Kurân'ı Algılamak İstiyorum
 
Ahmet F. Yüksel
 

Kuran’ı algılayabilmek hususunda artık tek yapmamız gereken, tüm yaşananlara karşın bilinçli, kararlı ve çok kültürlülükle “evrensel boyut’a” karşı elimizden geldiğince, kapasitemiz nispetinde duyarlı olabilmektir. Aksi halde, Allah ismiyle işaret edileni, sınırsızlığını yakalama, kendimizde bulma ve yaşama olasılığımız yok gibidir. Zira, yapay birikim ve deneyimlerden çıkarılacak dersler buna işaret ediyor.

Mesele şu ki; bu algılama aklıselimle kabul edildiğinde durum ve çözüm de kolaylaşacaktır. Bahsettiğim konunun empati kurma ile bir ilgisi yok. Toplumsal yaraları sarmakla da bağlantılı değil. ‘Biz size akşama gelelim TV seyredip laflarız’ veya ‘Siz bize gelin, mangal partisi düzenleriz’ le de değil. En açık yanı ile söylüyorum; bir gücü, ilmi kabullenmek ve ‘eskiden kalma bilgileri eritmek, yani safraları atmak, görüntü boyutlarından çıkıp, içsel yolculuğa uzanmakla mümkün olur’ bahsettiğim şey.

Tabi, ben bütün bunları bizlere, kafayı bu konuya takanlara yazıyorum. Bu meseleyi dert edinenlere sözüm. Kimliğimizde ve damarlarımızda dolaşan kanda bu var çünkü. İşte bu mesele bizde sağduyuyla rayına oturup gelişmezse, nereye gider?

Vakit geçirmeden yanıtlayalım: Ötelere, tanrıya!...

Eskiden bir söylem olarak algıladığımız, ama bugün hızla değişen/gelişen bilim artık gerçekten kapımızda, Kur’an’la özdeşleşmiş durumda. Yaşayan İslam’ı daha önce pek benzeri olmayan bir gerçekçilikle yansıtmayı biliyor ve Kur’an’ın yeni adresi olmaya başlıyor. Dolayısıyla, onu algılamada bizim de çabamızın, katkımızın olması gerekiyor. Tabi yoğun gündemimiz arasına en azından bu konuyu düşünecek, yerleştirecek kadar zamanımız varsa…

Biliyorum, İslâmî hikâyelere bayılan, var oluşu bu seviyede görmek isteyenler ve bunlarla yaşamaya alışmış  kesimler seslerini yükseltmeye başlayacaklar ve kendilerine destek arayacaklardır, ama nafile!... Atı alan Üsküdar’ı geçmiş bir durum var ortada, artık geriye dönüş yok.

İyi niyet gösterisi de aranmayan bir çerçevede, gelişime, yeniliğe açık bir tür düşünce yapısı ile sorunların çözülmeye başlanacağına, ortadan kalkacağına, inanıyorum.

Bu husustaki ilk ayrıntı;  madde planının olmadığının belirlenmesidir. Örneğin,  “arz”ın beden, “sema” ile kast edilenin şuur, “gemi” diye bahsedilenin genler olması gibi. Tabi Kur’an-ı Kerîm, o günün ilim ve şartlarını ele alarak bu tanımlamaları yapıyor. Bu konuya İnsan-ı Kamil isimli eserin yazarı Abdülkerim Ceyli Hazretleri Nuh’un gemisini anlatırken şöyle bir değinme yapıyor;

“Onu, levhalar ve çivilerle yapılmışa yükledik” (54/13) Burada levhalar ve çivilerle yüklenen şey eski dille Gemi, yeni yani bilimsel anlayışla GENLER . Ve Allah’ a ait manaların genler kanalı ile bize intikal ettiği gerçeği ortaya çıkıyor. Arada ne kadar anlam farkı mevcut,  düşünebiliyor musunuz?

“Aklıma yatmıyor!” diyenlere tek bir söz söyleyebilirim: Dostlarım, Allah’ı tanımak gerekiyor! “Tanımak” dendiğinde kendiniz için ne düşünürseniz düşünün, ama bu ham bir hayal olmasın. Aklınızdan mütemadiyen geçen ‘O’ işaret edilen manayı algılamak ve bilim düzeyinde sisteme oturtmak şart. Hatta çoğunlukla mecaz kokulu tasavvufi modelleri dahi bir kenara bırakıp somut bilimsel veriler üzerine eğilmek gerekiyor.

Yapılacak yegâne şey bu.

İşte bu noktaya gelindiğinde, hiçbirimizin söyleyebileceği bir çift sözü olmaz. Ve o vakit, gerçek bir Kur’an anlayışıyla buluruz kendimizi.

Şayet inat edip yerimizde sayarsak, Allah bizi hiç affetmez bilmiş olun. Bu bağlamda, önemli bir gelişmeye de parmak basmak gerekiyor. Bize düşen görev, son dönemde gösterilen açılımı tehlikeye sokmamak için, tüm hassasiyetleri göz önünde bulundurmamızdır.

Çünkü yaşamı sadece dünyevilikten uzak durmak sanan dar kafalılar, peşin hükümlüler, bu projenin başlatılması ile hiçbir şeyden taviz vermeyeceklerdir, bunu biliyorum. Ama onlar bu tutumları ile (belki farkında değiller) zaten kendilerini dışlamış, tercih ettikleri bir kaosa doğru yönlendirmiş oluyorlar.

Sevgi ile kalın. Allah’a emanet olun.

 

Bu yazı Akşam gazetesinde 07.10.2007 tarihinde yayınlanmıştır.

 

 

 
 
Medine - 07.10.2007
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com