com/m_19690337/tm.html

 

 

 
 
İstanbul - 26.11.2008
volkantolga@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com