Aklın Yolu
Ahmet F. Yüksel
 

“Aklın yolu birdir”  derler. Günlük yaşamda en sık kullanılan sözlerden biridir. Ne var ki, insanlar her zaman gerçeklerle karşı karşıya kaldıklarında bu yetiyi pek  kullanmazlar. Zira, bireyler ortak bir akılda buluşsa da akıl dışı eylemler yine varlığını sürdürmekte devam eder.

Şimdi, en çok sözü edilen, en popüler bir konuda varlık-sistem hususunda aklın yolunun bir olup olmadığını beraberce görmeye çalışalım.

Bu arada şu noktaya değinmeden geçemeyeceğim: Her kim ki terazinin bir kefesine sistemi, öteki kefesine varlığı koyar, sonra birinin diğerinden ağır bastığını söylerse onun evrenselliğinden, mekârimi ahlak sahibi olmasından kuşku duyarım. Bu böyle bilinmeli.

Çünkü o kişi, sistem ve özünde mevcut olanı karıştırıp bir tutamamış, eşitliği sağlayamamıştır. Terazideki eşitliğin sağlanamamasının nedenleri var. Bunlara yaklaşım için, sorularla sürdürelim konuyu.

Sistem ya da varlık müşahedesi hususunda bir tercih yapma durumunda kalırsanız sizin için önce hangisi esas alınmalı?

Sistem mi?

Varlık mı?

Varlık olmasaydı sistemden bahsedebilmek mümkün müydü? Eğer ‘evet’se, neden sistem?

Sistem, yapısal özellikleri nedeniyle, tanrı anlayışını siler mi?

Şayet sadece ‘sistem’ diyorsanız, bu olgunun sizi gizli şirke götüreceğinden haberiniz var mı?

Veya sadece varlık müşahedesi içindeyseniz sistemi pas geçmeniz size ne kazandırır?

Soruları büsbütün uzatabiliriz. Ama, konu bir noktadan sonra iç içe girecek, karmakarışık bir hal alacaktır.

Bu nedenle, farklı yanı ile analiz etmeye çalışalım.

Şüphesiz, tartıştığımız boyut, tasavvuf felsefesi. Bu bakımdan, her iki kavramla ilgili bazı dokümanlara, derin malumat sahiplerimizin verdiği, ışık tutan bilgilere sahip olmak gerekiyor.

Varlık müşahedesi içinde olan ile sistemci;  görünüş, davranış, beğeni olarak birbirinden farklıdır. Müşahede içinde olan, genelde daha iyi eğitimli olup rafine beğenilere sahiptir. Giyimi batılıdan farksızdır. Genel kültür düzeyi, sistemci ile kıyaslanmayacak ölçüde başkadır. Popüler kültürü benimser. Kendini ezik ve dışlanmış gibi hissetmez. Görgü kurallarını çok iyi bilir. Görünüş ve davranışa önem verir.

Ancak eğitim, görgü, rahatlık ve her renge bürünmeyi, tanrıya yönlenmiş olan sistemcide göremezsiniz. Dolayısıyla, kaba ve kırıcı olabilir.  

Buna karşın, müşahedeci ile sistemci, din konusunda ortak görüş birliği içindedir. Bu açıdan bakıldığında aralarında şekle yönelik farklar ortadan kalkar, bütünleşir.

Bu takdirde ortak akılla ve rahatlıkla şunu söyleyebiliriz: Sisteme önem veren, varlık müşahedesini algılamaya çalışırken tanrıdan ve şekilcilikten süratle uzaklaşmalıdır. Zira, gözü karalık hiçbir şey ifade etmeyecektir.

Varlık müşahedesi üzerine olan ise sistemin asla değişmez olduğunu, hem zahiri hem de batını anlamıyla bilerek yaşamalıdır. Çünkü kendisi ne olursa olsun, İlahi emirlere, dış etkenlere uyma zorunluluğundadır.

Tanrıya yönelmeyerek, handikaplara kapılmadan yaşamak, terazinin iki kefesini eşit tutmak anlamına gelir ki esasen, aklın yolu bu noktayı getirir.

Sevgi ile kalın. Allah’a emanet olun.

 

 
 
İstanbul - 24.11.2006
sufizmveinsan@gmail.com
afyuksel@hotmail.com
sufafy@hotmail.com

http://sufizmveinsan.com