| 
						
						İnsanların ürettiği makinelerin bir gün dünyayı ele 
						geçirmesi, insanoğlunun hayatına kastetmesi en bilindik 
						bilim kurgularından biridir. Peki, bunlar bir senaryodan 
						mı ibaret, yoksa hayal edilen her şeyin bir gün gerçek 
						olma ihtimali var mı?  
						
						Yapay zekâ kavramını anlamaya başladıkça insanın aklına 
						bu tip sorular geliyor. Yapay zekâ, insanın düşünce 
						mekanizmasının makine üzerine modellenmesi, insanın 
						algılama, karar verme yetkilerinin makineye indirgenmesi 
						olarak tanımlanabilir. Yani düşünen bilgisayar desek ya 
						da düşünmeye programlanmış bilgisayar desek yanlış 
						olmaz.  
						
						Makineler düşünebilir mi? Sorusundan yola çıkarak makine 
						zekâsını tartışmaya açan ilk isim, Alan Mathison Turing. 
						Kavramın yaygınlaşmasını sağlayan isimse John McCarthy 
						olarak biliniyor. Gelecek bilimci Reymond Kurzweil ise: 
						“Şu anda hayatımızın her alanında yapay zekâyı 
						kullanıyoruz,” diyor. Yapay zekâ uygulamaları birçok 
						bilim adamına göre hala çok kısır ama 1997’de bütün 
						dünya, “Derin Mavi” adlı IBM bilgisayarın, dünya satranç 
						şampiyonu Garry Kasparov’u yendiğini unutmuyor. 
						
						Yapay zekâyı algılamak ve üretip kullanmak için sadece 
						teknoloji değil, psikolojiyi, felsefeyi, matematiği 
						bilmek gerekiyor. Bunlar yapay zekânın üst birimleridir, 
						ama olmazsa olmazı bilgisayar bilimciliğidir. Tıp 
						alanında da gene önemli bir şekilde, hastaların 
						hastalıklarının daha önceki bilgilerin girilip 
						saklanması ileriki bir dönemde hastalıkların acil 
						tespiti için son derece önemlidir. Doktorların bir ayda 
						koyacağı tespiti bir saatte koyabiliyorlar. Bu Amerika 
						ve İngiltere’deki hastanelerde kullanılan bir sistemdir. 
						
						Yapay zekânın en başarılı kullanım yerlerinden biri, 
						Japonya Metrosu’dur. İnsanların metroya giriş-çıkışı, 
						asansörlerin, yürüyen merdivenlerin çalışması, her şey 
						yapay zekânın kontrolünde. Örneğin, bir tren 
						arızalandığında bir diğerinin yavaşlatılması bu yapay 
						zekânın kontrolündedir.  
						
						Savunma sistemlerinde de kullanılabilir yapay zekâ. 
						Örneğin, bir suçlunun yurtdışında aranması riskli ve 
						masraflıdır. Bunun yerine yapay zekâlar arasındaki bilgi 
						paylaşımı, suçlunun bulunmasını çok kolay hale 
						getirilebilir. Bazı belgesel programlarında 
						görmüşsünüzdür. Kişilerin hava alanlarında göz retinası 
						ve yüz taraması yapılıyor, çeşitli makineler ve 
						kameralar aracılığıyla ve bu bilgi yüzünden tanıdığı 
						kişinin bilgisini gerekli olan birimlere gönderebilir. 
						
						Yapay zekâ konusunda birçok kitap, senaryo, dizi ve film 
						var. Bunların en ünlüleri Matrix ve Terminatör’dür. 
						Terminatör filminin üçüncüsünde yapay zekânın nasıl 
						büyüdüğünü, evrim geçirdiğini anlatır. Her canlı gibi 
						kendini canlı sanan bir bilgisayar da tıpkı canlılar 
						gibi kendini koruma içgüdüsü ile evrim geçirmiştir. 
						Matrix’te de aynı şekilde işlenmiştir konu. Yalnız 
						kalan, her zaman kendinde doğuştan var olan gücün açığa 
						çıktığına şahit olur.  
						
						Ayrıca CNBC-E de “Terminator: The Sarah Connor 
						Chronicles” dizisinde yapay zekâ hakkında gerçekten çok 
						önemli bilgiler sunmaktadırlar. Örneğin, robotların 
						kafalarında bulunan çiplerin çıkarılınca bilgisayara 
						kablolu veya kablosuz olarak cep telefonundan da 
						internete bağlanması ve dünyadaki tüm bilgilere 
						ulaşabilmesi gibi güzel sunumlar vardır. Bu, yapay 
						zekânın mahiyetini bir daha gözler önüne sermiştir. 
						Evet, robotların bilinci çiplerde saklanıyor ve tıpkı 
						insan gibi davranabiliyorlar. Belki çok çok ileriki 
						zamanlarda bu gerçekleştirilebilir, biraz da düşük 
						düzeyde tabi ki… 
						
						Aslında insan bunlardan kendine paye çıkarmıyor değil, 
						istese de istemese de… Çünkü insan da aslında kısıtlı 
						algılamasıyla ve şartlanmalarıyla öyle bir yapay zekâ 
						oluyor ki evren denilen sonsuzluk hakkında hiçbir şey 
						düşünmeden şu küçücük dünyada keyifle yaşıyor. 
						
						Kaynak:Yazıda bazı bölümler İngiltere Savunma Bakanlığı 
						için danışmanlık yapan Serdar Savaşır’ la yapılan bir 
						makaleden alıntıdır.
 |