Anlatıyorum anlamıyor,
Anlatıyor anlamıyorum.

Ahmet F. Yüksel
 

Bizim gibi belli bir yaşa gelmiş, ESKİ KUŞAK İNSANLAR, BAZI KARMAŞIK KONULARI, durumları çözmek için ne denli kafa yorsa, patlatsa da nafile, bir sonuca ulaşamıyor. İşin bu tarafından bakınca kendi kendime, ‘ya boşuna mı eskittik bu yılları, boşuna mı anlattık, yazdık bu konuları!’ diye düşünmeden edemiyorum.

Şimdi bu sorunları bir an için bir kenara koyalım. Ve doğrudan günlük YAŞAMDAN alınan somut bir örnekle konuya yaklaşım yapmaya gayret edelim.

Birisi ile konuşmaktasınız; kapasitesini dikkate alıp ona bir şey anlatıyorsunuz. O da başını ara sıra öne eğerek anladığını ima eden hareketlerde bulunuyor. Konuşmanız bittiğinde ANLATTIĞINIZDAN ve karşınızdakinin de anladığından emin bir halde içinizi huzur kaplıyor. Ne var ki muhatabınızın, dinlediklerinden derleyip toplayarak size sunduğu bir soru karşısında, adeta küçük dilinizi yutacak gibi oluyorsunuz. Ve içinizden ‘ben bu kadar süre boşuna çene patlatmışım’ diyerek, tekrar başlıyorsunuz anlatmaya. Ya da çok yorgun veya isteksiz iseniz bu kez, ‘bu konuyu bir ARKADAŞINLA tartış deyip aradan sıyrılma yolunu seçiyorsunuz. Yani siz konuyu anlatabilmiş olmanıza rağmen, karşı tarafın – kendisinden kaynaklanan bir nedenle – dinler gibi gözüktüğü halde, dinlemediği anlaşılıyor.

Çünkü anladığını ifade eden, ne yaptığının bilincinde olsa, böylesine farklı, abuk-sabuk bir soru sormaz, insanı aptal yerine koymaktan kaçınır.

Öyle düşünüyorum ki, bazılarında anlama kabiliyeti olmasına rağmen, ‘anlatma kaygısı’ dolayısıyla istediklerini verememe telaşına kapılıp anladığını da unutur hale girme söz konusu.

Oysa her defasında olmasa bile, zaman zaman ‘hoş görülebilecek böyle bir yönelim’ beşeri açıdan affedilebilir.

Unutmamak gerekir ki, bazı kişiler anlama ve anlatma hususunda toplumun yüz akı olabiliyorken, kimileri de yüz karası olarak temayüz ediyor.

Bunun önüne geçebilmek için, konu anlatımının düzgün, iyi niyetle, muhalif- muvafık ayrımı olmadan yapılması gerekir. Ayrıca, anlatılanları aynı mesajlarla/sözcükle aktarma gayreti içine girilirken her şeyi birbirine karıştırmak da mümkün olabiliyor. Bence burada ezbercilik koşulları ön plana çıkıyor. Haliyle de sırıtıyor.

Dileğimiz; önyargılı davranmadan, bir yerlere hoş görünme, göze girme çabası olmadan ve özellikle şarlatanlığa kaçmadan diyalogların yürütülmesi ve doğru olarak sonuçlandırılmasıdır.

Baskıcı bir şekilde bir konunun anlaşılması için her yolu denemek, muhatabı zor durumlarda bırakacak sorular yönlendirmek, o günkü ruh halini sezinlemeden üstüne gitmek te hiç doğru ve etik değildir.

Bu, deneyimlerle sabittir.

Bırakınız hiç bilmeyeni, ikinci planda olanları, bu baskıcı anlayışla en güvendiğiniz kimselerden dahi konu hakkında sağlıklı bilgiler, yanıtlar almanız olası değildir.

Anlatan yönünden bu ayrıntının asla gözden uzak tutulmaması ön şart olur diye düşünüyorum.

Sevgi ile kalın. Allah’a emanet olun.

 

 
 
İstanbul - 08.03.2007
sufizmveinsan@gmail.com
afyuksel@hotmail.com
sufafy@hotmail.com

http://sufizmveinsan.com