Çağımız dünyasının, en önemli sorunları arasında, anlamsız durumlara girmek yer almaktadır.
Bizler bazı konularda da sebepsiz uçsuz bucaksız kavgalara giriyoruz.
Bunu zannederim, herkes biliyor ve görüyor.
Çünkü yenilir yutulur şeyler değil bunlar.
Örneğin birileri için, “bunu yapabilir mi yapamaz mı, becerisi buna yeter mi?” diye soruyoruz?
Birden fikir değiştirerek çok yetersiz olduğunu düşünüp, daha cesur, daha ciddî ve daha geniş açıya sahip birinin bu işin üstesinden gelebileceğini düşünüyoruz.
Ekonomik veya başka nedenlerle ilk düşünülen kimseye dönüş yaparak nabız yoklamasına giriyoruz.
Onu zorla ikna ediyoruz.
Hâlbuki o kimsenin, bahsi edilen şeyi kıvıramayacağı, üstesinden gelemeyeceği baştan belli.
İşi yapacağından emin olduğumuz kişinin ise haberi olsa kırılır mı kırılmaz mı aklımıza getirmiyoruz.
Biz sadece işi üzerine alanın ne yapılabileceğini düşünüyoruz.
Önemli olan, burası zaten!
Şayet o begenmediğimiz tutarlı bulmadığımız kimse; hata yapıp işi yüzüne gözüne bulaştırırsa, “biraz aşırıya kaçarak” onu kırmaktan geri kalmıyoruz.
Şayet o kimse “Benim bu konuyla hiçbir alâkam yoktu, bu görevi siz istediniz diye kabul ettim!” diye diretirse, hatta feryat ederse “Biz seni dinlemiyoruz!” diyebiliyoruz.
Ve hâlâ “öyle mi olur, böyle mi olur” diye tartışmak zorunda kalıyoruz.
Niye gerçekleri göz göre göre çiğniyoruz?
Herhâlde bu, cehaletin bir eseri olmalı!
Burada en önemli nokta, yıllarca kapalı kutu düşünmüş olmamız.
Sorunlara böyle yaklaşmışız. Anlamadan, dinlemeden kararlar vermişiz.
Böyle düşünenlerin özellikle kendilerine, çevrelerine verdikleri zararın çarpıcı örnekleri var.
Anlaşılan, at gözlüğü ile meselelere bakmayı bir türlü terk edemiyoruz.
Kendi yandaşlarımızı yanımıza almış ve her türlü eleştiriden ve denetimden uzak yaşamışız.
Her şeyden önce, fikir üretememişiz.
Aklımızı bir yerlere taktığımızdan ötürü, çoğu şeyleri unutmuşuz.
Kendi işimizi doğru dürüst yapamıyoruz ki, doğruyu görüp başkasını değerlendirebilelim ve sonuca gidebilelim.
Farklı yönlere sapmayalım.
Şimdi hallerinden sıkılmış olanlar, bu konumlarını değiştirmek istiyorlar.
Varlıklarını sürdürebilmek için başka şansları yok bunu biliyorlar.
Sevgili okurlar!
Toplum, söz konusu çağ dışı bu “düşünce sahiplerini” ve onlarla iş birliği yapan bütün yandaşları akıllandıracak, cehaletten kurtaracaktır.
|