Toplumun yeterince gelişmemesinin temelinde toplumsal
değerlerin varlığı yatıyor desek, herhalde doğru olur.
Bu noktada, yanlış bilgilendirmeyi de (to
disinform, disinformation) ilave edebiliriz. Bireylerin
ve toplumun değer yargılarında/şartlanmalarında (value
judgements and conditionings) ciddi değişiklik olmadan
tasavvufi konuları anlamaları mümkün değil. Çünkü bu
durum, olası birtakım yanlışlıklara sebebiyet veriyor.
Ezbercilikle de konuların çözülmesi mümkün görünmüyor.
Bunun zararı çok kesindir ve boyutlarını ifade etmek zor
olur.
Böyle olunca, Kuran ayetlerini ve Hadisleri
de irdelemek mümkün değil. Halen bu alanda belirgin bir
vurdumduymazlık devam ediyor. İşin ilginç yanı, değer
yargılarından ve şartlanmalarından taviz vermeye
yanaşmayan, sayıları hiç de az olmayan kişiler,
sağdan soldan duydukları ve hiçbir temele dayanmayan
bilgi birikimleri ile kendilerini bir şey sanıp
boşluktan yararlanarak ahkâm kesmeye bayılıyorlar.
Kendilerine ve yakınlarına imkân sağlayacak eylemlerine
büyük bir hızla devam edip duruyorlar. Sonuçta
vicdanlarını yaralayan durumlar ortaya çıkıyor.
Kısacası, kendilerine yazık ediyorlar.
Şurası muhakkak ki, Allah, insanoğluna tefrik kabiliyeti
vermiştir. Bu niteliğini kendi ölçüsü ve bilgisi
teamülünde değil, yol göstericilerin doğrultusunda
kullanırsa gerçeği bulma imkânına kavuşur. Ancak, durum
böyle devam ettiği sürece inanın, bu alanda ciddi bir
düzelme beklemek hayal olacaktır.
Aslına bakacak olursak, siz de bunun farkındasınız.
Çünkü bu konu, her şeyin başında geliyor. Ama bu
faktörün ivme kazanabilmesi için, öncelikle bireyin
kabiliyet ve istidadının tam olması şarttır.
Piyasaya yeni sürülen ‘Holistik Evren Tasarımı’
adlı kitabıyla büyük sükse yapan ve Holografik Evren
(Holographic Universe) anlayışını günümüze inanılmaz
güzellikte yansıtan Aydın Arıtan da bu hususa
yakın planda temas ederek şunları söylüyor:
‘Gördüklerin gerçek değil, düşündüklerin gerçek değil,
algıladığın zaman ve mekân gerçek değil! Ya da bunların
hepsi geçici bir suret ve ancak sana “göre”
böyle. Senin organize olduğun üç boyutlu dünya planına
“göre” ve sadece o dar kesitte geçerli. Öncelikle
bunları kavramak gerekiyor. Yani bildiklerinin kökten
yıkılması ve büyük bir hayal kırıklığı yaşaması şart
insanlığın’.
Mesela genç bir kız, aile baskısından dolayı giyemediği
kıyafet yüzünden bunalıma giriyor. Ailenin düştüğü
saplantı, tümüyle değer yargıları ile ilgili. Böyle çok
örnek var.
Belki anımsarsınız, Mevlâna Hazretlerinin de ilk
etapta maddeden yana hiç şansı olmayan mana ehline
yaptığı uyarı, ‘Beş duyudan geç’ olmuştur. Geç
ki, varlık batağından, uçurumun kenarından dön. Yani bir
anlamda, Allah ehlinin bakış açısı geleneksel
ilişkilerle uyuşmuyor diyebiliriz.
Bu bulgulardan hareket ederek, insanların kendilerini
ifade etmeden önce, her şeye rağmen, toplumsallığın
ortak alanı gibi kabul edilen değer yargılarından,
ayrıca onların getirisi olan yorumlardan ve
şartlanmalardan süratle sıyrılmaları gerekir diye
düşünüyorum. |