Ülkemizde internet kullanımı, istatistiklere göre henüz
yeteri kadar yaygınlaşmamış olsa da son zamanların
çarpıcı olaylarında internet'in başrolde olduğunu
görmezden gelemeyiz. İnternet evlilikleri, internet
aracılığıyla gündem yaratan manken olayları, internet
suçları tartışmaları derken “chat” cinayetleriyle de
karşılaşmaya başladık.
İnternet dediğimiz uçsuz bucaksız denizin ortasında,
sörf tahtasının üzerinde bir balık misali, dalgaların ve
sınırsız özgürlüğün sarhoşluğu ile sürüklendiğiniz
yerler cennetten birer köşe hatta bir antidepresan gibi
rahatlatıcı ve mutluluk vericidir ve hayatınızdaki
birçok alışkanlığın içinde öncelik sırasını size
sormadan üzerine alıverir.
Artık kapı komşusunu bile tanımayan bir toplum haline
geldiğimizden midir, özgüven veremeyen bir eğitim
sistemiyle yetiştiğimizden midir bilinmez, internet
denizinin bu cennet köşelerinin başında arkadaşlık
sitelerini ve sohbet odalarını görüyoruz.
Peki, internette nasıl arkadaşlıklar kurulmalı? Üstelik
annelerimiz de henüz internet çağına ayak
uyduramadıklarından; çocukluğumuzdan beri söyledikleri
"kapalı içecekleri iç", "tanımadığın insanlardan yiyecek
kabul etme" gibi uyarılar internette pek de bir şey
ifade edemiyor. Hiçbir uyaranınız olmadan, kiminle
yazıştığınızın hesabını tutmak zorunda olmadığınız,
tamamen kendi içinize döndüğünüz bu sohbetlerde,
kendinizi defalarca en baştan anlatmak sizi hiç ama hiç
sıkmıyor.
Hele bir de işin içine balık hafızanız girerse... Bir de
bakmışsınız daha dün "şu dünyada benim gibisi yok"
naraları atan şahsiyetinizi her sohbet ettiğiniz kişiye
farklı bir balık türü olarak tanıtıvermişsiniz.
Parmaklarınızın ucuna denk gelen kişilikleri yaşamaya
başlamış, yaşınızı, fiziksel özelliklerinizi ve en
önemlisi karakterinizi onlarca farklı kılığa
sokmuşsunuz. Ruh halinizi simgelerle ifade edebilmek
mimiklerinize süresiz istirahat vermiş.
Ve ne mutlu ki klavyenizden çıkan karakterlerle gerçek
karakteriniz birbirini tutmak zorunda da değil. Zaten
karşınızdakine de sohbet penceresinin çarpı düğmesi
kadar yakın, bilgisayarınızın güç düğmesi kadar uzak
değil misiniz? Sıkıştığınız anda kapatıverirsiniz
bilgisayarı olur biter.
Ama yok. Her şeyin bir sistemi olmalı. Okullarda bile
artık bilgisayarlı eğitime geçilmişken, çocukların bile
bilgisayarda artık ilk öğrendikleri şey olan chat yapma
hastalığı için çeşitli nizamlar öğretilmeli belki de
ders kitaplarında ne dersiniz? Geçmiş haberlere şöyle
bir bakıp bunun gerekli bir şey olduğunuz anlamanız
sadece birkaç saniyenizi alır, bir deneyin isterseniz.
İnternet insanın içinde ne kadar beşeri veya hayvani
denilebilen duygu, düşünce, hissediş varsa ortaya
çıkarıyor tıpkı bir iblis gibi. Yalanlar, fuhuş, sekse
kendini bırakma, adam kandırma, başkalarının bilgilerine
izinsiz erişme, başkalarına veya bilgisayarlarına
tahakküm etme gibi tamamıyla kendini tatmin eden bir
anlayış var artık internette.
E-postalarla gelen tonla kirli-yalan bilgilerden,
dualardan, 10 kişiye gönder para kazan, şu duayı 15
kişiye göndermezsen sevdiklerin ölecek gibi umut
tacirliği yapanlardan tutun. Bunlara hemen inanan,
elinin altında internet gibi muazzam bir kaynak varken
bedava yaşayan, bunların yalan yanlış kandırmacalar
olduğunu araştırıp anlayamadan diğerlerine yollayan ve
her gelen mesajı açan, her gelen dosyayı kabul eden ve
virüs kapan insan türlerinden henüz bıkmadıksa da
yakında bıkarız. Ki onlardan biri değilsek.
Ben yanlışları yazdım, doğruları da siz bulun artık.
Biri bize sanal âlemi öğretsin ne olur. |